ZAFER KİMİN OLACAK?TURGUT KOÇAK (TSİP GENEL BAŞKANI)
30 ARALIK 2022
Sömürüye ve zulme dayanan bir yönetim halkı her
anlamda sürekli olarak baskılayarak yönetmeye öyle bir alışmıştır ki
düşüncesi özetle şöyledir: “Bunların zamanında başını ezmez ise
tepene çıkarlar.” Evet, bu düşünce tartışmasız bir şekilde doğrudur.
Kapitalist sistem yöneticileri hele de bizim gibi ülkelerde bu
düşüncelerini daha da bir gözlere batıra batıra uygular ki bu yüzden
toplum genel anlamda bir yılgınlık içindedir.
Şu gerçeğe bir bakalım. Kimdir EYT’liler? Yıllarca ne iş bulup
çalışma olanağı bulmuş ne de emekli edilmişlerdir. Bu yüzden de
diyebiliriz ki adeta deyim yerindeyse süründürülmüşlerdir. Bir kez
şunu unutmayalım, kapitalist sistem sizi emekli etmek için primi
sizden kesse bile adama kolay kolay para ödemek istemez. Bu yüzden
de ölüme daha yakın bir yaş haddini emeklilik yaşı olarak
belirlemiştir. İşin özeti şu size uzun süre maaş ödemek istemez. Bu
yüzden de gelişmiş kapitalist ülkeleri daha sonra gelişmemiş
kapitalist ülkeler izleyerek emeklilik yaşını arttırmışlardır. Bu
yüzdendir ki ülkemizde bugüne kadar önemli bir sayıda EYT’liler
oluşmuştur.
Sonuçta önümüzdeki günlerde seçim olduğu için AKP ve saray iktidarı
ister istemez önemli bir sayıya çıkmış olan bu kesimi görmezden
gelemezdi bu nedenle de Erdoğan çıkıp müjdelerle EYT’lilerle ilgili
istekleri kabul ettiklerini açıkladı. Sanırız yılbaşından sonra konu
meclise gelecek kanunlaşacaktır. Asıl bu andan itibaren kıyamet
kopar mı onu da yaşayarak göreceğiz. Çünkü sonuçta çıkarılacak bir
yasa ile bağlanacak maaş miktarları da belli olacak. Ama buralara
girmeden bir konuya değinmeden geçmeyelim.
Daha düne kadar sokaklarda mitingler yapan, hak istemlerinde
bulunanlar EYT’liler değil miydi? Açıklamalara baktığınız zaman bu
görüntü bu kesimlerde önemli bir uyanışın yaşandığını göstermiyor
muydu?
Öyle gibiydi sanki. Sanki diyorum çünkü mitingler, gösteriler basın
açıklamaları hep böyle yasıyordu topluma. Peki, EYT ile ilgili
açıklama yapılır yapılmaz sokaklara koşanların bir kısmı tabi ki de
AKP’lilerdi ama onların dışında kalan fakat Cumhurbaşkanı’na
teşekkür etmekten ve davul dövmekten helak hale gelenler kimlerdi
dersiniz acaba?
Kendisi işçi, emekçi olup da üstelik de bunu bile bile hak ettikleri
şeyin bile verilmesi karşısında kim olduklarını ve çektiklerini
unutarak ezenlere yalakalığa soyunanlardır ki bunlar için gerçekten
de bir sıfat bulmak çok ama çok zor. Ne yazık ki onca eza cefa
çekmiş ve toplumun bu yüzüne alışmış olan biz sosyalistler bile
durum bu olduğunda vay anasına be çekmekten kendimizi alamıyorsak
inanın daha yürünecek çok yolumuz var çok.
Evet, daha düne kadar çeçim de kaybetsem EYT’lilerle ilgili isteği
kabul etmeyeceğim diyen Recep Tayyip Erdoğan’a ne olmuştur da
sözünden dönüp EYT’lilerin isteğini kabul edivermiştir? Bazıları bu
konuyu değerlendirirken mücadele edenin kazanacağının mesajını
vererek yazılar döşenmektedir. Ancak bize kalırsa ortada kazanılan
pek bir şey de yoktur. Çünkü EYT’liler işte şu andan itibaren
nelerle karşılaşacak, neler yaşayacaklar göreceğiz de bağlanan
aylıklara bakıldığı zaman bu aylıkların yaşamak için değil de
kendilerine oy kaygısı ile sadaka yerine geçecek şekilde verildiğini
net olarak göreceklerdir. Yani maaşlı ama yaşayamadıkları için
sızlananlar arasına 2 milyonun üstünde daha yeni emekli böylece
katılmış olacaktır.
Asıl söylemek istediğim konuya geleyim, mücadele ama nasıl bir
mücadele? Sınıf bilincinden yoksun, büyüklerimiz demeye alışmış,
kanun manun içselleştirmemiş ama şeriatın kestiği parmak acımaz
kafasında olanların verdiği mücadeleden çıksa çıksa düzene ve
düzenin yöneticilerine teşekkür çıkar. Dolayısı ile mücadeleyi
küçümsememekle birlikte mücadeleyi yapanların konumunu da nereye
varmak istediklerini de iyi tanımlamak gerekir. İşte bu yüzden bizim
gibi sosyalistler kimseye durup dururken aslan kaplan muamelesi
yaparak sırt sıvazlamaz. Deyim yerindeyse ne işçi ne de halk
dalkavukluğu yapmak bizim işimiz değildir. Eşyayı adıyla
çağıracaksak eğer ne nedir ne değildir onu da ipin ucunu kaçırmadan
açıkça söyleyeceğiz.
Yoksa davranışımız burjuva sistem partileriyle aynen örtüşüyorsa
onların yaptığı popülizmi bizler de yapıyorsak ne anlamı olabilir ki
sosyalist olmamızın? Doğrudur hak verilmez alınır” ama böyle bir
mücadelenin yerli yerine oturması gerekir değil mi? Hani şimdi seçim
var ya verilecek maaşlar da yükseltiliyor ya hemen arkasından yağmur
gibi yağan zamlar sonrasında maaşınız ne olursa olsun alım gücünüz
sürekli düşüyor ve sizler daha da zor koşullarda yaşamaya mahkum
ediliyorsanız ve de buna razıysanız ne mücadelesi verdiğinizin ne
önemi olabilir ki? Üstelik bu toplum hangi konuda dişe dokunur ne
mücadelesi vermiştir de sözüm ona direne direne kazanmıştır?
İktidarın ülkede yasak getirmediği şey mi kalmıştır. Miting
yapamazsınız tamam, basın açıklaması yapamazsınız tama, grev
hakkınızı kullanamazsınız tamam, kısacası çalışanların hakkı buraya
kadar denildiğinde bile mızıldanmanın ötesine geçilmeyen tamamla
biten bir yönteme mücadele etmek denir mi?
Bizce denmez. Ya ne denir diye sorarsanız davul dümbelek sokakta
çalıp oynamak denir. Haşmetmeapları çok yaşayın diyenlerin
dalkavukluğu denir ki sözüm elbette sınıf bilinçli davranışları
dışarda bırakıyor…