SENDİKAYA BAK SENDİKAYATURGUT KOÇAK (TSİP GENEL BAŞKANI)
21 EKİM 2022
12 Eylül sonrası işverenler ve işverenlere uşaklık
yapmaya teşne sözüm ona ordan, burdan toplama bu işi geçim kapısı
haline getirmiş olan patronun adamları çeşitli sendikaların başına
geçmiş, istedikleri gibi işçileri satarak işverenin silahına
dönüşmüş sendikalar kurmuşlardır. Bu sendikalara artık bu saatten
sonra sarı sendika bile denilemez. Sarı sendikalar tamam, patrondan
yanadırlar ama hiç değil arada sırada da olsa işçilerin de haklarını
savunma zorunluluğu duyarlar. Şu an bu sözünü ettiğimiz sendikalarsa
sadece ve sadece işverenin çıkarlarını savunan yerine göre de
işçilere karşı zorbalık uygulamaya kalkan bir anlayışa sahiptirler
ki bunların üzerlerinde durmaya bile değmez.
Günümüzde işçiler zaten sendikal birliğe sahip değillerdir. Bir de
üstüne üstlük işçilerin işveren karşısında konumları, hangi iş de ne
yaptıkları vb. konularda da farklılıklar arz ettikleri için hem
sendikalar hem de işveren bu gerçeği de dibine kadar kullanarak
işçilerin çıkarları için birlikte davranmalarını engellemekte,
işçiler böylece ekonomik, sosyal vb. çıkarlarını savunma anlamında
yetersiz kalmaktadır. Hele de sendikalar bu işin içinde en büyük
engelse varın gerisini siz düşünün. İşçiler ne zaman sendikalarının
gerçek yüzünü öğrenip karşı çıkmaya kalksalar ya işlerinden olmakta
ya da kongreler yolu ile Alicengiz oyunu oynanarak işçilerin eli
kolu bağlanmaktadır. Sendikalar bu durumda doğası gereği işçinin
hakkını savunmayan, üyelerinden kopuk, kendi iç işleyişinde
demokrasinin D’sinden söz edemeyeceğimiz bürokratik ve hantal bir
örgütlülüğe dönüşmüşlerdir ki böylesi sendikalardan işçilerin
çıkarlarına bir şey beklenilmesi hayaldir.
Genellikle kamu işyerlerinde örgütlü Türk-İş’e bir göz atacak
olursak; burada sendikacıların tavrı hiçbir zaman işçilerin
haklarını savunmak olmamıştır. Bu durum asgari ücret
belirlemelerinde de benzer bir şekilde işlemekte, sendikacılar sanki
işçilerin temsilcileri değilmiş de devletin sorumlularıymış gibi
davranarak açıktan açığa işçilerin haklarının gasp edilmesinde en
büyük rolü oynamaktadırlar. Bu yüzden de Türk-İş sarı sendikacılığa
örnektir ve bunların işi gücü işverenin çıkarına hareket etmek
olmuştur.
Daha önce yaşanan Soma, Ermenek, Kozlu vb. yerlerdeki iş
cinayetlerinin en son yaşanın yeri Amasra olmuştur. Hepsinin de
benzer özellikler taşıdığını görmekte olduğumuzdan hiç mi hiç
şaşırmıyoruz. Amasra’da ki iş cinayeti 41 işçimizin yaşamına mal
olmuştur. Burada örgütlü Genel Maden-İş sendikanın kısa bir süre
önce kongresi olmuş, sendikacılar zaferlerini genel merkez binasında
söylendiğine göre köçek oynatarak kutlamışlardır. Şimdi bu sendika
Amasra’da alınması gereken tedbirlerin alınması için mücadele
ettiğini sizin aklınız alıyor mu? Benim aklım almıyor. Ya da şöyle
soralım bu sendikaya sarı sendika deyip çıkabilir miyiz? Bence
çıkamayız çünkü daha dibe vurmuş ahlaki erozyona uğramış bir
haldeler ki bu sendikadan işçilere hayır dokunacağını akıl alır mı?
Kapitalist sistem ulusal bazda değil, uluslararası bazda da işlevini
büyük ölçüde yitirdiği için, bugüne kadar görevini salt ücret
bazında sürdüren sarı sendikaların ücret konusu da artık diyebiliriz
ki boşa düşmüş bulunmaktadır. Çünkü uluslararasılaşmış bir sermaye
güçleri artık ücret sendikacılığına bile fırsat tanımayan bir
işlerliğe gelmiş dayanmıştır. Durum bu olunca, çarşı-pazar cehenneme
dönünce anlaşılmıştır ki dünün sarı sendikacıları artık konum
yükselterek ahlaki erozyon konusunda tavan yaparak köçek de
oynatacak, sendika binalarında alengirli ışıkların arasından geçerek
yol almak gibi bir lükse de sahip olabilmişlerdir.
Bu yüzden diyoruz ki artık karşımızda dünün işveren ile işçi
arasında çıkar uyumlaştırmayı gözeten sarı sendikalardan söz
edemeyiz. Bugün işlevini tümüyle yitirmiş, seviyesiz özelliklere
sahip işini bilen, çıkarını düşünen, attığı her adımda insanın
kanını donduran ve işçilerin hakkını çiğneyen sendika anlayışından
söz edebiliriz. Ki bugün bu gerçeği bir yere oturtmak, sınıf ve
kitle sendikacılığı bazında konuyu yeni baştan ele alarak bu
pislikleri bulundukları her yerden söküp atmak gerekir ki bu da biz
sosyalistlerin görevi olmalıdır. Yoksa Amasra’da 41 madenci
kardeşimiz iş cinayetlerine kurban gider, sendika ise o işçilerin
haklarını aramanın peşine düşeceği yerde işverenin aklanması için
göbek çatlatır ki böyle olduğunda da daha çok canımız gider daha
çok…