MİLLETİN İRADESİ Mİ, İKTİDARIN ALİCENGİZ OYUNLARI
MI?
TURGUT KOÇAK (GENEL BAŞKAN)
25 NİSAN 2022
Bizler bugüne kadar duymadığımız kadar çok “millet
iradesi” sözünü işitiyoruz. Bu sözlerin söylenmesi iyi de bugüne
kadar milletin iradesi ne zaman egemen olmuş, ne zaman milletin
iradesinin gerçekleşmesi için yönetim erkini ellerinde bulunduranlar
bu işin kolaylaşmasına yarayacak adımlar atmışlar elimizde elle
tutulur bir örneğimiz var mı? Ancak hız kesmeksizin konuşuluyor
işte. Bir iktidar gücü yerindeyken millet iradesine saygılıymış gibi
görünse de ne zaman şanslar biraz değişse hemen millet iradesinin
kısıtlanmasına yönelik adımlar bir çırpıda gündeme geliveriyor.
İşte bu yüzden bir sürü engellemelerin yanına bir de barajlar
ekleniyor ki ortada konuşulacak millet iradesi falan kalmıyor. AKP
ve saray iktidarı artık baraj yüzce kaç olursa olsun seçimleri
kazanamayacağı aklına iyice yattıktan sonra öyle bir seçim yasası
ile halkın önüne çıktı ki artık bu saatten sonra millet iradesinden
falan söz etmemizin olanağı kalmadı. Ama bütün bu gerçeklere karşın
yine de millet iradesi sözünü neredeyse duymadığımız an olmuyor.
AKP ve saray iktidarı seçim yasasında değişiklikler yaptı. 2023
Haziran’ında yapılacak seçimlerde bu yasa geçerli olacak. Seçimlerin
tarafsızlığının sağlanması için daha önce göstermelik de olsa bazı
bakanlar önceden görevlerinden ayrılırdı, şimdi AKP ve saray bunu
elinin tersiyle sildi attı ve bizler seçime seçimin güvenliğinden
sorumlu İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile gireceğiz. Yani Soylu’ya,
Adalet Bakanı’na, Ulaştırma Bakanı’na güvenmek zorundayız tabi
yerseniz. Sonra yargı gözetiminde olması gerektiği savunulan
seçimler de yargıya da iktidar el attı. İl, İlçe Seçim Kurulları
Başkanı’nı belirleyen yasayı da değiştirdi. İktidar değiştirdiği
yasa ile artık kolaylıkla yandaş bir yargıcın başkanlığında
seçimlere gidebilecek. En kıdemli yargıç böyle bir görevi
üstlenecekken artık bu göreve getirilecekler birinci sınıf yargıçlar
olacak ve onlar arasından seçilecek. Nedeni nedir biliyor musunuz?
Birinci sınıf yargıçların hemen tamamının bu iktidar tarafından
atanmış olması. Alın size bir kaya nerenize dayarsanız dayayın
örneği bir şey…
Bir de Recep Tayyip Erdoğan her bir şeyden muaf tutuluyor. Bunun ne
anlama geldiğini varın siz hesap edin.
Sonra bir de YSK’nın durumu var. YSK seçimler üzerinde ayrıca bir
başka bela gibi duruyor. O YSK ki İBB seçimlerini iptal ederken
kazanılmadığı halde kazanılmış görünen Üsküdar Belediyesi ve de
İstanbul’un diğer ilçelerindeki seçimleri iptal etmedi. Yani Üsküdar
seçimleri atı alan Üsküdar’ı geçti sözleriyle bitiriliverdi.
İBB seçimlerinde oylar çalınmasın diye CHP milletvekilleri oy
torbalarının üstüne yatmak zorunda kaldılar. İktidar ise kendi
kazandığı yerleri millet iradesine bağlarken kazanamadığı yerlerde
millet iradesinin olmadığı sonucuna vardı ki daha sonra HDP’nin
kazandığı tüm belediyelere bir bir kayyumlar atandı. CHP’li
belediyelere ise baskı üstüne baskı uygulanıyor. Bir de YSK’nın son
dakika mühürsüz oy pusulalarını sayması suçu var ki hiç unutulamaz
çünkü o oy pusulalarıyla Türkiye Parlamenter sistemden tek kişilik
sisteme geçmiş oldu.
Bugün Cumhuriyet’in kazanımlarında ortada eser bırakılmadı. Başka
TBMM olmak üzere bütün kurumlar kurum olmaktan çıkarılıp AKP ve
saraya birer hizmet kapısına dönüştürüldü. Ortada çiğnenmeyen ne
yasa kaldı ne de alışılagelmiş kurallar.
Bu yüzden sandık güvenliğinin nasıl sağlanacağı çok ama çok
belirsiz. İktidar denetimi engellemek için nelere başvuracak
bilemiyoruz. Bu yüzden muhalefette yer alan partiler bu gerçekler
ışığında çok daha etkile ve hileleri önleyici tedbirler almak
zorundalar ama iktidar güvenlik güçlerini kullanarak bu doğrultuda
nelere başvurur gerçekten de kestirmekte güçlük çekiyoruz. Seçmen
kütüklerinin doğru yazılıp yazılmadığından tutun da mükerrer oy
kullanımına kadar bu iktidar her yola başvuracak gibi görünüyor.
Yani uygulamalara baktığımız zaman herkesin sonuçlardan ikna
olacağını gösteren hiçbir şey söz konusu değil.
Seçim güvenliği ülkemizde bu denli yakıcı bir görünüm arz ediyorsa
bilinmeli ki iktidar oyları çalmak için her şeye başvuracaktır.
Böyle bir yol tek kişilik iradenin geçerli olduğu tüm ülkelerde
görülmüştür ki daha kolay uygulanabilmektedir. Bunca yaşadığımız
anormallikler gösteriyor ki sözünü ettiğimiz bu hileler kesinlikle
yapılacaktır.
Millet iradesine sahip çıkma işi iktidar partilerinin tekelinde
değildir. Burada sonucu partiler de gerektiği kadar tayin edecek
değildir.
Kendi iradesine sahip çıkabilen bir seçmene gereksinim var ki
çalışmalar da bu doğrultuda yoğunlaştırılmalıdır…