LAİKLİĞİ SAVUNUYORUZ ÇÜNKÜ…
TURGUT KOÇAK (GENEL BAŞKAN)
15 NİSAN 2022
Laiklikle ilgili mangalda kül bırakmamak bir yana bu
anlayışın savunulmasındaki içtenliği elbette sorgularız. Önce işe
mecliste milletvekilleri bulunan partilerden başlayalım.
Bildiğiniz gibi Meclisten Diyanet Akademisi Yasası geçti. Bu yasaya
oturuma katılan 22 CHP Milletvekili, 12 İyi Partili Milletvekili, 10
HDP’li evet oyu verirken TİP’in 4 Milletvekili ise oturuma
katılmayarak hiç oy kullanmadı. Görüldüğü gibi TBMM’de bulunan az
sayıda muhalefet milletvekili evet oyu verdiler. Geriye kalanlar ise
katılmadıkları için laikliğe ve Eğitim Birliği Yasası’na indirilen
darbeyi görmemeyi yeğlediler.
Bu yasa ile Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı bir akademi kurarak
laikliğe açıkça aykırı bir oluşuma gidildi. Din Öğretimi Genel
Müdürlüğü’nün ise görev alanları genişletilmiş oldu ve böylece
Diyanet Akademisi Yasası Anayasa’daki laiklik ilkesine karşın
Öğretim Birliği Yasası’nın ruhuna Fatiha okunmuş oldu.
Yapılmak istenen nedir?
Ülkemizde tarikat ve cemaat, dini dernek ve vakıflarca işletilen
kimi okul ve medrese benzeri anlayışa yasal ortam hazırlanmaya
çalışılmaktadır.
Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’nün görevleri
Anayasa’ya ve mevcut yasalara karşın genişletilmek istenmektedir.
Oysa toplumumuzun en önemli garantisinden birisi laikliktir ve
laiklik ilkesi ortadan kalktığında yaşanacak karmaşayı ve hemen tüm
kesimlerin yaşam hakkı da içinde bütün hakları gasp edilecektir.
İşte bu yüzden geçirilen bu yeni yasa Mecliste grubu bulunan
partilerce iptal edilmesi için Anayasa Mahkemesine götürülmeli,
devamında ise bu konudaki duyarlılıklar geniş halk yığınlarıyla
paylaşılarak halkımızın yasa ile ilgili olarak aydınlanması
sağlanmalıdır.
Bu konuda işin neresinden tutsak elimizde kalmaktadır. Kimse
laiklikle ilgili Devrim Yasaları’nı ve 10 Nisan Laiklik Günü’nü
aklına bile getirmemiştir.
Diyanet İşleri Başkanlığı ile Türkiye Belediyeler Birliği arasında
işbirliği protokolü hangi nedenle imzalanmıştır, bundan sonra din
adamları belediyelere dini danışmanlık hizmeti mi sunacaktır?
Ülkemizde kendi dallarında eğitim almış sayısız gencimiz iş bulamaz
iken hangi akla hizmetle eğitimleri ve yeterlilikleri olmayan
imamlar tarafından nasıl bir psikolojik eğitim verilecektir?
Belediyeler bir kamu kurumudur ve belediyelerin sorumlu olduğu
yurttaşların inanç ve mezhepleri aynı olmadığı halde bu tür yaklaşım
ayrımcılık yaratan bir uygulama olmayacak mıdır?
Yoksa Diyanet İşleri Başkanlığı şeyhülislamlık olarak mı bundan
böyle görev yapacaktır? Tarikatların, cemaatlerin, dini dernek ve
vakıfların istedikleri gibi davrandığı, dinin politikaya alet
edildiği adeta tek bir mezhebin topluma dayatıldığı ortamda bizlerin
sesi baş eğerek kabul etmek şeklinde mi olmalıdır yoksa geniş
yığınları aydınlatarak bir karşı çıkışı mı örgütlemeliyiz?
Yaşadıklarımızın sonucu zorunlu din dersi birçok okulda dayatılmaya
kalkışılmakta, kız ve erkek öğrencilerin ayrı ayrı sıralarda
oturtulması için (Bursa Mustafakemalpaşa İlçesi’nde olduğu gibi)
birileri kalkıp kendi borusunu mu öttürmeye kalkacaktır? Zorunlu din
dersi ile ilgili bir velinin dilekçesinin dikkate alınmaması
sonucunda Anayasa Mahkemesi’nin verdiği hak ihlali kararı
görmezlikten mi gelinecektir?
Kimsenin inancı kimseyi ilgilendirmez. Kimseye zorunlu din dersi
dayatılamaz. Laiklik sonuçta toplumu ve bireyleri dini baskılardan
korumak için var ise kim ne diye bu konuda ısrarcı davranır bu
davranışların altında yatan gerçekler nedir?
İşte tüm saydıklarımızdan ve saymadığımız nedenlerden ötürü laikliği
savunuyoruz hepsi bu…