KADINLARDAN SÖZ EDELİM
TURGUT KOÇAK (GENEL BAŞKAN)
11 MART 2022
8 Mart öncesinde de sonrasında da kadınlarla ilgili
sayısız güzel örneklere tanık oluyoruz. Sporda onlar yüzümüzü
ağartıyor. Sanatta, bilimde yaşamı güzelleştirmek için alanlarda
verilen mücadelelerde kadınlar en ön saflarda yer aldıklarını
görüyoruz. Durum bu olunca da diyebiliriz ki kadınların bu gözü pek
çıkışları topluma büyük bir moral kazandırıyor.
Bununla birlikte dinci ve gerici kesimlerde yaprak kıpırdaması şöyle
dursun insanın yüzünü kızartan çıkışlara tanık oluyoruz. Bakın bu
konuda gözünden ışık fışkıran Maliye Bakanı Nebati Bey ne demiş:
“... Açıkça söyleyeyim; Allah bizi erkek, sizi kadın olarak yarattı.
Kadına ağır iş, kadının eline kazma kürek, iş makinesi yakışmıyor.
Kadın narindir, merhametlidir, incedir, ince ruhludur. Ona sizin
gibi değerli yönetici vasıfları içeren görevler daha yakışır…”
Hoş bu çevrelerden başka ne bekleyebiliriz ki? Adamların hamuru
alavere dalavere ile karılmış. Öyle olmasa insanın söylediği sözü
hiç değil birazcık kulağı işitir. İşitmemek için bu çevreler
ideolojik karşı çıkışlarının yanında bir da başkalarını işitmemek
için kulakların pamuk tıkamışlar.
Bir de şu dahiyane sözlere bakın bir de ondan sonra söyleyin ne
söyleyecekseniz.
“...bir toplumu toplum yapan taşıyıcı ana nesne kadındır. Bizim
nesillerimizi koruyacak, gelecek 100 yılın yöneticilerini
oluşturacak kadınlardır…”
Yukarıda söylenen şeylerin değerlendirmeye alınması bile yersiz
fakat bunların da çıkıp ezberlerini bozmak bizim için şart. Ne güzel
bir değerlendirme. Kadını alıyorsunuz, tam da Nebati gibilerin
istediği bir düzenin işlemesi için neslin devamı noktasına işi
getirip dayıyorsunuz. Bu çevreler istiyorlar ki kadınlar geleceğin
yönetici neslini doğursunlar, onlar da sürgit bu düzeni devam
ettirsinler. Bir başka deyişle ellerinin hamuruyla Nebati Beylerin
işlerine maydanoz olmasınlar. Özel mülkiyet tutkunlarının kadın
sorununu buraya dayamalarının da nedenini de bilmiyor değiliz ama.
Bu zihniyeti şimdiye kadar bir çaput gibi çiğneyip atan kadınlar
inanıyoruz ki bu köhne düşünceleri de toplumun baş eğen düşünce
sistematiğinden çıkarıp atacaklardır.
Kadınların böyle olmasını isteyen gerici bir zihniyet yok değil de
bunu kapitalist sistemde bile egemen kılmanın olanağının kalmadığını
hemen herkes görüyor ve biliyor. Yine de kapitalist sistem işine
geldiğinde bu alanda bu düşünceleri en üst noktaya kadar salt
kapitalizmin devamı için pompalamaktan an olsun şaşırmadan bu alanı
genişletmek sevdasından vazgeçmiş değildir.
Kapitalist sistemde mülkiyet diye bir gerçeklik vardır. Bunun da
baba soylu olması ağırlıklı bir tanımlamadır. İş böyle olunca
kadınlara nasıl bir rol verildiğinin çözümlemesi zaten yapılmıştır
fakat isteyenler bu gerçeği sol yazından bir güzel okuyabilirler.
Kadınların emeği çalışma yaşamından daha çok aile yaşamında ortaya
koydukları emekleriyle ve karşılığını alamamalarıyla nasıl
sömürüldüklerini bizler zaten biliyoruz. Ev yaşamında ortaya konulan
emeğin kadınlar ve kız çocukları için hiçbir karşılığı da yoktur
üstelik. Aksine bu işin kutsal bir görev olarak anlaşılması için her
türlü dayatma söz konusu olarak yaşanır. Bu yüzden yerine göre de
şiddete ve hakarete uğramanın yolu da açıktır. Bunun için bir
tanımlama yapabilir miyiz diye sorarsanız elbette yaparız. Günümüzün
modern köleliğidir bu.
Hani öyle ki ev yaşamını çekip çevirenler ama işsizlikle ilgili
anketlere bile alınmazlar. Evde ev yaşamını ayakta tutarlar, bunun
için ağır bir çalışma koşulları vardır fakat ne maaşları vardır, ne
güvenceleri ne de bir kazançları. İşgücü tanımlamasında da esamileri
okunmaz. Bu kesimlere ne iş yapıyorsunuz diye sorulduğunda da ev
kadınıyım demeleri adettendir.
TÜİK’in Şubat 2022’de yayınladığı rakamlara göre ülkemizde 2021
yılının son çeyreğinde “ev kadını” tanımlamasına giren 9 milyon 770
kişi bulunuyormuş bunların tabi ki de tamamını kadınlar oluşturuyor.
Kadınların bir kısmını kendi işyerlerinin patronu saysak bile geriye
en az 8 milyonun üstünde bir kadın nüfusu ev işlerinde hiçbir
karşılığı olmadan çalışıyor ve bu kesimlere verilen rollerin gereği
“ev kadını” olarak anılıyorlar. Bu ne demek oluyor Peki? Şu demek
oluyor ülkemizde milyonlarca kadın yaptığı ev işlerinin karşılığında
hiçbir kazanç elde etmeksizin gelecek güveninden yoksun ataerkil bir
öğreti çarkının dönmesi için evde köleleştirilmiş bir şekilde eza
cefa çekiyorlar.
Çalışma yaşamlarının içinde olan kadınları zaten mücadele
alanlarında görüyoruz. Dışında olanların ise kapitalizmin ağır
koşulları ile birlikte homurtularını ve yavaş yavaş üstlerine
serpilmiş olan ölü toprağını sıyırdıklarına tanık oluyoruz. Çok uzun
sürmeyecek, yaşamın dışında tutulan kadınlarda en yakın zamanda
evlerinden dışarıya adımlarını atacaklar sınıf kardeşleri ile bugün
olduğu gibi gelecekte kat kat bu düzenden ve bu sömürü düzeni
dayatanlardan yüksek bir dayanışma bilinciyle hesap soracaklardır.
Görünen şey budur…