ZAMLARI UNUTALIM DOKTORLAR GİDERSE GİTSİN
TURGUT KOÇAK (GENEL BAŞKAN)
09 MART 2022
Kapitalist sistem para kazanacağı her alanı kamu
yararı falan demez piyasalaştırıverir. Bu yüzden de bugün ülkemizde
iki önemli alan piyasaya açılmış ve birilerinin kazanç kapısı haline
getirilmiştir. Eğitim ve sağlık sistemi bu anlayış çerçevesinde
ticarileştirilmiştir.
Yap işlet devret sisteminin dik alası (Soy soğana çevir sistemi)
şehir hastaneleri icadı ile tavan yapmış, bir yandan yurttaş
soyulurken diğer yandan da yine yurttaşların sırtından elde edilen
hazine talan alanına çevrilmiştir. Ülkemizde bugüne kadar yapılan
şehir hastanelerinin neye mal olduğu bile “ticari sır” denilerek
yurttaşların bilgisine ve denetime açık tutulmamıştır. Bu yüzden de
birileri yattıkları yerde lak dedikçe et luk dedikçe su örneği
vurgun vurup durmaktadırlar.
Yurttaşların sağlık sigortasının falan olmasına bakılmamakta hem
yurttaşlardan belli bir muayene parası hem de ilaçtı, şuydu, buydu
giderleri rahat rahat kesilmekte bu yüzden de kimsenin gıkı bile
çıkmamaktadır. Yerli ve yabancı ilaç şirketlerinin insafına
bırakılan hastalar en yaşamsal ilaçları bile eczanelerde
bulamadıkları gibi bulsalar bile fiyatlar tavan yaptığı için alamaz
hale gelmişlerdir.
Sağlıkta performans sistemini getiren iktidar doktorlara 5 dakikada
bir hastaya bakmak gibi olmayacak bir yöntemi getirip dayatmıştır. 5
dakika içinde hastaya bakılır mı, bakılmaz mı, bakılırsa nasıl
bakılır bu konuyu tartışmayı bile eşyanın doğasına ters gördüğümüz
için geçiyoruz. İş böyle olunca doktorları reçete yazmak zorunda
bırakan bir sistemle karşı karşıya kaldığımızı görüyoruz. Sizler de
bilirsiniz ki yurttaş böyle bir yöntemle sağlık hizmeti almış
olmuyor, bir başka deyişle derdine çare bulmak için gittiği
hastanede reçete alıp çıkmak zorunda kalıyor.
Geldiğimiz noktada büyük bir tıkanma yaşandığı için de hastalar
randevu bile alamıyorlar. Alsalar bile uzum zaman sonraya
alabiliyorlar. Hani şehir hastaneleri anlayışı ile gerçekleşen
korkunç bir soygun yaşandığından da geçtik yurttaş muayene olamıyor
muayene.
Korona virüs salgını nedeniyle hastanelerde öyle bir iş yükü arttı
ki doktorlar ve sağlıkçılar dinlenmeye bile zaman bulamadılar. Kimi
personelin nöbet süresinin 36 saate bile çıktığı görüldü. Salgın
sonrası canından olan pek çok doktor ve sağlıkçılarımız oldu. En
yakıcı dönemlerde sağlıkçılar halkın gözdesi haline geldiler. Herkes
büyük özveri karşısında şapka çıkarırken iktidar ise sağlık
çalışanlarının çalışma koşullarının iyileştirileceğinden ve
maaşlarına ek zamlar yapılacağından söz etti. Ancak verilen sözlerin
hiçbirisi gerçekleşmedi. Yakın zamana kadar emeklilik haklarını
kazananların bile emeklilikleri ertelendi. İstifa etmek
isteyenlerinse böyle bir istekte bulunmaları yasaklandı.
Ağır iş yükü ve koşullar yüzünden pek çok doktorumuz başka ülkelere
gitmek için görevlerinden ayrıldılar. Kimileri ise özel hastanelerde
iş bulup ayrıldı. İktidar ise olup bitenleri hiçbir şey yapmadan
seyretti. Gerçekler bu olunca da tabi ki de sağlık hizmetlerinde
doktor açığı büyüdükçe büyüdü. Bu nedenle konuya bir kez daha dahil
olan Recep Tayyip Erdoğan doktorları suçlayarak “Giden gitsin”
diyerek, Tıp fakültelerinden yeni mezunlarla boşluğu
dolduracaklarını ilan etti. Bu yaklaşım kimi kesimlerin ruhunu
okşasa da bu yaklaşım her zaman olduğu gibi işe yaramayan bir
popülist yaklaşımdı bundan sonra da bu yaklaşımın hiçbir yararı
olmayacağı gibi sağlık hizmetlerinde kapatılması zor sorunlar ortaya
çıkarabilirdi, çıkarır da. Çünkü doktorluk mesleği diğer tüm
mesleklerden çok daha fazla bilgi ve deneyim isteyen bir iştir. Bu
yüzden de yeni tıp mezunlarına bu iş bırakılırsa neler yaşanacağını
kestirmek gerçekten de çok zor. Nitekim konu ile ilgili Erdoğan’ın
bu yaklaşımına Türk Tabipler Birliği’nden tepki gelmesi gecikmedi.
Gecikmedi gecikmesine de TTB’yi takan var mıydı acaba?
Bu konuşmadan sonra geçmişe gitti aklım. Geçmişte aşılamayan
sorunlar büyük olduğu için zorunluluktan kaynaklanan bazı adımlar
atılmıştır. Özellikle askerde sıhhiye sınıfına ayrılanlar belli bir
kurs gördükleri için askerlik bitiminde memleketlerine döndüklerinde
köyden köye giderek hem para kazanmışlar hem de ateşli hastalıkların
çoğuna Penicilin yaparak para kazanmışlardır. Benzer bazı kurslar
yapıldığı da bilinir. Sonra ülkenin her yerine Sağlık Kolejleri
açıldı.
Buradan hemşireler, ebeler, Laborantlar, Radyoloji teknisyenleri,
Çevre sağlıkçıları, toplum sağlıkçıları yetişti. Deyim yerindeyse
hizmet daha ehil ellere geçti. Şimdi ise bu okulların yüksekokullar
haline getirildiğini biliyoruz.
Tıp fakültesini bitirenler pratisyen hekim olabilir ancak müdahale
alan tecrübesizlikten ve yetersizlikten dolayı sınırlıdır. Bu yüzden
de hekimler bile belli bir eğitim sonrası dallarında yetkili hale
gelirler. Günümüzde ise iş çok daha bilgi ve teknolojik bilgi
içerdiğinden Tıp fakültesinden yeni mezunları atayarak çözülemez.
Ama Bu iktidardan her şeyi bekleyebilirsiniz. Yarın tıp
fakültelerine ne gerek var. Liselilere açarız bir kurs 6 ayda doktor
yetiştirir açığımızı kapatırız da dilebilirler.
Çünkü bunların liyakatle falan işi olmadığı için beklemediğimiz bir
şey de değildir.