turgutkocak2009@hotmail.com

GENEL BAŞKANIMIZ TURGUT KOÇAK YOLDAŞIN YAZILARI

"HER GÜN"


ZAMLARI UNUTALIM DOKTORLAR GİDERSE GİTSİN

TURGUT KOÇAK (GENEL BAŞKAN)

09 MART 2022

Kapitalist sistem para kazanacağı her alanı kamu yararı falan demez piyasalaştırıverir. Bu yüzden de bugün ülkemizde iki önemli alan piyasaya açılmış ve birilerinin kazanç kapısı haline getirilmiştir. Eğitim ve sağlık sistemi bu anlayış çerçevesinde ticarileştirilmiştir.

Yap işlet devret sisteminin dik alası (Soy soğana çevir sistemi) şehir hastaneleri icadı ile tavan yapmış, bir yandan yurttaş soyulurken diğer yandan da yine yurttaşların sırtından elde edilen hazine talan alanına çevrilmiştir. Ülkemizde bugüne kadar yapılan şehir hastanelerinin neye mal olduğu bile “ticari sır” denilerek yurttaşların bilgisine ve denetime açık tutulmamıştır. Bu yüzden de birileri yattıkları yerde lak dedikçe et luk dedikçe su örneği vurgun vurup durmaktadırlar.

Yurttaşların sağlık sigortasının falan olmasına bakılmamakta hem yurttaşlardan belli bir muayene parası hem de ilaçtı, şuydu, buydu giderleri rahat rahat kesilmekte bu yüzden de kimsenin gıkı bile çıkmamaktadır. Yerli ve yabancı ilaç şirketlerinin insafına bırakılan hastalar en yaşamsal ilaçları bile eczanelerde bulamadıkları gibi bulsalar bile fiyatlar tavan yaptığı için alamaz hale gelmişlerdir.

Sağlıkta performans sistemini getiren iktidar doktorlara 5 dakikada bir hastaya bakmak gibi olmayacak bir yöntemi getirip dayatmıştır. 5 dakika içinde hastaya bakılır mı, bakılmaz mı, bakılırsa nasıl bakılır bu konuyu tartışmayı bile eşyanın doğasına ters gördüğümüz için geçiyoruz. İş böyle olunca doktorları reçete yazmak zorunda bırakan bir sistemle karşı karşıya kaldığımızı görüyoruz. Sizler de bilirsiniz ki yurttaş böyle bir yöntemle sağlık hizmeti almış olmuyor, bir başka deyişle derdine çare bulmak için gittiği hastanede reçete alıp çıkmak zorunda kalıyor.

Geldiğimiz noktada büyük bir tıkanma yaşandığı için de hastalar randevu bile alamıyorlar. Alsalar bile uzum zaman sonraya alabiliyorlar. Hani şehir hastaneleri anlayışı ile gerçekleşen korkunç bir soygun yaşandığından da geçtik yurttaş muayene olamıyor muayene.

Korona virüs salgını nedeniyle hastanelerde öyle bir iş yükü arttı ki doktorlar ve sağlıkçılar dinlenmeye bile zaman bulamadılar. Kimi personelin nöbet süresinin 36 saate bile çıktığı görüldü. Salgın sonrası canından olan pek çok doktor ve sağlıkçılarımız oldu. En yakıcı dönemlerde sağlıkçılar halkın gözdesi haline geldiler. Herkes büyük özveri karşısında şapka çıkarırken iktidar ise sağlık çalışanlarının çalışma koşullarının iyileştirileceğinden ve maaşlarına ek zamlar yapılacağından söz etti. Ancak verilen sözlerin hiçbirisi gerçekleşmedi. Yakın zamana kadar emeklilik haklarını kazananların bile emeklilikleri ertelendi. İstifa etmek isteyenlerinse böyle bir istekte bulunmaları yasaklandı.

Ağır iş yükü ve koşullar yüzünden pek çok doktorumuz başka ülkelere gitmek için görevlerinden ayrıldılar. Kimileri ise özel hastanelerde iş bulup ayrıldı. İktidar ise olup bitenleri hiçbir şey yapmadan seyretti. Gerçekler bu olunca da tabi ki de sağlık hizmetlerinde doktor açığı büyüdükçe büyüdü. Bu nedenle konuya bir kez daha dahil olan Recep Tayyip Erdoğan doktorları suçlayarak “Giden gitsin” diyerek, Tıp fakültelerinden yeni mezunlarla boşluğu dolduracaklarını ilan etti. Bu yaklaşım kimi kesimlerin ruhunu okşasa da bu yaklaşım her zaman olduğu gibi işe yaramayan bir popülist yaklaşımdı bundan sonra da bu yaklaşımın hiçbir yararı olmayacağı gibi sağlık hizmetlerinde kapatılması zor sorunlar ortaya çıkarabilirdi, çıkarır da. Çünkü doktorluk mesleği diğer tüm mesleklerden çok daha fazla bilgi ve deneyim isteyen bir iştir. Bu yüzden de yeni tıp mezunlarına bu iş bırakılırsa neler yaşanacağını kestirmek gerçekten de çok zor. Nitekim konu ile ilgili Erdoğan’ın bu yaklaşımına Türk Tabipler Birliği’nden tepki gelmesi gecikmedi. Gecikmedi gecikmesine de TTB’yi takan var mıydı acaba?

Bu konuşmadan sonra geçmişe gitti aklım. Geçmişte aşılamayan sorunlar büyük olduğu için zorunluluktan kaynaklanan bazı adımlar atılmıştır. Özellikle askerde sıhhiye sınıfına ayrılanlar belli bir kurs gördükleri için askerlik bitiminde memleketlerine döndüklerinde köyden köye giderek hem para kazanmışlar hem de ateşli hastalıkların çoğuna Penicilin yaparak para kazanmışlardır. Benzer bazı kurslar yapıldığı da bilinir. Sonra ülkenin her yerine Sağlık Kolejleri açıldı.

Buradan hemşireler, ebeler, Laborantlar, Radyoloji teknisyenleri, Çevre sağlıkçıları, toplum sağlıkçıları yetişti. Deyim yerindeyse hizmet daha ehil ellere geçti. Şimdi ise bu okulların yüksekokullar haline getirildiğini biliyoruz.

Tıp fakültesini bitirenler pratisyen hekim olabilir ancak müdahale alan tecrübesizlikten ve yetersizlikten dolayı sınırlıdır. Bu yüzden de hekimler bile belli bir eğitim sonrası dallarında yetkili hale gelirler. Günümüzde ise iş çok daha bilgi ve teknolojik bilgi içerdiğinden Tıp fakültesinden yeni mezunları atayarak çözülemez.

Ama Bu iktidardan her şeyi bekleyebilirsiniz. Yarın tıp fakültelerine ne gerek var. Liselilere açarız bir kurs 6 ayda doktor yetiştirir açığımızı kapatırız da dilebilirler.

Çünkü bunların liyakatle falan işi olmadığı için beklemediğimiz bir şey de değildir.


TURGUT KOÇAK YOLDAŞIN "HER GÜN" BAŞLIKLI ÖNCEKİ YAZILARI

ANA SAYFA