‘CUMHURİYET’İN SAVCISI’
TURGUT KOÇAK (GENEL BAŞKAN)
05 OCAK 2022
Cumhuriyet gazetesi her fırsatta hukuki konularla
ilgili olarak Yargıtay Onursal Başkanı Sabih Kanadoğlu’nun
görüşlerine gazete de yer verir. Niye veriyor, falan diye
sorgulamıyorum ama son yazı dizisini de dikkate alarak önemli bir
konuda görüşlerimizi belirtmek istedik.
Bildiğiniz gibi 1999 yılında iktidar cezaevlerinde bulunanları F
Tipi cezaevlerine aktarmak için önemli bir adım attı. Hiç kuşku yok
ki F Tipi Cezaevleri bir anlamda tutuklu ve hükümlülerin yaşamdan
tecriti anlamını taşıdığı için Türkiye Sosyalist İşçi Partisi olarak
bizler de konu ile ilgili tepkilerimizi koyduk. Bu tepkilerin
arkasından partimizi basan güvenlik güçleri partimizin bütün
eşyalarını kırıp döktü ve kullanılamaz hale getirdi. Devamında ise
partili iki arkadaşımla birlikte gözaltına alındık. Yargılandık ve
Ankara DGM’de “Terör örgütlerine yardım yataklık” ettiğimiz savıyla
3 yıl 9 ay ceza aldık. Aldığımız cezanın nesnel kanıtları olmamasına
karşın bir anlamda toplumda yılgınlık yaratmak için böyle
sonuçlandığını adımız gibi biliyoruz.
Bu olay sonrası 2000 yılı içinde partimizle ilgili Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından kapatılma davası açıldı. Bu davayı açan
Cumhuriyet Başsavcısı ise Sabih Kanadoğlu idi. Kanadoğlu’na göre
partimiz F Tipi Cezaevleri bahanesiyle Ankara’da 80 gün
Marksist/Leninist bir ihtilal denemesi yapmış ve böylece de suç
odağına dönüşmüş bir örgüt haline gelmişti, dolayısıyla da
kapatılması gerekirdi. Dava 10 yıldan uzun sürdü. Bu süre içinde de
partimizin örgütlenmesi bir şekilde engellendi. Ben ve diğer iki
arkadaşımın cazası ise 3 yıl 9 ay ceza almış olmamıza karşın içeri
alınıp bırakılarak tam 7 yılımız heder edildi. Partimizin son
kapatılma davasında savunmamızı sözlü olarak yaptık ve Anayasa
Mahkemesi’nce partimizin kapatılmamasına karar verildi. Bizler de
yeniden çalışmalarımızı hızlandırdık.
Burada asıl üzerinde durmak istediğim konu Cumhuriyet Başsavcısı
Sabih Kanadoğlu’nun nasıl bir hukukçu kimliği ile davranıp kapatma
davası açmasıydı ki bunu unutmamız gerçekten de çok ama çok zordur.
Çünkü Ankara’nın göbeğinde 80 gün Marksist/Leninist ihtilal denemesi
nasıl yapmıştık ve bu eylemler sonucu nereleri yakıp yıkmıştık ki
bize yönelik içinde kindarlığın ağır bastığı bir dava açılmıştı
gerçekten de anlamamız olası değildi. Daha da önemlisi biz niye 80
gün böyle bir deneme yapmıştık da herhangi bir mevziyi ele bile
geçirmiş değildik. Bizim bile bu deneme nasıl yapılmıştı nasıl
olmuştu da haberimiz yoktu?
Bu gerçekler bir şeyi açıkça belirgin hale getiriyordu o da kurt
kuzu hikayesinde olduğu gibi suyun bulandırılması suçlamasıydı ki
Kanadolğlu’nun hazırladığı iddianamede açıkça durum bundan ibaretti.
Dahası ve en önemlisi ise Marksist/Leninist öğretinin ‘Cumhuriyet’in
Başsavcısı tarafından nasıl kriminalize edilip partimizin
kapatılması isteğiyle Anayasa Mahkemesi’nde dava açılmış olmasıydı.
Demek ki Marksist/Leninist görüşler ‘Cumhuriyet’in Savcısı
tarafından suç sayılmış, partimiz bu görüşte olduğu için de suç
odağı olarak görülmüştü.
Birçok konuda görüşlerini Cumhuriyet gazetesinde okuduğumuz Sabih
Kanadoğlu acaba nasıl bir Cumhuriyet Savcısı’ydı ki böylesine bir
gerekçe hazırlayabilmişti gerçekten de anlamak isteriz. Bu tür bir
yaklaşım sistemi sahiplenmek ve onun adına davranmak değil de neydi?
Sağcı partilerin hemen tamamı sermaye sınıfının egemenliğini
sağlamak için politika yapmıyorlardı da ne yapıyorlardı acaba? Niye
sermaye egemenliği neden gösterilerek sağ partilerin hiçbirisi için
kapatma davası açılmıyordu da TSİP Marksist/Leninist görülerek ve
suç odağına dönüştüğü gerekçesiyle bizim hakkımızda dava açılıyordu?
Bu sorulan soruların bir yanıtı olmalıydı ama yoktu işte.
Bugüne kadar Cumhuriyet’in değerlerini savunmak konusunda aciz
kalmış hangi meslekten olurlarsa olsunlar ortalığa dökülüp
laiklikten, cumhuriyetten, hak ve özgürlüklerden, hukuktan vb. söz
etmeye bizce hakları hiç yoktur. Yoktur çünkü bugün neyi yaşıyorsak
yaşadıklarımızın çoğunun sebebi kendileridir ama şimdi sanki hiçbir
şey olmamış gibi bizlere açıklamalarıyla, söyleşileriyle bir kez
daha akıl öğretmeye kalkmıyorlar mı işte bunu anlamamız gerçekten de
çok ama çok zordur.