HERKES GİDER MERSİN’E BU İKTİDAR GİDİYOR TERSİNE
TURGUT KOÇAK (GENEL BAŞKAN)
02 EKİM 2021
Dümende oturan kaptan gemiyi nereye götüreceğini
biliyor demektir. Ancak dümende kaptan gibi oturup da gemiyi
kullanmasını bilmeyenlerin yaratacağı felaketi de hepimiz zaten
biliriz. Ekonomiden sorumlu olduğunu söyleyen Erdoğan, doğaldır ki
ekonominin olumsuz sonuçlarından da sorumludur. Ancak görünen odur
ki ekonomi onun sorumluluğundadır fakat böylesine kötü gidişten her
ne hikmetse hiç mi hiçbir sorumluluğu yoktur. Sayıştay’ın
denetimlerini okuyoruz da bizim bildiğimizden de fazlası varmış
eksiği yokmuş. Bu durumda bile ne bir kimse sorumlu ne de bir kimse
çıkıp da yapıp ettiklerinin hesabını veriyor.
Muhalif olanlar muhalifler ya iktidarı karalamak için her şeyi
söylerler düşüncesiyle iktidar doğruyu yalan gibi okutmaya çalışıyor
bize. Sayısız insan ekonomi ile ilgili verileri açıklayıp işlerin ne
kadar kötü gittiğinden, kitlelerin ne büyük yokluk ve yoksullukla
karşı karşıya olduklarından söz ederken her şeyin sorumlusu olduğunu
söyleyen zat kalkıp tam tersini söyleyerek adeta bizim aklımızla
dalga geçiyor. Bugüne kadar bu iktidarın hiçbir politikası yoktur ki
tepetaklak gitmiş olmasın. Büyük Ortadoğu Projesi sonra
Genişletilmiş Kuzey Afrika ve Büyük Ortadoğu politikası yaşadık ve
gördük ki bataklığa saplanıp kaldı. Suriye idi, Libya idi bütün
politikalar yan yatıp çamura battı ama iktidar ne bu kötü gidişi
değiştirmeye çalıştı ne de son gelişmeleri kamuoyu ile paylaştı.
Şimdi ise öğreniyoruz ki askerlerimiz İdlib’ten geri çekiliyormuş.
Bu konunun söz sahibi Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın ağzından
hiçbir söz işitmedik. Bugünlerde pek ortada gözükmüyor niyeyse asker
kaputlu adam?
Yani sizin anlayacağınız bu iktidarın Bağdat’tan dönmesi gereken
yanlış hesabı bu kez Soçi’den döndü. Ülke varlıklarını savaş
naraları ile hiç edenler gıklarını bile çıkarmıyorlar. Sanıyorlar ki
koşa koşa terazinin öbür kefesine giderlerse Amerika’yı, koşa koşa
terazinin diğer köşesine giderlerse Rusya’yı hoşnut edeceklerini
sanıyorlar ama iki ülkenin de dış politikalarını nasıl kurallara
oturttuklarından haberleri bile yok.
Onu ona, diğerini bir başkasına geçerek politika yaptıklarını
sanıyorlar ama yanılmaları uzun sürmüyor. Bununla birlikte yine de
gidilmesi gereken yöne değil de tersine gitmekte ısrarlı
davranıyorlar.
AKP iktidarı işbaşına geldiği 3 Kasım 2002’den bu yana dışardan
gelen sıcak para yiyicisi olarak tarihe geçti. Bu paralar yatırıma
dönük kullanılmadığı için de AKP döneminde borçlanmalar tavan yaptı.
Bugün AKP döneminde yapılan borçlanma geçmiş Cumhuriyet
Hükümetlerinin borçlarının bilmem kaç katı daha fazla.
Özelleştirmeler başka türlü anlatıldı ama ortada talandan ve
yalandan başka hiçbir şey olmadığını kısa zamanda gördük.
Özelleştirilen yerli ve yabancılara peşkeş çekilen fabrika, kurum ve
kuruluşlarımızı saysak burada sayamız yetmeyecek. Bugün
özelleştirilmeleri sonucunda bütün fabrikalar elden çıktı aynı
işkolunda üretim de yapıldığı yok. Yani buraları alanlar
fabrikaların arsalarına konmak için aldıklarından artık ortada
fabrikada yok kurum ve kuruluş da. Bir düşünün tekel
özelleştirildikten sonra Türkiye’de sigara fabrikaları var mı?
Amerika ve Japon firmaları şimdi bizim insanımıza kendi ürettikleri
sigaraları satmıyorlar mı? GDO’suz şeker yerine Amerika’nın mısırdan
yapılmış GDO’lu şekerleri piyasada cirit atmıyor mu? Tıpkı diğerleri
de böyle. Ülke sadece ve sadece dışardan dış alım yapıyor. Dışsatım
olarak ne satıyoruz acaba? Ya da dışsatım yapmış gibi göründüğümüz
ürünleri dışardan alıp bir şeyler yaptıktan sonra geri dışarıya
satmak kazanç mı getiriyor. Niye kendimizi aldatıyoruz ki? Durum bu
olunca açıklar büyüdükçe büyüyor, borçlar katlandıkça katlanıyor.
Ekonomiyi bildiğini söyleyen dümenin başında oturan kişinin de bu
bilgisiyle durmadan iğneden ipliğe zam yapılmıyor mu? Bunların
ekonomi bilgisi dediği şey halkın soyulması üzerine kurulmuş bir
dümen değil mi? Böyle bir anlayışla dağdaki çobanı getirseniz ben
inanıyorum ki kesin AKP ve saray iktidarından daha iyi yönetir
ekonomiyi.
Mikrofon uzatılan yurttaş yakınıyor. Zamlar oldu da elektrik bile
yakmayacağız da, bundan böyle iş battaniyelere düştü, doğalgazı
kapatıp battaniyelerle oturacağız diye yakınıp duruyorlar. Doğrusu
en nefret ettiğim şeydir yakınmak. Madem “İşbilenlerin” elinde bu
duruma düşmüşsünüz niye aklınıza bu iktidarı değiştirmek ve
iktidardan hesap sormak gelmiyor da yakınıp duruyorsunuz değerli
yurttaşlar. Ne demişler siz bilmem ne olduktan sonra sırtınıza
binecekler her zaman bulunur. Bulunur da bütün bu yaşananları
iktidardakiler görmüyorlar mı sanki?
Basbayağı görüyorlar. Basbayağı bunun için vurgun, talan, çalma
çırpma devam ediyor. Basbayağı bunun için yandaşlara bilmem kaç maaş
almaları sağlanıyor. Basbayağı bunun için sarayın bütçesi
katlandıkça katlanıyor. Basbayağı Diyanet’e kesenin ağzı sonuna
kadar açılmış dünyanın pek çok ülkesinde artık ne yapacaksa
buralarda İslam adına iş yapan birimler kurulacakmış.
O zaman herkes Mersin’e giderken siz tersine gitmeye devam edin.
Ülkeyi de ülke insanlarını da uçuruma yuvarlamanıza izin
vermeyecekler olduğunu da hiç ama hiç aklınızdan çıkarmayın.
Bilmem, yazdıklarım yeterince açık oldu mu?