turgutkocak2009@hotmail.com

GENEL BAŞKANIMIZ TURGUT KOÇAK YOLDAŞIN YAZILARI

"HER GÜN"


İKTİDAR NE YAPMAK İSTERSE YAPARKEN MUHALEFET NEDEN ETKİSİZ KALIYOR?

TURGUT KOÇAK (GENEL BAŞKAN)

24 MART 2021

Ülkemiz neler yaşadı neler. AKP iktidara geldikten sonra üniversite soruları çalındı, memuriyet sınav soruları el altından birilerine verilip onların kazanmaları sağlandı. Harp Okulları sınavları da öyle. Sonra sıra seçim sandıklarına geldi. Hileler birbirini izledi. Diyebiliriz ki hile yapılmadığını düşündüğümüz tek bir seçim bile olmadı. Bütün bunları AKP’nin iktidara gelmesinde, hem kendilerinin hem de AKP’nin palazlanmasında rol oynayan Fetöcüler gerçekleştirdiler. Her şey ne de güzel gidiyordu. Kumpaslar tıkır tıkır işliyor, susturulması gerekenler tereyağından kıl çeker gibi susturuluyordu.

Sonra bir şeyler oldu. Recep Tayyip Erdoğan ile bu tarikat arasında. Dışarıya yansıyan bilgilere bakılırsa en çok çekişme devlet ihalelerinin paylaşımındaydı. İşler uzlaşma ile bitirilemedi. Aralarındaki çekişme arttıkça arttı, pürüzler çoğaldıkça çoğaldı. İktidarın neyi var neyi yok bütün ayıplı şeyleri de dahil Fetöcüler iyi bildikleri için Erdoğan’ı en zayıf yerinden vurmaya kalkıştılar. Yolsuzluktu, şuydu buydu ortalığa saçıldı. Erdoğan ise ister istemez bu çevrenin üzerine gitmeye başladı. Gidişin kötülüğünü görenler can havliyle bu kez de ordu içindeki güçlerine dayanarak 15 Temmuz 2016 akşamı darbe girişiminde bulundular ve darbe başarısızlıkla sonuçlanınca da tuzla buz olup dağıldılar. Bu darbe girişimini “Allah’ın bir lütfu” olarak değerlendiren Erdoğan gerçekten de Fetöcülerin sayısız kafa adamını kendi yanına çekip onları en sadık taraftarları yaparken ülkede de OHAL ilan edilip dikensiz gül bahçesi yaratılmak istendi bir ölçüde de olsa yaratıldı da. Aynı kervana çoktan katılmış olan MHP ve Vatan Partililer ise akıl almaz bir gayretle Erdoğan’dan yepyeni bir vatansever ve Atatürkçü yaratıp tabanlarına da verdiler gazı.

Tamam, Fetöcü cemaatin işi bitirilmişti fakat ülkede onca cemaat ve tarikat niçin iktidarın en sadık yandaşları olmasındı ki değil mi? İşte böylece sözünü ettiğimiz, tarikat, cemaat, dini dernek ve vakıflara kapılar arkasına kadar açıldı. Şimdi iktidar bu çevrelerle en üst düzeyde iş tutuyor. Bunları devletin her kademesine taşımak için yasal olanaklar bile sağlanıyor. Bugün okullarımızda tarikatlar ve cemaatler çocuklarımıza ders veriyor. Kafalar ütülenip bunlara yurtlar açtırarak palazlanmaları sağlanıyor.

Hani önceleri iktidar bir ölçüde de olsa parçalı kuvvetler tarafından paylaşıldığı için iktidar adımlarını atarken yine de temkinli davranıyordu fakat tek kişilik bir yönetime geçildiği için artık bütün işlerin tıkır tıkır götürülmesi ve hesap bile verilmiyor olması iktidar için önem kazandı. İşte AKP ve saray iktidarı buradan yürüyerek ülkede her şeye egemen olmayı başardı.

Seçimler şaibeliydi, anayasa oylamasında sandıktan değişikliğin çıkmadığı rakamlarla sabitken bu sonuca nasıl oldu da olur denildi?

Partili cumhurbaşkanlığı yönetimine niye boyun eğildi?

Anayasayı tanımadıklarını söyleyenlerin tasarruflarının hiçbir yasal dayanağı bile yokken ne oldu da her şey olabilirmiş gibi kabul edilip boyun eğildi?

Laikliği dikkate bile almayıp orada burada şeriat ve saltanat isteyenlerin kara sesinin meclisin ciğerine işlemesi konusunda niye hiç kimse fazladan dert edinmedi?

Her çıktığında Fetöcülerin kendisini kandırdığını söyleyen bir kişinin işlemesi olası suçları ne oldu da sadece televizyon tartışmalarında kalıp unutuldu?

Bizler bütün bu olanlardan sonra kalkıp İstanbul Sözleşmesi’nin feshi için niye yasal dayanak arıyoruz? Ya da iktidar niçin yasal dayanak falan gözetmeksizin kaldırdım deyip kaldırabiliyor. Gezi Parkı hangi yasaya ve neye dayanılarak Sultan Beyazıt Hanı Vakfı’na tapulanabiliyor? Bu durumda yasal dayanak falan aramadan bu işi gerçekleştirenler yollarına devam ederlerken biz kırk dereden su getirerek niye yasal dayanak aramak için çırpınıp duruyoruz? HDP milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun dokunulmazlığı kaldırılırken hak ihlali üzerinden yeri göğü inletsek de birileri hiç Anayasayı şunu bunu gözetmeden yoluna devam ediyorsa bizim çabamızın bir değeri mi olacak? HDP kapatılacak mı kapatılmayacak mı? Kapatıldığında bunun demokrasi güçleri açısından faturası nasıl olacak ve biz bu susturma girişimini nasıl karşılayacağız dişe dokunur bir şey söyleyen var mı?

Kimi eylemsi şeyler yapılmıyor değil yapılıyor da bu sadece kendimizi tatmin etmemizin ötesine geçiyor mu acaba? Sağduyu diye diye yok oluşa doğru gidilen bir yolun yolcusu olmak muhalif olmayı tamamen anlamsız kılmıyor mu? Kılıyorsa neden daha yaratıcı ve yığınları etkileyen güven verici politikalar üretmek için ayağa kalkmıyoruz?

Kalkmak için bilgi ve birikimden mi, güçten mi neden yoksunuz? Atı alanların Üsküdar’ı geçişini dalgın dalgın seyretme hali sizce “bana değmeyen yılan bin yaşasın” hımbıllığına işaret etmiyor mu? Ediyorsa niçin daha etkili olacak politikalarla yığınların önüne çıkmıyoruz?

Çünkü yarın gerçekten de çok geç olabilir çok.

Bilinsin de…


TURGUT KOÇAK YOLDAŞIN "HER GÜN" BAŞLIKLI ÖNCEKİ YAZILARI

ANA SAYFA