KİM NEYİN PEŞİNDE?
TURGUT KOÇAK (GENEL BAŞKAN)
02 AĞUSTOS 2020
Bazı olayların yaşanması kimi gerçeklerin çok daha
iyi anlaşılmasını sağlaması bakımından bizce yararı var. Evet,
Ayasofya’nın camiye çevrilmesi, sonra tantana ile açılıp buradan
yeni bir yükselme çizgisi yakalamak isteyen AKP ve saray iktidarının
hesapları olsa da bu bile daha derinlerde olan gerçeği tam olarak
anlamamıza yetmiyor.
Hepinizin tanık olduğu gibi AKP ve saray iktidarı kendi sözcüsü
konumunda olan Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ı minbere elinde
kılıçla çıkardı o da elinde kılıç 86 yıllık dönemi “esaret” dönemi
olarak tanımlarken Mustafa Kemal Atatürk’e de “lanet” okumayı ihmal
etmedi.
Bunun üzerine ortalık karıştı ve birçok çevre Ali Erbaş hakkında suç
duyurusunda bulunarak hıncını çıkarmaya çalışmanın yanında sanki
bütün olanların sorumlusu Ali Erbaş’mış gibi bir tutum takınarak
bazı gerçeklerin gözden kaçırılmasına neden oldu.
Fakat AKP ve saray iktidarı Ali Erbaş’a sahip çıkmanın yanında bir
de asıl niyetini Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın
açıklamalarıyla açık hale getirdi.
İbrahim Kalın, yaptığı açıklamada dedi ki
“Bize yüz elli yıldır modernleşme adı altında başkalarının
hikâyeleri anlatıldı. Artık kendi hikâyemizi yazma zamanıdır…”
İbrahim Kalın’ın bu sözlerinden ne anlamımız gerekiyor diyorsanız;
şöyle diyelim, Söylenmek istenen şey hemen Cumhuriyet’ten önceye
dönüşü anlatmıyor bizce. Her ne kadar bu dinci ve gerici çevreler
Abdülhamit’i ve Vahdettin’i de kendilerinden saysalar bile 1876
yılında ilan edilen I. Meşrutiyet Devri ve 1908 yılında ilan edilen
II: Meşrutiyet devri söz konusudur. Ayrıca bu tarihler arasında pek
çok ilerici hareketlerden de söz etmek olasıdır. Bu durumda demek ki
ne oluyor? AKP ve saray iktidarının hikayesi bu dönemleri de
kapsamayıp daha gerileri içine alıyor. Yani bunların hikayesi tam
anlamıyla gerçi bir döneme dönüşü amaçlıyor.
Tamam da İbrahim Kalın’ın hikayemiz dediği hikayelerini 150 yıl
geriden yazmalarının olanakları var mıdır acaba? Bize sorarsanız
böyle bir hikayenin ne iç dinamikler açısından ne de dış dinamikler
açısından gerçekleştirilmesi ve yaşatılmasının olanağı yoktur. Öyle
ya bu hikayede olsa olsa korkutma ve yıldırma anlayışı söz konusudur
ki bu konuda fit olunacak ortam da 18 yıllık AKP iktidarı döneminin
kimi yanlarının törpülenmesi ve bazı yeni kararlar alınarak
sürdürülme isteğidir ki bize göre Türkiye egemen güçleri ve AKP
içinde kimi kesimlerin hikayesi başlasa başlasa buradan
başlayabilir.
Kimi çevrelerin CHP-HDP iktidarından dilleriyle dişleri arasında söz
ettiklerine de tanık olduğumuz olmuyor değil ancak bu çok ama çok
uzak bir olasılıktır.
Hatta öyle ki sosyalistlerin iktidara gelmeleri bile olsa gibidir
ama CHP-HDP iktidar seçeneği çok daha uzak bir olasılıktır. Bunu iyi
bilen dinci, gerici, faşist çevreler ve Türkiye burjuvazisi oyunu
yine 18 yıllık AKP iktidarının orasından, burasından derlenip
toparlanan kullanılabilecek ne varsa ufak tefek ekleme ve
düzeltmelerle oyunun yeniden kurulabileceğini hesap etmektedirler.
Bu durumda önümüzdeki dönemde gerek “Cumhur İttifakı” gerekse
“Millet İttifakı” olarak adlandırılan ittifaklardan bir iktidar
çıkarmadan ama AKP’nin 18 yıllık iktidarında sermaye düzeni
anlayışını da kabul ederek uzlaşmalı bir öykünün yazılıp yaşama
geçirilmesi söz konusu olursa bu duruma da kimse şaşırmamalıdır.
Yukarıda değindiğim gibi AKP 18 yıllık iktidarı döneminde zor
kullanma iletisi veren bir gücü de organize etmiş bulunmaktadır.
Hikayemiz dedikleri şey AKP ve saray iktidarının elinde tuttuğu
kozdur. Ama gerektiğinde de kullanmaktan çekinmeyeceği bir koz demek
olasıdır. Bu durumda AKP ve saray iktidarını zora düşüren sosyal
olaylar ve seçimler sonucu AKP ve saray bu hazırlığını da devreye
sokarak pekâlâ uzlaşma isteğini kuyruğu da dik tutarak dayattığında
girişimi sonuç alıcı olacaktır kesin. Ve zaten iç ve dış güçler
böylesi bir iktidar formülüne işin içine bir de birlik beraberlik
yaygarası katıldığında toplumu ilerici, devrimci, sosyalist çevreler
hariç kolaylıkla da kabul ettirecektir.
Zaten dünden bugüne yükselen seslere kulak verdiğimizde muhalefet
olarak tanımlanan pek çok kesim böyle bir iktidar isteğine çoktan
razıdırlar. Yine de unutulmamalı ki böylesi formüllere aklı asla
yatmayan ülkemizde güçlü bir tabandan söz edebiliriz etmesine de bu
güçlü tabana kurmaylık edecek sol ve sosyalist çevreler de hızla
silkinip toparlanmalı ve iç ve dış güçlerin oyunlarını bozmak
konusunda yükselen hal muhalefetine yol gösterici bir yol
izlemelidir ki halk düşmanlarının kurdukları her oyun onların yanına
kâr kalmamalıdır.