turgutkocak2009@hotmail.com

GENEL BAŞKANIMIZ TURGUT KOÇAK YOLDAŞIN YAZILARI

"HER GÜN"


KİM NEYİN PEŞİNDE?

TURGUT KOÇAK (GENEL BAŞKAN)

02 AĞUSTOS 2020

Bazı olayların yaşanması kimi gerçeklerin çok daha iyi anlaşılmasını sağlaması bakımından bizce yararı var. Evet, Ayasofya’nın camiye çevrilmesi, sonra tantana ile açılıp buradan yeni bir yükselme çizgisi yakalamak isteyen AKP ve saray iktidarının hesapları olsa da bu bile daha derinlerde olan gerçeği tam olarak anlamamıza yetmiyor.

Hepinizin tanık olduğu gibi AKP ve saray iktidarı kendi sözcüsü konumunda olan Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ı minbere elinde kılıçla çıkardı o da elinde kılıç 86 yıllık dönemi “esaret” dönemi olarak tanımlarken Mustafa Kemal Atatürk’e de “lanet” okumayı ihmal etmedi.

Bunun üzerine ortalık karıştı ve birçok çevre Ali Erbaş hakkında suç duyurusunda bulunarak hıncını çıkarmaya çalışmanın yanında sanki bütün olanların sorumlusu Ali Erbaş’mış gibi bir tutum takınarak bazı gerçeklerin gözden kaçırılmasına neden oldu.

Fakat AKP ve saray iktidarı Ali Erbaş’a sahip çıkmanın yanında bir de asıl niyetini Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın açıklamalarıyla açık hale getirdi.

İbrahim Kalın, yaptığı açıklamada dedi ki

“Bize yüz elli yıldır modernleşme adı altında başkalarının hikâyeleri anlatıldı. Artık kendi hikâyemizi yazma zamanıdır…”

İbrahim Kalın’ın bu sözlerinden ne anlamımız gerekiyor diyorsanız; şöyle diyelim, Söylenmek istenen şey hemen Cumhuriyet’ten önceye dönüşü anlatmıyor bizce. Her ne kadar bu dinci ve gerici çevreler Abdülhamit’i ve Vahdettin’i de kendilerinden saysalar bile 1876 yılında ilan edilen I. Meşrutiyet Devri ve 1908 yılında ilan edilen II: Meşrutiyet devri söz konusudur. Ayrıca bu tarihler arasında pek çok ilerici hareketlerden de söz etmek olasıdır. Bu durumda demek ki ne oluyor? AKP ve saray iktidarının hikayesi bu dönemleri de kapsamayıp daha gerileri içine alıyor. Yani bunların hikayesi tam anlamıyla gerçi bir döneme dönüşü amaçlıyor.

Tamam da İbrahim Kalın’ın hikayemiz dediği hikayelerini 150 yıl geriden yazmalarının olanakları var mıdır acaba? Bize sorarsanız böyle bir hikayenin ne iç dinamikler açısından ne de dış dinamikler açısından gerçekleştirilmesi ve yaşatılmasının olanağı yoktur. Öyle ya bu hikayede olsa olsa korkutma ve yıldırma anlayışı söz konusudur ki bu konuda fit olunacak ortam da 18 yıllık AKP iktidarı döneminin kimi yanlarının törpülenmesi ve bazı yeni kararlar alınarak sürdürülme isteğidir ki bize göre Türkiye egemen güçleri ve AKP içinde kimi kesimlerin hikayesi başlasa başlasa buradan başlayabilir.

Kimi çevrelerin CHP-HDP iktidarından dilleriyle dişleri arasında söz ettiklerine de tanık olduğumuz olmuyor değil ancak bu çok ama çok uzak bir olasılıktır.

Hatta öyle ki sosyalistlerin iktidara gelmeleri bile olsa gibidir ama CHP-HDP iktidar seçeneği çok daha uzak bir olasılıktır. Bunu iyi bilen dinci, gerici, faşist çevreler ve Türkiye burjuvazisi oyunu yine 18 yıllık AKP iktidarının orasından, burasından derlenip toparlanan kullanılabilecek ne varsa ufak tefek ekleme ve düzeltmelerle oyunun yeniden kurulabileceğini hesap etmektedirler.

Bu durumda önümüzdeki dönemde gerek “Cumhur İttifakı” gerekse “Millet İttifakı” olarak adlandırılan ittifaklardan bir iktidar çıkarmadan ama AKP’nin 18 yıllık iktidarında sermaye düzeni anlayışını da kabul ederek uzlaşmalı bir öykünün yazılıp yaşama geçirilmesi söz konusu olursa bu duruma da kimse şaşırmamalıdır.

Yukarıda değindiğim gibi AKP 18 yıllık iktidarı döneminde zor kullanma iletisi veren bir gücü de organize etmiş bulunmaktadır.

Hikayemiz dedikleri şey AKP ve saray iktidarının elinde tuttuğu kozdur. Ama gerektiğinde de kullanmaktan çekinmeyeceği bir koz demek olasıdır. Bu durumda AKP ve saray iktidarını zora düşüren sosyal olaylar ve seçimler sonucu AKP ve saray bu hazırlığını da devreye sokarak pekâlâ uzlaşma isteğini kuyruğu da dik tutarak dayattığında girişimi sonuç alıcı olacaktır kesin. Ve zaten iç ve dış güçler böylesi bir iktidar formülüne işin içine bir de birlik beraberlik yaygarası katıldığında toplumu ilerici, devrimci, sosyalist çevreler hariç kolaylıkla da kabul ettirecektir.

Zaten dünden bugüne yükselen seslere kulak verdiğimizde muhalefet olarak tanımlanan pek çok kesim böyle bir iktidar isteğine çoktan razıdırlar. Yine de unutulmamalı ki böylesi formüllere aklı asla yatmayan ülkemizde güçlü bir tabandan söz edebiliriz etmesine de bu güçlü tabana kurmaylık edecek sol ve sosyalist çevreler de hızla silkinip toparlanmalı ve iç ve dış güçlerin oyunlarını bozmak konusunda yükselen hal muhalefetine yol gösterici bir yol izlemelidir ki halk düşmanlarının kurdukları her oyun onların yanına kâr kalmamalıdır.


TURGUT KOÇAK YOLDAŞIN "HER GÜN" BAŞLIKLI ÖNCEKİ YAZILARI

ANA SAYFA