turgutkocak2009@hotmail.com

GENEL BAŞKANIMIZ TURGUT KOÇAK YOLDAŞIN YAZILARI

"HER GÜN"


KARŞI OLMAK

TURGUT KOÇAK (GENEL BAŞKAN)

29 MAYIS 2020

İnanıyorum ki benim gibi çokları bu soruyu soruyordur. AKP ve saray iktidarına bunca karşı olan varsa nasıl olmaktadır da bu iktidar ayakta kalabilmektedir?

Gerçi bu konunun anlaşılmasının zor bir yanı yoktur fakat yine de insanlar kafalarını bir o yana bir bu yana sallayıp Allah…Allah çekmekten de kendilerini alamıyorlar.

Sorunun yanıtı aslına bakarsanız gerçekten çok basittir. Eğer bunca karşı oluşa karşın bir iktidar yine de ayakta kalabiliyorsa bu iktidar ya işini iyi yapıyor, söylenenlerin hepsi fasaryadır ya da ne bileyim say say bitmeyecek denli hünerli ve beceriklidir ki yine de ayakta kalıp iktidarda kalabilmeyi başarmaktadır.

İkincisi ise karşı görünenlerin hepsini toplasanız onlardan bir cacık olmayacağı savıdır ki ben kendi adıma bu düşünceyi ileri sürenler gibi düşünmekteyim. Yoksa AKP ve saray iktidarının hemen hiçbir konuda konumunu koruması için taşıdığı bir özellik bulunmamaktadır.

Karşı olanların nitel ve niceliği üzerinden kafa yorarsak söyleyeceklerimiz öyle sanıyorum ki daha bir yerine oturacaktır. Önce belirtmeliyim ki nitelikleri ile ortaya çıkanların sayısı oldukça sınırlıdır. Ve hatta nitelik olarak sandığımız pek çok kimsenin bile biraz üstünde durulduğunda yapıp ettikleri ve söyledikleri ile bu iktidarla mücadele edilemeyeceği açıkça kendisini dışa vurmaktadır. Aklıma geldiği için söylüyorum, niteliksel bir karşı çıkış içinde sandığınız kimseler bir de bakıyorsunuz ki Özal’ı tepemize çıkaran açıklamalar peşinde. Olmadı laik anlayışı bile kaldırıp rafa koymuş ve bize din iman uleması mavalları okuyor. Şu 27 Mayıs olayında bile aklınca halk dalkavukluğu peşinde olanlar gerçekte dönemi akladıklarının darbe değil de 1961 Anayasası’nı davranışları ile hiçe saydıklarının ayırdında bile değilmiş görünüyorlar ama kimsenin de bunlara prim verip bulundukları yerden bu tarafa koştuklarını da görmüyoruz. Yani işin doğrusu nitelik üzerinden epey kafa yormamız gerekiyor. Çünkü sonuçta işin ucu gelip bu tür insanların oluşturduğu örgütlü yapıya da etki ederek örgütlü yapıyı da iş yapamaz konuma düşürüyor.

Bir de nicel birikim var. Burada konuşulanlar daha cafcaflı da geçse, kimi konuşmalar insanı bıktırıyor da olsa yine de bizim de karşı çıktığımız kesimlere karşı bir duruş olduğunu iyi kötü görmekteyiz. Ancak iyi kötü tanımlaması bir gerçeği de bize gösteriyor aslında. Yani, yanisi şu bu kesimler zurnanın zırt dediği yerde nasıl bir tutum belirleyecekler çok da emin olamıyorsunuz. Bu kesimlere de fazla yüklenmek gerekmiyor çünkü bu kesimleri daha kararlı kılacak olan ve sonuç alınmasının önünü açacak olanın da niteliksel gelişkinlik taşıyan kimseler ve onların içinde bulundukları örgütler görevini iyi yapsa olması gerekenler daha hızlı olacak ama gel de anlat bu çevrelere derdini anlatabilirsen.

Hesap bilmediğimiz için yanlış sonuçlar elde ediyoruz desek değil, çünkü evvel Allah hesap kitap işinde de sağlam sayılırız. Birikimleri alıp bir kenara koyuyoruz, onun üstüne arada yüzen gezenleri ekliyoruz bir de iktidar için her zaman söyle bir tehlike vardır iktidarın memnuniyetsizlerinin de ne yapacağı belli olmaz koy onlardan da biraz daha karşıt sayısı ortada iktidar falan kalmaz ama durumun 19 yıldır değişmediğini görüyor olmamız doğrusu bizi de ürkütmüyor değil.

Yukarıda söylenenlerden sonra bir konuya açıklık getirmemiz gerekir. İktidar mücadelesi kişilerin niyetleriyle olacak bir şey olmadığına göre burada örgütlerin öne çıktığı bir gerçektir. Eğer örgüt olarak da sıkı bir söyleme sahip değilseniz, tıpkı karşı çıktığınız kesimler gibi derdinizi bin dereden su getirerek anlatıyorsanız insanların sizi alkışlamaları ve yanınızda durmaları için başarılı olmanız zorunludur. Bu yöntemle başarılı olunamayacağı da kesin olduğu için sık sık kaybeden biri olarak yığınların karşısına çıktığınız zaman sadece yığınların alaylarıyla karşılaşır onların acımasızlığı karşısında ne yapacağınızı bilemez hale gelirsiniz.

Daha düne kadar AKP safları içinde ülkenin işçisi ve emekçilerinin anasını ağlatanlar ayrılmış parti kurmuşlar ya iş, güç bırakılmış bunların hesabı yapılıyor. CHP demokrasi için her türlü fedakârlığa hazırız derken fedakârlıktan anladığı şey onlara milletvekili verip grup kurdurmak olursa hesaplar çok da yerine oturmuyor. Oysa mevcut iktidara karşı nasıl mücadele edilmesi gerektiğinin CHP olarak bir çeperini çizse herkes CHP’nin nerede durduğunu anlayacak ama iş o noktaya gelmiyor bile. İlle de o konu iki de bir gündemimize gelip önümüzü kapatıyor niyeyse. Durum CHP’de olduğu kadar solda yer alan sol ve sosyalist partilerde de pek değişmiyor. Duruma bakıyorsunuz solda yer alanlar Allah için birlikte davranabilirler gibi geliyor fakat gelmeyecekleri de her hallerinden anlaşılıyor.

Dün TELE 1’de Gökhan Kazbek’in sunduğu sol ve sosyalist partilerin temsilcileri vardı, onları bir güzel dinledik. Sonuçta ortaya solun birbiriyle bir problemi yoktu, onların problemi ülkeyi ve emekçilerini sömüren egemenlerleydi bu yüzden de bakın ne güzel uygar uygar tartışıp görüşlerini söylüyorlardı. Hem baksanız ya kimse kimseyle kavga ediyor muydu? Kavga etmek solun işi değildi. Onu sağ partiler yapardı gibisinden onca güzel sözler işittik iyi güzel de acaba gerçek böyle miydi? Üstelik de onca yaşanılan şeyler ortadayken söylenenleri biz nasıl okumamız gerekecekti gerçekten de anlamakta zorluk çektik. Kalkar şunu söylersiniz, geçmişte ve hatta bugün bile gereksiz didinmeler ve sol arası düşmanlıklar yaşanıyor bunu terk etmek gerekir, çünkü doğru değildir inandırıcı da olur üstelik söylenenler bir ileti olarak da anlaşılır ama bu şekilde anlatırsanız insanlar hemen örneklerle önünüze çıkabilir.

Bu programda hiç kimse bir diğeri için kırıcı olmadı, bence bu kazanç sayılmalı. Diğer yandan CHP’li Selin Sayek Böke, HDP, Sol Parti adına katılan arkadaşımızın söylemi çok benzeşti öyleyse geriye ne kalıyor? Boş bırakılan yerin ilgililerce doldurulması. TKP adına konuşan arkadaşımız da TKP’nin farklı olduğunu anlatmak için hakkını vermek lazım az çabalamadı fakat o arkadaşın da bir eksiği vardı. O da kimse ona devrimi nasıl yapacaksınız, sosyalizm anlayışın nedir, partiler olarak niye birleşmiyorsunuz diye sormuyordu ama o arkadaşımız yine de her fırsatta tam olarak yapamadıysa da fırsat buldukça buraya atıfta bulunmayı kendisi açısından daha yararlı bulmuş olacak ki bu taraflara değinmeye çalıştı.

İnsan, arkadaşları dinleyince sanıyor ki yarın AKP ve saray iktidarı faşizmine karşı mücadelede birlikte davranılabilir. Ama öyle olmuyor, hemen her temsilci iyi niyetli duruşlarını daha öne çıkarıyor fakat tartışma biter bitmez de her şey unutuluyor. Sonra bir de bakıp görüyoruz ki söylenenlerin hiçbir değeri yokmuş. Bu yüzden de bir türlü solun niye bir araya gelmediği öyküsüne bir türlü noktayı koyamıyoruz. Köşeli konuşmak her zaman iyidir.

Bu yüzden de biz TSİP olarak köşeli konuşuyoruz. Diyelim ki önümüzde seçimler var, bu seçimlerde de sol ve sosyalistlerin birlikte davranması gerekiyor bu işin ruhuna uygun davranır ve üstümüze düşen her özveriyi de gösteririz. Ama konu örgütlerin tek bir örgüt olarak birleştirilmesi ise bu tartışmayı boşuna zaman kaybı olarak görürüz.

Çünkü TSİP’in birlik olayını öğretisel (ideolojik) ve örgütsel birlik olarak görür ki bu da ancak mücadele içinde aynileşerek olabilir.

Son söz neyi konuşuyoruz, altını çize çize konuşalım, ne olacaksa biz öyle istiyor olduğumuzdan değil, amacımıza ulaşmak için nelerin yapılması gerektiğini bilerek yapalım ve o büyük kitle karşısında inandırıcı olalım göreceksiniz gerisi gelecektir.


TURGUT KOÇAK YOLDAŞIN "HER GÜN" BAŞLIKLI ÖNCEKİ YAZILARI

ANA SAYFA