turgutkocak2009@hotmail.com

GENEL BAŞKANIMIZ TURGUT KOÇAK YOLDAŞIN YAZILARI

"HER GÜN"


YAK, YIK YAP!

TURGUT KOÇAK (GENEL BAŞKAN)

11 MART 2020

Kasaba esnafı için bezirgân sözcüğü kullanılırdı eskiden. Çünkü kasaba esnafının eline düşen yoksul köylü ve diğer emekçiler evire çevire kandırılır, veresiye adı altında ne satılırsa iki mislinin üstünde bir fiyatla satılırdı.

Hatta okuma yazma oranı da sınırlı olduğu için kara deftere ne yazılmışsa köylünün borcu da o olarak kabul edilir ve harmanda ödenen borç yeni alımlarla bir kez daha bir dahaki harmana kadar katlı katlı borçlanılmış olurdu.

İşte bu nedenledir ki, bütün sağcı ve dinci partilerin tabanlarını da bu kesimler oluştururdu. Hem bunlar öyle komünizm düşmanıydılar öyle komünizm düşmanıydılar ki kimseye göz açtırmazlar kim kendileri gibi düşünmüyorsa onlara dünyayı haram ederlerdi.

Bugüne kadar kurulmuş olan komünizmle mücadele derneklerinden dinci derneklere, vakıf, cemaat ve tarikatlara kadar da örgütlemek bunların işiydi. Yani sizin anlayacağınız ülkenin karanlıktan hiç çıkmaması ve iliğine kadar sömürülmesi için bu kesimlerin üstlendiği görev nedeniyle dinci ve sağcı partiler hep bu ülkenin köylülerinin, işçilerinin ve emekçilerinin iflahını kesmiş, onlara nefes bile aldırmamıştır.

Doğal olarak kapitalizm gelişmiş, sözünü ettiğimiz bu kesimler de mutasyona uğrayarak yine sömürü çarkının başında ama bu kez daha başka bir görünüm altında işlerini yürütmeye devam etmişlerdir. Dolayısı ile kapitalizmin sonsuz sömürme isteği dinci, gerici bezirgân kafayla harmanlanmış kapitalizmin istediği bir göz iken olmuştur iki göz. Bu yüzden de ülkemizde kapitalist sistemin temsilcileri asla bu kesimlerden vazgeçemezler. Bunlarla iş tutmaktan o kadar memnundurlar ki üstelik ne üretirlerse bu tüccar kafa aracılığı ile kolaylıkla halka yedirilip, yutturulup halk kazıklanmaktadır.

Şimdi ABD’nin bu gerçekleri bilmiyor olması düşünülemez. Bu yüzden de Ilımlı İslam adı altında tüm İslam ülkelerinde ne güzel böyle iktidarlar kurulsa ne büyük Pazar alanlarını da kontrol etmek olası olacağından Amerika da birlikte iş tutacakları uyanık parti ve pırtıları seçmiş ve onlara çeşitli şöhretler vererek sahada söz sahibi imişler gibi ortalığa itivermişlerdir. Bugün İslam dünyasında ve ülkemizde yaşananların maddi temeli budur. Bizler dersek ki AKP ve Recep Tayyip Erdoğan iktidarı kadar hiçbir iktidar Amerika’nın işine bu kadar yaramış değildir, doğru doğru dosdoğrudur.

Bildiğiniz gibi emperyalist güçler tarafından örgütlenen ve sahaya sürülen dinci teröristler girdikleri her yeri çekirge sürüleri gibi kurutmuşlardır. Bunlar gözlerini kırpmadan katliamlar gerçekleştirmiş, yaşamın olağan akışını bozarak hemen her tarafa kin ve nefret tohumları serpmişlerdir. Suriye’de yaşananlar da aşağı yukarı bunlardan ibarettir.

Salt bu yüzden kentler, köyler yok edilmiş, Suriye halkı yerinden yurdundan edilerek ülkelerini terk etmek zorunda bırakılmışlardır. Suriye politikasında Recep Tayyip Erdoğan ve iktidarının rolü de apaçık bundan ibarettir. Bugün Suriye’de yaratılan hava öyle bir noktaya gelmiş dayanmıştır ki sözünü ettiğimiz terör güçlerinin temizlenmesinden başka bir politikanın artık işlerliği neredeyse kalmamıştır. AKP ve saray iktidarı Suriye’nin toprak bütünlüğü çerçevesinde masaya oturması gerekirken, yapıp ettikleri sözünü ettiğimiz terör grupları ile hasbıhal olmaktan ibarettir. Bu yüzden de ülkemizin evlatları canlarından olduğu halde bu iktidar anlaşılmayacak bir şekilde ölümü kutsayan ve şehitler üzerinden insanları aldatan bir politikayı sürdürme de ısrarlı olmuştur. Dolayısı ile işler büyümüş, daha kötü şeyler olacağı anlaşıldığı için de Putin’le yeniden Moskova’da bir araya gelinmiştir. Tabi bu iyidir ancak bu görüşmede bile Erdoğan’ın yakılan, yıkılan Suriye’yi yeniden imar etme düşüncesi ve inşaatçılık halleri ise tam anlamıyla bir bezirgân kafadır.

Hani bu olup bitenlere bakıp da bütün bu politikaların bunun için mi yapıldığı sonucuna varmamak için kendimizi bayağı zorluyoruz dersem yalan olmaz.

Sonra Belçika’da AB yetkilileri ile yapılan görüşmelerde de bir ilginçlik var. Bunlar konuşmaya bile başlar başlamaz paradan puldan söz ediyorlar ya inanın hiç kimse için inandırıcı olamıyorlar. Bu yüzden de karşı taraftan ‘insan kaçakçısı’ gibi algılanmamaları için geriye bir neden kalmıyor. Bu yüzden de doğru dürüst bir şey bile söyleyemeden salt içeriye; bakın nasıl da dik duruyoruz iletisi vermek için protesto eder gibi toplantıdan çıkılıp gerisin geri geri geliniyor. Oysa konuşulacak o kadar çok şey var ki. Var, çünkü AB ülkeleri de Suriye’nin bu duruma düşmesinde ve bunca sığınmacının ülkelerini terk ederek Türkiye’ye doluşmalarında ve AB ülkelerine gitme isteklerinde bunların rolü büyük.

Şimdi kalkmış her iki tarafta iyilik meleği oynanıyor sanki. İyi de sizlerin bu numarasını zorbalığınız hükümsüz kılındığında anlayıp değer veren var mı bir sorsanız ya kendinize.

Ama sormazsınız. Sizler tıpkı bir zamanlar Fatih’e özenerek at sırtında reklam yapan, İstanbul’u parselleyip bina ile dolduran Aliağa gibi aklınızda binalar yapıp satmak olduğu için hiçbir şeyi kapsamlı olarak düşünemez durumdasınız.

Çünkü aklınız, fikriniz inşaatta.

Ne diyelim gözünüzü altın doldursun… (Bilinçli olarak toprak demiyoruz)

TURGUT KOÇAK YOLDAŞIN "HER GÜN" BAŞLIKLI ÖNCEKİ YAZILARI

ANA SAYFA