YAK, YIK YAP!
TURGUT KOÇAK (GENEL BAŞKAN)
11 MART 2020
Kasaba esnafı için
bezirgân sözcüğü kullanılırdı eskiden. Çünkü kasaba esnafının eline
düşen yoksul köylü ve diğer emekçiler evire çevire kandırılır,
veresiye adı altında ne satılırsa iki mislinin üstünde bir fiyatla
satılırdı.
Hatta okuma yazma oranı da sınırlı olduğu için kara deftere ne
yazılmışsa köylünün borcu da o olarak kabul edilir ve harmanda
ödenen borç yeni alımlarla bir kez daha bir dahaki harmana kadar
katlı katlı borçlanılmış olurdu.
İşte bu nedenledir ki, bütün sağcı ve dinci partilerin tabanlarını
da bu kesimler oluştururdu. Hem bunlar öyle komünizm düşmanıydılar
öyle komünizm düşmanıydılar ki kimseye göz açtırmazlar kim kendileri
gibi düşünmüyorsa onlara dünyayı haram ederlerdi.
Bugüne kadar kurulmuş olan komünizmle mücadele derneklerinden dinci
derneklere, vakıf, cemaat ve tarikatlara kadar da örgütlemek
bunların işiydi. Yani sizin anlayacağınız ülkenin karanlıktan hiç
çıkmaması ve iliğine kadar sömürülmesi için bu kesimlerin üstlendiği
görev nedeniyle dinci ve sağcı partiler hep bu ülkenin köylülerinin,
işçilerinin ve emekçilerinin iflahını kesmiş, onlara nefes bile
aldırmamıştır.
Doğal olarak kapitalizm gelişmiş, sözünü ettiğimiz bu kesimler de
mutasyona uğrayarak yine sömürü çarkının başında ama bu kez daha
başka bir görünüm altında işlerini yürütmeye devam etmişlerdir.
Dolayısı ile kapitalizmin sonsuz sömürme isteği dinci, gerici
bezirgân kafayla harmanlanmış kapitalizmin istediği bir göz iken
olmuştur iki göz. Bu yüzden de ülkemizde kapitalist sistemin
temsilcileri asla bu kesimlerden vazgeçemezler. Bunlarla iş
tutmaktan o kadar memnundurlar ki üstelik ne üretirlerse bu tüccar
kafa aracılığı ile kolaylıkla halka yedirilip, yutturulup halk
kazıklanmaktadır.
Şimdi ABD’nin bu gerçekleri bilmiyor olması düşünülemez. Bu yüzden
de Ilımlı İslam adı altında tüm İslam ülkelerinde ne güzel böyle
iktidarlar kurulsa ne büyük Pazar alanlarını da kontrol etmek olası
olacağından Amerika da birlikte iş tutacakları uyanık parti ve
pırtıları seçmiş ve onlara çeşitli şöhretler vererek sahada söz
sahibi imişler gibi ortalığa itivermişlerdir. Bugün İslam dünyasında
ve ülkemizde yaşananların maddi temeli budur. Bizler dersek ki AKP
ve Recep Tayyip Erdoğan iktidarı kadar hiçbir iktidar Amerika’nın
işine bu kadar yaramış değildir, doğru doğru dosdoğrudur.
Bildiğiniz gibi emperyalist güçler tarafından örgütlenen ve sahaya
sürülen dinci teröristler girdikleri her yeri çekirge sürüleri gibi
kurutmuşlardır. Bunlar gözlerini kırpmadan katliamlar
gerçekleştirmiş, yaşamın olağan akışını bozarak hemen her tarafa kin
ve nefret tohumları serpmişlerdir. Suriye’de yaşananlar da aşağı
yukarı bunlardan ibarettir.
Salt bu yüzden kentler, köyler yok edilmiş, Suriye halkı yerinden
yurdundan edilerek ülkelerini terk etmek zorunda bırakılmışlardır.
Suriye politikasında Recep Tayyip Erdoğan ve iktidarının rolü de
apaçık bundan ibarettir. Bugün Suriye’de yaratılan hava öyle bir
noktaya gelmiş dayanmıştır ki sözünü ettiğimiz terör güçlerinin
temizlenmesinden başka bir politikanın artık işlerliği neredeyse
kalmamıştır. AKP ve saray iktidarı Suriye’nin toprak bütünlüğü
çerçevesinde masaya oturması gerekirken, yapıp ettikleri sözünü
ettiğimiz terör grupları ile hasbıhal olmaktan ibarettir. Bu yüzden
de ülkemizin evlatları canlarından olduğu halde bu iktidar
anlaşılmayacak bir şekilde ölümü kutsayan ve şehitler üzerinden
insanları aldatan bir politikayı sürdürme de ısrarlı olmuştur.
Dolayısı ile işler büyümüş, daha kötü şeyler olacağı anlaşıldığı
için de Putin’le yeniden Moskova’da bir araya gelinmiştir. Tabi bu
iyidir ancak bu görüşmede bile Erdoğan’ın yakılan, yıkılan Suriye’yi
yeniden imar etme düşüncesi ve inşaatçılık halleri ise tam anlamıyla
bir bezirgân kafadır.
Hani bu olup bitenlere bakıp da bütün bu politikaların bunun için mi
yapıldığı sonucuna varmamak için kendimizi bayağı zorluyoruz dersem
yalan olmaz.
Sonra Belçika’da AB yetkilileri ile yapılan görüşmelerde de bir
ilginçlik var. Bunlar konuşmaya bile başlar başlamaz paradan puldan
söz ediyorlar ya inanın hiç kimse için inandırıcı olamıyorlar. Bu
yüzden de karşı taraftan ‘insan kaçakçısı’ gibi algılanmamaları için
geriye bir neden kalmıyor. Bu yüzden de doğru dürüst bir şey bile
söyleyemeden salt içeriye; bakın nasıl da dik duruyoruz iletisi
vermek için protesto eder gibi toplantıdan çıkılıp gerisin geri geri
geliniyor. Oysa konuşulacak o kadar çok şey var ki. Var, çünkü AB
ülkeleri de Suriye’nin bu duruma düşmesinde ve bunca sığınmacının
ülkelerini terk ederek Türkiye’ye doluşmalarında ve AB ülkelerine
gitme isteklerinde bunların rolü büyük.
Şimdi kalkmış her iki tarafta iyilik meleği oynanıyor sanki. İyi de
sizlerin bu numarasını zorbalığınız hükümsüz kılındığında anlayıp
değer veren var mı bir sorsanız ya kendinize.
Ama sormazsınız. Sizler tıpkı bir zamanlar Fatih’e özenerek at
sırtında reklam yapan, İstanbul’u parselleyip bina ile dolduran
Aliağa gibi aklınızda binalar yapıp satmak olduğu için hiçbir şeyi
kapsamlı olarak düşünemez durumdasınız.
Çünkü aklınız, fikriniz inşaatta.
Ne diyelim gözünüzü altın doldursun… (Bilinçli olarak toprak
demiyoruz)