turgutkocak2009@hotmail.com

GENEL BAŞKANIMIZ TURGUT KOÇAK YOLDAŞIN YAZILARI

"HER GÜN"


AÇIK POLİTİKA

TURGUT KOÇAK (GENEL BAŞKAN)

11 EKİM 2019

Sermaye güçlerinin temsilcisi konumunda olan tüm partiler yalancıdır, ikiyüzlüdür, dış emperyalist/kapitalist güçlerin şu ya da bu şekilde işbirlikçisidir. Bu yüzdendir ki ne ülke ne de dünya halkları açısından işe yarar bir politika izleyemezler. Hele de saldırı ve savaş örgütü NATO’nun bir parçası olmayı içlerine sindirmişlerse onun bunun elinde oyuncak olmaktan ileri gidemezler. Bunların her birinin durumuna ve yerine göre emperyalist dünyada karşılıkları ve yerleri vardır. Deyim yerindeyse bu açıdan da kolaylıkla kontrol edilmeleri olasıdır.

Sırasıyla bu konuda düşüncelerimizi özetler isek durum özetle şöyledir:

Dinci ve gerici partiler uzun bir zamandan beri emperyalist dünyanın kontrolü altındadırlar. Bir zamanlar Sovyetler Birliği ve sosyalizm karşıtı politikalarda bu partiler başı çekmişler ve soğuk savaş süresi boyunca da Amerika’nın oyuncağı, Yeşil Kuşak politikasının yüklenicisi işlevini görmüşlerdir.

Sovyetlerin yıkılması ve Sosyalist Sistem’in çökmesi sonrasında da durum değişmemiş, Yeni Dünya Düzeni’ne uygun halleriyle milim bile ABD kontrolünden çıkmış değillerdir. İslami terör örgütleri ise zaten ABD’nin kontrolü altında kurulup hareket etmişler, işleri bitince de emperyalist dünyanın kullanımına uygun hale getirilerek gerektiğinde hedef seçilmiş gerektiğinde ise uyumaya bırakılmışlardır. Bütün bu gerçekler ışığında konu irdelendiğinde dinci ve gerici partiler asla ABD’nin dümen suyundan ayrılamayacakları gibi ülkeleri için de birer baş belası konumundadırlar.

Milliyetçi/şoven ve faşist partilere gelinci:

Bu tür partilerin bugüne kadar hemen hiçbiri her ne kadar milli duygularla hareket ettiklerini söyleseler de bu düşüncelerle halkı kandırmak yolunu seçmişler ve hiçbir zaman da emperyalizmin uşaklığını ve savunuculuğunu elden bırakmamışlardır. Bu yüzden de dünyanın dört bir yanında bu tür partiler diktatörlüğü savunmuş ve halkının emperyalistlerin çizmesi altında ezilmesine kapıyı sonuna kadar aralamışlardır. Bu yapılar derinlemesine araştırıldığında da görülecektir ki her biri ABD’nin kuklası olup CIA’ya çalışan halk düşmanı konumundadırlar.

Merkez sağ partileri genelleyerek geçmek istiyorum. Bu partiler zaten ABD’nin ve emperyalist/kapitalist kampın en sadık yandaşıdırlar.

Sosyal demokrat partilere gelince:

Diğer sistem partilerine göre bu partiler de özü itibari ile kapitalist sistemin sürgit devamından, burjuva demokrasisinin işlemesinden yana oldukları için diğer emperyalist/kapitalist ülkeler katında hepten gözden çıkarılmış değillerdir. Bir başka deyişle bunların da bağlantıları dikkate alınacak boyutlardadır. Ancak günümüzde emperyalist/kapitalist sistem öyle azgınlaşmıştır ki karşısında da kendisini engelleyecek güçler olmadığını düşündüğü için hem sömürüsünü hem de baskı ve zulmünü önemli ölçüde arttırmış olduğu için bizim gibi ülkelerde sosyal demokrat nitelikli partilere bile kuşku ile bakılır olmuştur.

İşte bu yüzden bugün ülkemizde mevcut partilerin hemen hepsi savaş söz konusu olduğunda kolaylıkla savaş tezkeresine olur demekteler, NATO’dan çıkılmaması gerektiğini de her fırsatta yineleyen bir CHP görmekteyiz.

CHP’nin savaş tezkeresine evet demesi, CHP’den beklentilerini yüksek tutanlar için bir umut kırıklığına dönüştüğü için bugün Suriye’nin kuzeyinde yer alan PYD ve YPG’ye karşı yapıldığı söylenen operasyon için asli suçlular yerine CHP’nin en çok eleştiri alıyor olmasının da nedeni budur. Oysa özünde tutarsızlığı barındıran CHP’nin bu şekilde davranmasının anlaşılmayacak pek de bir yanı yoktur. Burada kötü olan bugüne kadar AKP ve saray iktidarının Suriye konusu ile ilgili olarak masaya oturmasını savunduğu halde dinci, gerici ve faşist sağın eleştirilerini karşılayamayacağı düşüncesiyle CHP de tıpkı onlar gibi aynı savaş bloğunda yer almayı kendisine daha yararlı olacağı düşüncesindedir. Zaten öz itibari ile de durumun böyle olması eşyanın doğası gereği olduğundan bizleri şaşırtmamaktadır.

Eğer; AKP ve saray iktidarının Beşar Esad’la Suriye ve bölge açısından iyi sonuçlar doğuracağı düşünülüyorsa ki büyük oranda öyledir. CHP savunduğu politikayı ciddiye alıp arkasında durarak sözü geçen savaş tezkeresine evet dememesi gerekirdi. Ancak yukarıda saydığımız tutarsızlıklar ve öz itibariyle CHP bugün herkesin sinirlerini zıplatacak şekilde tezkereye evet dediyse çok da şaşırılmamalıdır.

Bir öyle bir böyle politikalar yığınları çıkmaza sürüklemektedir. Bilindiği gibi başka türlü konuşup da AKP’nin getirdiği her savaş tezkeresine CHP’nin evet çekmesinin olumsuzlukları da bilinçli yığınlar nezdinde CHP’ye olan güveni tuzla buz eder hale getirmiştir.

Biz sosyalistlere gelince; hemen her konuda olduğu gibi savaş konusunda da sermaye güçlerinin partileri gibi düşünmediğimizi anlatmak için kafa yormaya bile gerek yoktur. Ancak bu yetmiyor, sosyalistlerin güçlenmesi, ülkemizde ve bölgemizde alınan ve uygulanan politikaları etkileyecek düzeye ulaşması da bizim için bir gerçek olarak önümüzde durmaktadır.

Yoksa dinci, gerici, faşist partiler daha çok kendileri gibi düşünmeyenleri en kaba halleriyle hain ilan edip yığınlar katında gözden düşürme çabalarının da önüne geçilemeyecek, halk sermaye güçlerinin ağır sömürüsü ve baskısı altında daha çok inim inim inletilecektir.

TURGUT KOÇAK YOLDAŞIN "HER GÜN" BAŞLIKLI ÖNCEKİ YAZILARI

ANA SAYFA