turgutkocak2009@hotmail.com

GENEL BAŞKANIMIZ TURGUT KOÇAK YOLDAŞIN YAZILARI

"HER GÜN"


BUNLAR NEYE YARAR?

TURGUT KOÇAK (GENEL BAŞKAN)

07 AĞUSTOS 2019

Eğer insanlar kendileri için ilericiyim, demokratım, devrimciyim ya da sosyalistim diyorlarsa bir şekilde kendilerini ifade ediyorlar ve toplumsal olay ve olgulara da oldukça duyarlılar. Eğer birileri kendilerine tarikatçıyım, cemaatçiyim, sağcı ve muhafazakârım diyorsa siz bir de onların seyir defterlerine bakın.

Bunların içinden bir örnek verelim ve de örneklerimizi çoğaltarak yazımıza devam edelim. Önceki gün Ağar’ın milletvekili yapılan oğlu Tolga Ağar, Recep Tayyip Erdoğan’ı kast ederek ne diyordu?

"Cumhurbaşkanı denince bize Allah gibi geliyor”

Bu sözleri nasıl biri söyler derseniz, yanıtı şudur; özgüvenden yoksun, gözünde birisini tapınç noktasında büyütmüş sağcı ve muhafazakâr biri söyler ancak.

Hem siz; sağcı, muhafazakâr, dinci ve imancı birisini hiçbir grevi desteklerken, doğa katliamını durdurmak için dağlara tırmanırken, savaşı değil barışı savunurken, sermayenin vurgununu ve haksız kazançları yerip karşı çıkarken, devlet katında yaşanan onca haksızlığa hayır derken, emperyalist/kapitalist kudurmuşluğun dünyanın mazlum halklarına kan kusturmasına karşı çıkarken, Kazdağları’ndaki ağaçların kesilmesine ve Kanada şirketinin altın çıkarmak için suyumuzu, toprağımızı, göllerimizi, derelerimizi, soluduğumuz havayı zehirlememesi için o dağa tırmananların içinde bunların bir tanesini görebilir misiniz?

Göremezsiniz. Biliyorsunuz Soma’da 301 madenci biline biline ölüme gönderildi ve hepsi maden ocağında can verip yanıp kül oldular. Bu olayın duyulması üzerine ilericiler, devrimciler, demokratlar ve sosyalistler oradaydılar ve bu alçakça katliama göz yumanların da karışlarına dikilmişlerdi. Peki, bu dinci imancı takımı ne yaptı? Bir örnek verelim: İsmail ağa Cemaati üyeleri başta olmak üzere bindiler İstanbul’dan arabalara indiler Soma’da haklarını arayan madenci ailelerinin karşılarına dikilip dediler ki; “fazla ağlayıp gözyaşı dökmeyin, yöneticilere karşı gösterilere de kalkışmayın sonra şehit olan yakınlarınız öbür dünyada sizin yüzünüzden rahatsız olurlar.”

Kimin rahatsız olduğu ya da olmadığı belli belli besbelliyken bu işe yaramaz asalak takımı ne diye dolaşıyordu acaba Soma’nın acılı sokaklarında?

Dincilerin bu türden eylemleri günlerce haber olmadı mı?

Soma’yı cübbeli cübbeli dolaşan akıl, fikir fukaralarının telkinleriyle bir sürü insanımızın canları bir kez daha yanmadı mı? Anlaşıldı tamam da niye bunlar acı çekenlerin, kadre uğrayanların, canları gidenlerin yanlarında değil de onları böylesi bir yaşama kurban edenlerin yanında idiler hiç düşündünüz mü?

İşleri güçleri cami gölgesinde miskin miskin oturmak olanlar; sağcı ve dinci iktidarlar kendilerini korudukları için bir tek onların sapanını sallayan bu aptallaştırılmış alıklar tabi ki de hakların arandığı, haksızlıklara karşı çıkılan, doğa katliamına dur diyenlerin yanında olmayacaklar. Çünkü onları koruyup kollayan ve halkın dinle aldatılması için her biri birer propaganda makinesi oldukları için kim ya da kimlerin karşısında yer alacakları konusunda şaşırılacak bir yan yok.

O güzelim Karadeniz’i Karadenizliler zaten bilirler. Karadenizli olmayanların çoğu ya buraları gezip gördükleri için ya da çok konuşulduğundan Karadeniz’in güzel doğasını bilmeyen yok gibidir ülkemizde. İşte bu iktidar; bölgedeki derelere, çaylara, ırmaklara göz dikip önlerini bağlayarak elektrik santralleri yapmak için az boğuşmadı yöre halkı ve ülkemiz yurttaşlarıyla. Karadeniz gibi yerde maden aramak için ağaçlar katledilip doğa tahribatı yapıldı. Artvin’de, Rize’de Trabzon’da neler yaşandı sizler biliyor musunuz?

Kimler geceli gündüzlü o güzelim dağlarımıza, derelerimize sahip çıkıp coplandılar, gazladılar biliyorsunuz değil mi?

Bir örnek vereyim; Bir gün cübbeli sarıklı adamlar, her yerlerini kapatmış kadınlarla doldu Rize’ye cadde ve sokaklarda yürüdüler. Bu duruma tutuculuğu ile bilinen Rizeliler bile şaşırdılar. İyi peki de bunlar neyin nesi için yürüyorlardı biliyor musunuz? Diyanet’in de destekleyip düzenlediği bir toplantı sonrası Rize’de gövde gösterisi yapmak için yürüdüler. Bunların ne dereler umurundaydı, ne göller, ne doğanın yeşili ne Rize’nin çayı. Bunların her biri bedavacı takımı olduğu ve de insanlığa toz kadar bile yararları olmadıkları için zaten sözünü ettiğimiz nedenler yüzünden yürümezler, hatta sözünü ettiğimiz şeyler için yürüyenleri de her fırsatta kötüleyip suçlarlardı ki kendilerini besleyen dinci, gerici ve muhafazakâr iktidarlara bir zeval gelmesin.

Sahi siz Ankaralılar ODTÜ’nün kaçıncı kez ağaçları doğrandı bu sarıklı, cübbeli bedavacılardan bir tanesini yanı başınızda yürürken gördünüz mü? Göremezsiniz. Kazdağları’nın ağaçlarını kesip cehennem çukuruna dönüştürmüş bulunan Kanadalı şirketin ve onların işbirlikçilerinin yaptıkları karşısında yeter deyip de Kazdağları’na gelip gösteriye katılan bunlardan bir tanesini gören var mı?

Göremezsiniz. Ama bunları Irak’ta, Afganistan’da, Libya’da, Tunus’ta, Mısır’da, Pakistan’da Suudi Krallığı’nda ve bütün Arap Emirliklerinde, Sudan’da ve bizim ülkemiz Türkiye’de görebilirsiniz. Bunları kafa keserken de görebilir, tecavüze kalkışırken de ama insani bir tek şeyin yaşama geçirildiği yerde asla göremezsiniz asla.

Öyleyse oturun gerisini siz düşünün bu imam hatip okulları niye açılıyor, niye bu kadar destekleniyor?

TURGUT KOÇAK YOLDAŞIN "HER GÜN" BAŞLIKLI ÖNCEKİ YAZILARI

ANA SAYFA