BUNLAR NEYE YARAR?
TURGUT KOÇAK (GENEL BAŞKAN)
07 AĞUSTOS 2019
Eğer insanlar
kendileri için ilericiyim, demokratım, devrimciyim ya da sosyalistim
diyorlarsa bir şekilde kendilerini ifade ediyorlar ve toplumsal olay
ve olgulara da oldukça duyarlılar. Eğer birileri kendilerine
tarikatçıyım, cemaatçiyim, sağcı ve muhafazakârım diyorsa siz bir de
onların seyir defterlerine bakın.
Bunların içinden bir örnek verelim ve de örneklerimizi çoğaltarak
yazımıza devam edelim. Önceki gün Ağar’ın milletvekili yapılan oğlu
Tolga Ağar, Recep Tayyip Erdoğan’ı kast ederek ne diyordu?
"Cumhurbaşkanı denince bize Allah gibi geliyor”
Bu sözleri nasıl biri söyler derseniz, yanıtı şudur; özgüvenden
yoksun, gözünde birisini tapınç noktasında büyütmüş sağcı ve
muhafazakâr biri söyler ancak.
Hem siz; sağcı, muhafazakâr, dinci ve imancı birisini hiçbir grevi
desteklerken, doğa katliamını durdurmak için dağlara tırmanırken,
savaşı değil barışı savunurken, sermayenin vurgununu ve haksız
kazançları yerip karşı çıkarken, devlet katında yaşanan onca
haksızlığa hayır derken, emperyalist/kapitalist kudurmuşluğun
dünyanın mazlum halklarına kan kusturmasına karşı çıkarken,
Kazdağları’ndaki ağaçların kesilmesine ve Kanada şirketinin altın
çıkarmak için suyumuzu, toprağımızı, göllerimizi, derelerimizi,
soluduğumuz havayı zehirlememesi için o dağa tırmananların içinde
bunların bir tanesini görebilir misiniz?
Göremezsiniz. Biliyorsunuz Soma’da 301 madenci biline biline ölüme
gönderildi ve hepsi maden ocağında can verip yanıp kül oldular. Bu
olayın duyulması üzerine ilericiler, devrimciler, demokratlar ve
sosyalistler oradaydılar ve bu alçakça katliama göz yumanların da
karışlarına dikilmişlerdi. Peki, bu dinci imancı takımı ne yaptı?
Bir örnek verelim: İsmail ağa Cemaati üyeleri başta olmak üzere
bindiler İstanbul’dan arabalara indiler Soma’da haklarını arayan
madenci ailelerinin karşılarına dikilip dediler ki; “fazla ağlayıp
gözyaşı dökmeyin, yöneticilere karşı gösterilere de kalkışmayın
sonra şehit olan yakınlarınız öbür dünyada sizin yüzünüzden rahatsız
olurlar.”
Kimin rahatsız olduğu ya da olmadığı belli belli besbelliyken bu işe
yaramaz asalak takımı ne diye dolaşıyordu acaba Soma’nın acılı
sokaklarında?
Dincilerin bu türden eylemleri günlerce haber olmadı mı?
Soma’yı cübbeli cübbeli dolaşan akıl, fikir fukaralarının
telkinleriyle bir sürü insanımızın canları bir kez daha yanmadı mı?
Anlaşıldı tamam da niye bunlar acı çekenlerin, kadre uğrayanların,
canları gidenlerin yanlarında değil de onları böylesi bir yaşama
kurban edenlerin yanında idiler hiç düşündünüz mü?
İşleri güçleri cami gölgesinde miskin miskin oturmak olanlar; sağcı
ve dinci iktidarlar kendilerini korudukları için bir tek onların
sapanını sallayan bu aptallaştırılmış alıklar tabi ki de hakların
arandığı, haksızlıklara karşı çıkılan, doğa katliamına dur
diyenlerin yanında olmayacaklar. Çünkü onları koruyup kollayan ve
halkın dinle aldatılması için her biri birer propaganda makinesi
oldukları için kim ya da kimlerin karşısında yer alacakları
konusunda şaşırılacak bir yan yok.
O güzelim Karadeniz’i Karadenizliler zaten bilirler. Karadenizli
olmayanların çoğu ya buraları gezip gördükleri için ya da çok
konuşulduğundan Karadeniz’in güzel doğasını bilmeyen yok gibidir
ülkemizde. İşte bu iktidar; bölgedeki derelere, çaylara, ırmaklara
göz dikip önlerini bağlayarak elektrik santralleri yapmak için az
boğuşmadı yöre halkı ve ülkemiz yurttaşlarıyla. Karadeniz gibi yerde
maden aramak için ağaçlar katledilip doğa tahribatı yapıldı.
Artvin’de, Rize’de Trabzon’da neler yaşandı sizler biliyor musunuz?
Kimler geceli gündüzlü o güzelim dağlarımıza, derelerimize sahip
çıkıp coplandılar, gazladılar biliyorsunuz değil mi?
Bir örnek vereyim; Bir gün cübbeli sarıklı adamlar, her yerlerini
kapatmış kadınlarla doldu Rize’ye cadde ve sokaklarda yürüdüler. Bu
duruma tutuculuğu ile bilinen Rizeliler bile şaşırdılar. İyi peki de
bunlar neyin nesi için yürüyorlardı biliyor musunuz? Diyanet’in de
destekleyip düzenlediği bir toplantı sonrası Rize’de gövde gösterisi
yapmak için yürüdüler. Bunların ne dereler umurundaydı, ne göller,
ne doğanın yeşili ne Rize’nin çayı. Bunların her biri bedavacı
takımı olduğu ve de insanlığa toz kadar bile yararları olmadıkları
için zaten sözünü ettiğimiz nedenler yüzünden yürümezler, hatta
sözünü ettiğimiz şeyler için yürüyenleri de her fırsatta kötüleyip
suçlarlardı ki kendilerini besleyen dinci, gerici ve muhafazakâr
iktidarlara bir zeval gelmesin.
Sahi siz Ankaralılar ODTÜ’nün kaçıncı kez ağaçları doğrandı bu
sarıklı, cübbeli bedavacılardan bir tanesini yanı başınızda yürürken
gördünüz mü? Göremezsiniz. Kazdağları’nın ağaçlarını kesip cehennem
çukuruna dönüştürmüş bulunan Kanadalı şirketin ve onların
işbirlikçilerinin yaptıkları karşısında yeter deyip de Kazdağları’na
gelip gösteriye katılan bunlardan bir tanesini gören var mı?
Göremezsiniz. Ama bunları Irak’ta, Afganistan’da, Libya’da,
Tunus’ta, Mısır’da, Pakistan’da Suudi Krallığı’nda ve bütün Arap
Emirliklerinde, Sudan’da ve bizim ülkemiz Türkiye’de görebilirsiniz.
Bunları kafa keserken de görebilir, tecavüze kalkışırken de ama
insani bir tek şeyin yaşama geçirildiği yerde asla göremezsiniz
asla.
Öyleyse oturun gerisini siz düşünün bu imam hatip okulları niye
açılıyor, niye bu kadar destekleniyor?