turgutkocak2009@hotmail.com

GENEL BAŞKANIMIZ TURGUT KOÇAK YOLDAŞIN YAZILARI

"HER GÜN"


YARGI

TURGUT KOÇAK (GENEL BAŞKAN)

31 AĞUSTOS 2018

Türkiye’de her şeyde olduğu gibi yargıda da problem hep oldu. Şeklen burjuva hukukunda yer alan yargı önünde herkes eşittir sözü bizim ülkemizde de burjuva demokrasisine mersiye düzenlerce hep yinelene geldiyse de gerçek anlamda bir eşitlikten söz etmek insan aklıyla alay etmenin ötesinde bir şey değildi. Bununla birlikte burjuva anlamda da olsa bazı evrensel kurallar bizim ülkemizin hukuk sistemine de girdi. Ancak bu durum bile egemen güçleri hep rahatsız ettiği için siyasal iktidarlar tarafından bir yandan anayasa değişikliğine gidilirken, diğer yandan da sürekli olarak kanun devleti anlayışı ile hak ve özgürlüklere kapı aralayan yasalar değiştirilip kısıtlamalar birbirini izledi. Önemli konulardan birisi hiç kuşku yok ki anayasamızda da yer alan kuvvetler ayrılığı ilkesiydi ve buradan çıkarak söylemek gerekirse yargıya hiçbir güç karışamazdı. Yani yargı bağımsızdı. Mevcut anayasanın hep ülkeye bol geldiğini söyleyen sağ siyasilerce gerekli daraltmalara gidilmesine karşın bununla yetinilmedi ve 12 Eylül 1980 faşist darbesiyle birlikte bol gelen elbise iyice daraltıldı ve yargı ilgili olarak görünüşte bağımsız ve kuvvetler ayrılığından yine söz edilmişti ancak artık bu kez ortaya çıkan durum çok daha vahimdi. Özetle söylemek gerekirse faşizan içerikli bir anayasa ve hukuk sistemi 12 Eylülcüler eliyle daha sonra gelen iktidarların eline tutuşturuluvermişti.

Bazı sağ iktidarlar 12 Eylül hukukunu ve anayasasını istedikleri gibi kullanmışlar, canlarının estiği gibi bu yeni hukuk sisteminden yararlanarak toplumun geniş kesimini hak ve özgürlüklerinden mahrum bırakırken küçük azınlığı ve uluslararası sermaye kuruluşlarını ise ödüllendirmişlerdi. Bu bile yetmediği için bir proje partisi olarak kurdurtulan AKP 2002 yılı 3 Kasım tarihinde ilk seçimlerde iktidar olmuş %35 bir oy oranına karşın mecliste ezici bir sandalye çoğunluğuna sahip olmuştu. AKP iktidarının ilk yılları mevcut ortamı koklamakla geçti. Giderek kendisinden emin olmaya başladıktan sonra da anayasa ve hukuk sisteminde değişiklikleri gündeme getirdi.

Şu rastlantıya bakın ki 12 Eylül 2010 yılında yapılan anayasa değişikliği Fethullahçıların, “ölüleri de kaldırıp oy kullandıracaksınız” savıyla referandumdan geçirilmiş, yargı önemli ölçüde hem var olan konumundan daha da geriye giderek bağımsız konumu olsun kuvvetler ayrılığı anlamında olsun çok daha büyük bir değişikliğe uğratılarak yetkiler siyasi iktidara ve cumhurbaşkanına verilmiştir.

Elbette bunula da yetinilmedi. Güçlendirilmiş ve her konudan söz ve karar sahibi haline getirilmiş bir cumhurbaşkanlığı yolu açılmış olmasına karşın, AKP kurmayları oturdular yeni bir anayasa değişikliği hazırladılar ve 16 Nisan 2017 tarihinde yeni bir referandum gerçekleştirerek bu kez hemen her konuda tek yetkili partili cumhurbaşkanı kılındı. Her ne kadar ilk söylemlerinde partili cumhurbaşkanı sözü kullanılıyorsa da daha o zamandan AKP çevreleri çoktan Recep Tayyip Erdoğan’a “başkan” demeye başlamışlardı bile.

Sizin anlayacağınız anayasa referandumu şaibeli bir şekilde gerçekleşmiş bile olsa atı alan Üsküdar’ı geçmiş, yeni anayasa değişikliği ile görülmemiş yetkiler Recep Tayyip Erdoğan’a verilmişti. Recep Tayyip Erdoğan bu yetkilerini kullanarak yargıyı tam anlamıyla avucunun içine almış, istediğini istediği yere atayarak, çünkü tayin edici sayıda kişinin atanması partili cumhurbaşkanına verilmişti. Ne kuvvetler ayrılığı diye bir şey bıraktı ne de yargı bağımsızlığı. 24 Haziran 2018 seçimleriyle birlikte de her şeyin üstüne tüy dikildi ve bu iş tartışmaya gerek duyulmayacak denli tek kişinin yetkisiyle sonuçlandırılmış oldu.

Adli yılın açılışı yapılacak. Hangi yüzle niçin yapılacak bilinmez ama bugün bağımsız bir yargıdan söz etmenin olanağı kalmamıştır. Yargılamalar özellikle siyasi davalarda tam bir keyfilik içindedir. Ülkede gözaltılar, tutuklamalar, kişinin istenildiği kadar özgürlüğünden yoksun bırakılması için artık yargı maddi kanıt aramaya gerek duymayacak denli iktidara bağımlı hale gelmiş, iktidar neyi nasıl isterse yargının o şekilde işliyor olduğunu görmekteyiz. Kuşku yok ki savunmanlık görevini üstlenen değerli avukatlar bu ortamda da olağanüstü bir çaba içindedirler. Ancak çoğu zaman mahkeme salonundan dışarı atılma pahasına görevler yapılamaz hale getirilmesine karşın yine de sayısız hukuk emekçisi adliye koridorlarında koşturmaktadır.

Burjuva hukukunu bile bizim ülkemizde lüks bulanların depreşen hastalıkları sistemle ilgilidir.

Bu yüzden de hukuk mücadelesi verilirken bile sistemi hedef almaksızın gözümüzden kaçıracağımız çok şey vardır.

Bu bilgi ve uyanıklılıkla yeni adli yılın açılışında da adliye koridorlarında hak, adalet, hukuk için koşturan bütün yargı emekçilerine görevlerinde başarılar diliyor, yargının durumu ile birlikte sistemin de sorgulanması gereğine önemle vurgu yapıyoruz.

TURGUT KOÇAK YOLDAŞIN "HER GÜN" BAŞLIKLI ÖNCEKİ YAZILARI

ANA SAYFA