Cumhur ittifakı tam gaz oyuna
devam ediyor.
Bir yanda uzun zamandır devlet olanaklarından yararlanamayan MHP
var diğer yanda ise 16 yıldır ülkeyi soyup soğana çeviren AKP ve
saray iktidarı var. Seçim sonuçlarının ibresi öyle bir yerde
durdu ki ya Recep Tayyip Erdoğan vekil pazarı kurup partisinin
vekil sayısını 300’lerin üstüne çıkaracak ya da MHP’nin
isteklerine olur deyip birlikte malı götürecekler. Yani sizin
anlayacağınız bu ikili ortaklığın işleme biçimi sadece ve sadece
çıkar üzerine inşa edilecek ve ülke batana kadar da bu tantana
ve şaşa rejimi devam ettirilecek.
Her iki partiye de baktığınız zaman bunlar ne demokrasiden
yanalar ne de ülkenin hukuk devleti olmasını istiyorlar.
Bunların bütün amaçları dikensiz gül bahçesinde Lale Devri
güruhu gibi dolaşmaktan ibaret. Bu yüzdendir ki doğrudan isim
verip Devlet Bahçeli gazeteci ve aydınları gazetelere ilan
vererek tehdit edebiliyor. Onları isim isim yazarak hedef
göstermekten de çekindiği yok. Neymiş efendim bu kişiler MHP’nin
yüzde beşleri zor bulacağını söylemişler. Oysa ne olmuş da MHP
barajı patlata patlata geçmiş. Öyle de, böyle bir durum
olmadığını Bizler de biliyoruz Bahçeli de. Bu konuda sandıklar
açıldığında MHP’nin oyları yüzde 11 civarında sayım bitiyor yine
rakamlar aynı. Sizin anlayacağınız MHP’nin oyu 11’e kilitlenip
öyle bırakıldı. Yani demek istiyorum ki MHP’nin baraj üstüne
çıkması için gereken her şey yapıldı.
MHP’liler gerçekleri bildikleri halde kamuoyu önüne çıkıp her
fırsatta MHP’siz bir şey olmayacağı yönünde açıklamalar
yaptılar. Neymiş, bundan böyle MHP her konuda kilit partiymiş.
Tabi bu MHP faşizm konusunda da kilit parti olduğu için artık
ülkemizde demokrasinin kırıntılarını bile mumla arayacağız. Hele
de bunlar devletin içinde kadrolaşsınlar görün o zaman bal
tutanın nasıl parmağını yaladığını. MHP ayrıca Adalet, Milli
Eğitim ve Sağlık Bakanlığı’nı da istiyormuş. Hani biz
sağlıkçılar onların sağlık bakanlığı ihalelerinde ne vurgunlar
vurduklarını hiç ama hiç unutmuş değiliz. Olacakları söyleyelim
MHP devlet malı deniz yemeyen domuz hesabı davranacağı gibi
faşizmin daha da katmerlisinin uygulandığı bir sistemin
işlemesinde de rol oynayacak gibi görünüyor.
Zaten uygulamalara baktığımız zaman gerçeği bütün çıplaklığı ile
görüyoruz. Eren Erdem’in milletvekilliği biter bitmez
tutuklanması bir rastlantı sayılır mı? Ya da Eren Erdem örgüt
üyesi olmamakla birlikte Fetöcülere yardım etmişmiş. Yalanın fil
gibisi böyle oluyor herhalde. Güç ellerinde, yargıya
istediklerini yaptırıyorlar bu yüzden de kim takar ki kanıtı,
şunu bunu. Adamlar bugüne kadar ne düzmece kanıtlarla ne çok
ocak söndürdüler bilmiyor muyuz? AKP’nin içinde Fetöcüler cirit
atarken ve Kocaeli gibi yerde Fetönün bankasına para yatırmaktan
ibaret olan kimseleri yeniden AKP’ye oy vermeleri için kim ve
nasıl ikna etti bir bilen var mı? Yoksa söyleyelim, kendisi de
aslen Fetöcü olan fakat Recep Tayyip Erdoğan’ın abi yerine
koyması nedeniyle dokunulamayan Bülent Arınç olmasın bu kişi?
Neyse ülkemizde bir şeyler oluyor bizler de bu alışılmadık
şeylere bakıp bakıp her birimiz değişik yorumlarda bulunuyoruz.
Şimdi oturup düşünün, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ne demiş,
sonuçları ne olmuş? Zaten gelmiş geçmiş İçişleri Bakanlarının
çoğu böyledir. Miras, solcuların ve komünistlerin nefes
alışverişlerini bile dinleyen bir zamanların Faruk Sükan’ından
alınmış ama şimdikiler Sükan’a taş çıkara çıkara bugüne
gelmişlerdir. Dolayısıyla Soylu’nun dışa vurduğu düşünceleri çok
üst perdedendir ama bunun bir de sokağa yansıması olacaktır.
Adam açıktan açığa vurun, kırın, arkanızda biz varız demektedir.
Böyle birini Recep Tayyip Erdoğan’ın görevden almasını
isteyebilir, hatta demeçler vererek kendisini kınaya da
bilirsiniz ama bütün bunların bir işe yaramadığı yerde iki şey
ağırlık kazanacaktır. İyi saatte olanlar alttan alta toplumu
birbirine kırdırmak için şayia yayacaklar, korku pompalayıp
herkesi teslim olmaya zorlayacaklardır ya da herkese bir kulp
bulup tutuklattırıp seslerini kısacaklardır ki iki şeyi de bize
sorarsanız aynı kapıya çıkar, korkutup sindirmek.
Olup bitenler karşısında aman ileri gitmeyelim bunlar her şeyi
göze almışlar yönünde düşünceler de üretilmektedir ki işte o
zaman her şey çok daha korkunçtur.
Çünkü teslim olanlar ayakta kalamazlar, ancak mücadele edenlerin
gerçeğinde yaşar zafer kazanmak da halk düşmanlarını iktidardan
göndermek de.
Yoksa kıçı kırık aptal söz ustalarının aymazlıkları yüzünden
herkese ama herkese çok yazık olur çok.