Dolar fırlamış, Euro almış başını
gitmiş. Faizlerin artması önlenemiyor. Saray telaş içinde,
sarayın hık deyicisi hükümet beklenen paniği yaşıyor. İşte
böylesi bir ortamda ekonominin gidişine bir umar arayan kişiler
Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında Beştepe sarayında
toplanmışlar. Önlerinde gözü patlak, kafası çatlak hale gelmiş
bir ekonomi var. Böylesi bir ekonomik gidişin kimi ne zaman,
nerede, nasıl vuracağı belli değil diyemeyeceğim. Çünkü olup
bitenlerin hepsi bütün çıplaklığı ile ortada.
Vurguncuya, talancıya, arsıza, hırsıza böylesine bir ekonomik
orta milyonlar kazandırırken işçinin, emekçinin, dar gelirlinin,
küçük esnafın cebine giren azıcık para bile adeta hortumlanıp
çekilip ellerinden alınıyor. Doların ve Euro’nun önlenemez
yükselişi hız kesmeden devam ediyor. Eğer böyle giderse ve de 24
Haziran seçimlerinde yine allem, gallem yöntemleriyle bunlar
iktidarda kalırlarsa yılsonuna kadar doların 10 lirayı, Euro’nun
12-13 lirayı bulması işten bile değil. Bu talan iktidarının
alacağı ya da almak istediği pansuman tedbirlerin hiçbirisi
dikiş tutmayacağı gibi kapitalizmin ekonomik yasaları de ne
ferman ne de Recep Tayyip Erdoğan’ın emirlerini dinler.
Eğer bir ülkede üretim durma noktasına gelmişse, ülke
uluslararası tekellerin elinde oyuncağa çevrilmişse, elin insanı
ülkene sıcak para sokuyor, neyin var neyin yok hortumlayıp
götürüyorsa, sıcak paraya duyulan gereksinim nedeniyle ülke
sürekli olarak borçlanıp faiz batağında çırpınır hale gelmişse
üstüne üstlük buna bir de iktidardakilerin çalması, çırpması
eklenmiş, savurganlık akıl almaz boyutlarda ise ne yaparsanız
yapın bu ekonomi düzelmez, faizler düşmez, enflasyon önlenemez.
Dolayısıyla da yediden yetmişe hepimiz doların Euro’nun sürekli
yükselişi ile yatar, yükselişiyle kalkarız.
İnsanlara iyi bir ekonomist ve dürüst birisi olarak tanıtılmaya
çalışılan Mehmet Şimşek’in sözlerini bir anımsayalım isterseniz.
Bu iktidarın savurganlığı eleştirildiğinde ne söylemişti Şimşek?
“Harcanan bu paralar fındık, fıstık, çerez parası.” Şimdi bu
sözlerden ne anladınız siz? Savurganlığı bu şekilde gören bir
ekonomi bilenden söz ediyoruz. Ülkenin üç kuruşunun nasıl bu
savurgan ellerde yok olup gittiğini fındık, fıstık, çerez parası
olarak anlayan kişinin iyi niyetinden söz edebilir miyiz? Bunlar
tarafından her şey o kadar içselleştirilmiş ki vurgunun,
talanın, yolsuzluğun ekonomiye nasıl bir yük getireceğini
bilmiyor olabilir mi de Şimşek böyle konuşuyor dersiniz?
Sonra aynı kişi bu ekonomik gidişin gidiş olmadığını pek çok
kişinin iflas edeceğini, böyle giderse batılacağını
açıkladığında ne oldu? Ne olacak; hemen ortaya atlayan Recep
Tayyip Erdoğan Mehmet Şimşek’in ağzının payını vererek
susturuverdi. Gidişin gidiş olmadığını söyleyen Mehmet Şimşek
ise kuzu kesilip melemeyi bile unuttu. Amma velakin yine de
ekonomi toplantılarına katılacak kadar kişiliğinden ödün veren
birisi olarak karşımızda duruyor. İnsan kalkar da kendi
içimizden birileri böyle çıkıp da uluorta konuşamaz dediğinde
Recep Tayyip Erdoğan’a iki çift sözle karşılık vermez mi? Bu
kadar silik birisinin ekonomik bilgisi ve dürüstlüğü olsa ne
olur olmasa ne olur. İşte gördüğünüz gibi işler Recep Tayyip
Erdoğan’ın dediği gibi değil de Mehmet Şimşek’in söylediği
doğrultuda gelişiyor.
Üretim yok. Üretilenler ülkemizin gereksinimini karşılayamıyor.
Ta Turgut Özal’dan bu yana ağzımızı açmış dışardan gelecek sıcak
paraya göz dikmişiz. Elin adamı bir koyuyor, beş götürüyor.
Sonra da biz kalkmış dolar ve Euro niye yükseliyor, enflasyon
rakamları neden düşürülemiyor, faizler niye böyle diye tepinip
duruyoruz. En tepedeki kişi bakıyor alınmasını istediği
tedbirlerin hiçbirisi işe yaramamış, yandaşlarına bunun nedenini
yabancıların kendisine karşı yürüttükleri politikadan
kaynaklandığını söyleyerek, yabancılara karşı bir düşmanlık
politikası ile hiç değil dizginleri elden bırakmayacağını
düşünerek durmadan bu yönde vagonlar dolusu sözler ediyor. Oysa
AKP ve saray iktidarının ne emperyalizme karşı olmak gibi bir
derdi var ne de kapitalizmden kaynaklanan sorunları açık açık
dile getirecek bir çapları. Çünkü ideolojik olarak bunlarda
kapitalizmin en cengâver savunucuları durumundalar. Çünkü
iktidara geldikleri günden bugüne kadar kapitalizmin ve soygun
düzeninin nimetlerinden o kadar çok yararlandılar ki dünün
ayakkabısının altı delik Kasımpaşalısı Recep Tayyip Erdoğan
çoktan garibanlıktan kurtulmuş milyonların sahibi olmuş, halk
ise gariban kalmış ve hatta onun gözünde Muharrem İnce bile
gariban konumunda.
Neymiş efendim AKP ve saray iktidarı ekonomi için Beştepe
sarayında toplanmışlarmış.
Sevsinler sizin toplantınızı!
Sevsinler sizin ekonomi bilginizi!
Sevsinler sizin ip cambazlığınızı!