Recep Tayyip Erdoğan bildiğiniz
gibi hem cumhurbaşkanlığı görevini hem de AKP Genel Başkanı
görevini yürütüyor. Birincisini hakkıyla yürütüyor mu diye
soruyorsanız durum çok açık yürütmüyor. Çünkü kullandığı dil o
denli ayrıştırıcı ki kendi peşinden gidenler dışında kimseyi
temsil etmediğini söylersek abartmış olmayız. Çünkü sözünü
edeceğim konuşmayı da partisinin Samsun İl Kongresi’nde yaptı.
AKP yandaşı ya da değil bilemiyoruz, bazı gençler Boğaziçi
Üniversitesi’nde Afrin’de yaşamını yitiren askerlerimiz için
stand açıp lokum dağıtmışlar. Bana sorarsanız; seçilen bu yol
iyi bir yol değildir. Çünkü öyle görünüyor ki bazıları
üniversiteleri karıştırmak ve burada bazı kışkırtıcı oyunları
sahneye koymak için şimdi de üniversiteleri seçmiş olmalı. Oysa
üniversitelerde bu gibi eylemliliklerin yolu açılırsa arkası
gelecek, ister istemez de üniversiteler karışacaktır. Öyle ya
canı isteyen kendisine göre bir nedeni ileri sürerek
üniversitelerde lokum dağıtsa inanıyorum ki bu işin sonu
gelmeyecektir.
Kaldı ki bu ve buna benzer törenlerin nasıl ve nerelerde
yapılacağı konusunda biliyorum ki bu lokumu dağıtanlar yeterince
bilgilidir. Bu durumda geriye bir tek neden kalıyor. O da
Boğaziçi Üniversitesi özellikle seçilerek toplum katında
kimlerin nasıl “vatan haini” olduğu safsatasını işlemektir.
Lokum dağıtanlar kimler di bilmiyorum ama sanırız standı açanlar
amaçlarına ulaşmış oldular. Olayın nereden ses getirdiğine
bakılırsa hesap kitap iyi işlenmiş. Dolayısıyla da Recep Tayyip
Erdoğan’a toplumu biraz daha germek ve hedef göstermek için gün
doğmuştur.
Oysa Boğaziçi üniversite öğrencileri lokum dağıtmak için stand
açanları kendi hallerine bıraksalardı da kavga çıkarmasalardı
inanıyorum ki çok daha yerinde bir hareket göstermiş
olacaklardı. Bu çevreleri ayakta tutan ve yandaş bulmalarına
neden olan bu tür tepkileri kamuoyuna olduğundan belki de 100
katı fazla göstererek toplumu etkileyip yanlarında tutmak
gayretidir. Bu yüzden lokum dağıtanlara gösterilen tepkiyi oyuna
gelmek olarak niteliyorum. Ve zaten bu gibi durumlarda oyuna
gelecek sayısı az da olsa bir çevrenin olduğu gerçeğini de göz
ardı etmiyorum.
Şimdi Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın olay sonrası söylediği
sözlere bakın bir.
“İstanbul’da bir üniversitede adını söylemeyeyim zaten siz
anlarsınız çıktılar orada imanlı yerli ve milli gençlik Afrin'le
ilgili lokum dağıtıyordu. O gençlik burada lokum dağıtırken, o
komünist vatan haini gençler onların bu masalarını dağıtmaya
yelteniyor. Bunlar terörist gençler. Bu terörist gençlerle
ilgili her türlü çalışmayı yapıyoruz. Bunların eşkallerini
belirlemek suretiyle bu gençlere üniversitelerde okuma hakkı
vermeyeceğiz. Çünkü üniversite terörist gençlik yetiştirmez.
Üniversite vatanına milletine kendisine hizmet edecek nesil
yetiştirir”
Şimdi bu konuşmayı dinlediğinizde birilerinin muradının ne
olduğu anlayabildiniz mi bilemiyorum. Neymiş efendim; komünist
gençler vatan hainiymiş, teröristmiş, onların eşkalleri tespit
edilmiş ve üniversitelerde okumaları engellenecekmiş. Bu
sözlerin neresinden tutsak elimizde kalıyor. Çünkü komünist genç
aynı zamanda terörist olmaz, vatan haini hiç olmaz. Siz hiç
vatanı satışa çıkarıp emperyalist odaklarla el sıkışan komünist
gördünüz mü? Göremezsiniz, çünkü bu eşyanın doğasına aykırıdır.
Ama dini kullananlar ve sözüm ona milliyetçi olduklarını
dillerinden düşürmeyenlerin arasından böylelerinin çıktığını
örnekleriyle sıralayabiliriz. Bazı dini inançlarında sağlam,
ülke severlik konusunda ödünsüz olan yurttaşlarımızı kesinlikle
bu suçlamanın dışında tutuyoruz. Ama örneğimizi de vermeden
geçmeyelim değil mi? Al sana Trump’la görüşen Suudi Veliaht
Prensi’nin Trump önünde düştüğü rezalet. Rezalet diyorum, çünkü
Trump kendilerine yüz milyarlarca dolar silah sattıklarını
söyler ve bu para sizin için çerez parası derken gülen bir
rezili görüyoruz.
Hani Amerika bize her oyunu oynamıştı. Bölgede hangi terörist
grup onlar tarafından örgütlenip, donatılıp sahaya sürülmemiş ve
bölgede bunca kan ve gözyaşının dökülmesine sebep olmamış? Varsa
içinizde bir sözünün arkasında duracak çıksın söylesin. Öyle ya
bu durumda ABD bizimle nasıl oluyor da “stratejik müttefik” ve
NATO içinde bel bağlanılan bir “ortak” olabiliyor?
Erdoğan’ın konuşmasında yer verdiği olay kapmasında 17 kişinin
eşkaline ulaşılmış. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın
talimatıyla çalışma başlatan İstanbul Emniyet Müdürlüğü, 19
Mart’ta Boğaziçi Üniversitesi’nin kuzey kampüsünde Afrin’de
şehit düşen askerleri anmak için stant açan ve program
düzenleyen öğrenci grubuna tepki gösterdiği iddia edilen 17
kişiyi tespit etmiş. 17 kişiden 5’i ise gözaltına alınmış. 12
kişi de aranıyormuş.
Siz şu hıza bakın bir. Emniyeti, savcılığı anında teyakkuza
geçip işlerini yapmışlar. Peki, onca suç işleyenler karşısında
niye bu kadar hızlı davranılamıyor?
Neyse neyse gidiş gidiş değil. Ancak bu tür kışkırtıcılıklara
gelmemek de bir o kadar önemli. Baksanız ya adamlar nelerden
imdat umar hale geldiler? Düşmanlığı körükle, yandaşı
çelikleştirip yanında tut. Karşı mahalle olarak belirlenenlerin
üzerine de hukuk çerçevesinde değil de her türlü keyfiliği
kullanarak git ve toplumu sindirebildiğin kadar sindir ki,
iktidarın daim olsun.
Var mı öyle bir üç kuruşa beş köfte?