Ülkemizde demokratik hak ve
özgürlükler çiğnendikçe çiğneniyor. Bu konuda yeni bir adım mı
atıldı, o kadarla yetinilmiyor. Arkasından bir yenisi daha
geliyor. AKP ve saray iktidarını yapılan eleştiriler çileden
çıkarıyor. Kimi eleştiriler hemen hakaret içerikli olarak
değerlendirilip hop yargıya taşınıyor. Hani yargının da
maşallahı var, “bu eleştiride suç unsuru yok” diyemiyor, basıyor
cezayı. Böyle giderse ülkenin en seçkin aydınlarından işçisine,
köylüsüne,öğrencisine, kadınına kadar özetle tüm AKP ve saray
karşıtları ceza alıp sicilleri bozulacak. Baksanız ya Zuhal
Olcay bile cezadan kurtulamadı. Daha ne Zuhal Olcaylar var
memleketimizde ya ceza alan veya alacak olan.
AKP ve saray iktidarı kimse konuşsun istemiyor. Çıkardığı yeni
yeni torba yasası ile gazeteler, televizyonlar, radyolar,
internet alanında düşüncelerini ifade etmek için çaba harcayan
herkes yeni bir saldırı ile karşı karşıya. Sonrasında neler
olacağı konusunda ise bilinmeyen bir şey yok.
AKP ve saray iktidarı için ne içeri atılan gazeteciler, ne
kapatılan televizyonlar, internet siteleri onları kesmiyor. Bu
yüzden de hukuka uygun mu değil mi bakılmaksızın yasa üstüne
yasa çıkarılıyor. Sizin anlayacağınız iktidara uzak olan
kimseleri susturmak için bir kanun devleti olduk çıktık. Bu
doğrultuda parmak kaldıran AKP ve AKP iktidarının ortağı MHP’nin
demokrasiymiş, şuymuş, buymuş umrunda bile değil. Öyle bir
keyfilik karşısındayız ki yaşanılanlar neredeyse kanıksanmış
durumda. İktidarın attığı her adımla birlikte makas biraz daha
kapanıyor ve milyonlarca insan hak ve özgürlüklerini kullanamaz
hale getirilmiş durumda.
Ülkemizde seçim daha yeni bile yapılmış olsa bir türlü seçim
havasından çıkamıyoruz. Sözün özü hemen seçime gidilecekmiş gibi
bir hava var. 2019 veya daha erken Türkiye üç seçimi birden
yaşayacak. Bu yüzden de AKP ve MHP ortaklığı ile dünyanın en
güvensiz seçimlerinin yapılması için 26 maddelik bir yasa
meclisten geçirildi. Bu yasalar Anayasa’ya aykırıymış, değilmiş
kimse taktığı bile yok. Ve zaten Anayasa Mahkemesi’ne başvurulsa
bile başvurunun reddedileceğinden öyle eminler ki, bu yüzden de
içleri rahat. Sözün özeti ortada bir kadı hesabı var. Bu yüzden
de hukuksal merciler güvenirliliğini yitirmiş durumda.
Bizler tam da bunları tartışıp konuşurken zaten iyice kuşatılmış
olan Doğan medya Grubu’nun köküyle kömçeğiyle Demirören Grubu
tarafından satın alınacağı bunun için masaya oturulduğu
duyuluverdi. 2 yıl önce şu an konuşulan fiyatın 2 milyar dolar
daha üstünde bir fiyattan satılmamışken Aydın Doğan ne olduysa
oldu Demirörenlere 1 milyar 100 milyon dolara satmayı kabul
ediverdi. Bu satışta ister istemez akıllara mafyaya bile taş
çıkartacak bir şeylerin döndüğünü getirdi ki, gerçekten de
düşünülenlerin bir teki bile doğru olsa Türkiye’nin içine
düşürüldüğü durumu anlatması bakımından oldukça vahim
denilebilir.
Demirörenler Grubu biliyorsunuz kendisi de medya sahibidir.
Milliyet gazetesini aldıktan sonra Recep Tayyip Erdoğan’ın
bastırması sonrasında hüngür hüngür ağlayan Demirören’i bu ülke
unutmuş değildir. Bütün bu yaşanmışlıklara karşın bu alışverişte
Demirören işin ne kadar içindedir ya da değildir bilmiyoruz ama
bu grubun ister zoraki ister gönüllü AKP’ye havuz görevi yapan
işadamlarının içinde olduğunu biliyoruz.
Bu noktadan hareketle Doğan Medya Grubu’na çökülmüştür de
diyebiliriz. Çökülmüş sözcüğünü bilerek seçtik çünkü görünen köy
kılavuz istememektedir.
Bir yandan RTÜK’le muhalif medyayı susturacaksın diğer yandan da
bütün medyayı ele geçirmek için her yola başvurarak ortada
muhalif medya bırakmayacaksın. Böylece de devletin olanaklarını
kullanarak iktidara lök gibi oturup herkesin canına okuyacaksın.
Bu yaşananlar kabul edilemez. Kabul edilse bile kabul edip
sineye çekenler insan olarak toplumun içinde dolaşamazlar. Yani
zorbalık uygulayıp her şeyi kontrol etmeye kalkanlar ne denli
büyük bir açmazın ve hesapsızlığın içindeyseler, olup bitenleri
sineye çekip beyaz bayrak çekenler de en az zorbalığı bayrak
edinenler kadar suçlu sayılırlar.
Neymiş efendim; Aydın Doğan, 23 yaşında Kelkit’ten çıkıp
İstanbul’a gelmiş ve vergi kaydını yaptırarak zenginliğini bu
noktalara kadar taşımışmış. İşin alengirli yanlarını
tartışmıyoruz ama Sayın Aydın Doğan siz 80 yaşına gelinceye
kadar boşuna çiğnemişsiniz bu yalan dünyanın topraklarını. Çünkü
Doğan Medya Grubunu haraç mezat Demirörenlere sattığınıza,
küçücük bir direnç bile göstermediğinize göre yayınladığınız
veda mektubunun da sözlerinizin de hiç mi hiçbir kıymeti yoktur.
Son söz; 2019 ya da erken seçimlere gidiyoruz. Üç seçim arka
arkaya yapılacak. Bu seçimlerde kamuoyu medya bombardımanına
tabi tutularak AKP ve saray iktidarınca seçimlerin kazanılması
için her şey yapılacaktır.
Ancak bir şey unutulmuştur.
Unutulan şey de bütün bu olanakların içinde insan unsurudur.
İnsan unsurunu hiçe sayan AKP ve saray iktidarı işte bu silahın
karşısında tuzla buz olmaktan kurtulamayacak, zorla güzellik
olmayacağını da yaşayarak görecek, ne mafyavari öyküler sökecek
ne de toplum baskı ve zulümle teslim alınabilecektir.