turgutkocak2009@hotmail.com

GENEL BAŞKANIMIZ TURGUT KOÇAK YOLDAŞIN YAZILARI

"HER GÜN"


MAFYA ÖYKÜSÜ GİBİ BİR ŞEY

TURGUT KOÇAK (GENEL BAŞKAN)

23 MART 2018

Ülkemizde demokratik hak ve özgürlükler çiğnendikçe çiğneniyor. Bu konuda yeni bir adım mı atıldı, o kadarla yetinilmiyor. Arkasından bir yenisi daha geliyor. AKP ve saray iktidarını yapılan eleştiriler çileden çıkarıyor. Kimi eleştiriler hemen hakaret içerikli olarak değerlendirilip hop yargıya taşınıyor. Hani yargının da maşallahı var, “bu eleştiride suç unsuru yok” diyemiyor, basıyor cezayı. Böyle giderse ülkenin en seçkin aydınlarından işçisine, köylüsüne,öğrencisine, kadınına kadar özetle tüm AKP ve saray karşıtları ceza alıp sicilleri bozulacak. Baksanız ya Zuhal Olcay bile cezadan kurtulamadı. Daha ne Zuhal Olcaylar var memleketimizde ya ceza alan veya alacak olan.

AKP ve saray iktidarı kimse konuşsun istemiyor. Çıkardığı yeni yeni torba yasası ile gazeteler, televizyonlar, radyolar, internet alanında düşüncelerini ifade etmek için çaba harcayan herkes yeni bir saldırı ile karşı karşıya. Sonrasında neler olacağı konusunda ise bilinmeyen bir şey yok.

AKP ve saray iktidarı için ne içeri atılan gazeteciler, ne kapatılan televizyonlar, internet siteleri onları kesmiyor. Bu yüzden de hukuka uygun mu değil mi bakılmaksızın yasa üstüne yasa çıkarılıyor. Sizin anlayacağınız iktidara uzak olan kimseleri susturmak için bir kanun devleti olduk çıktık. Bu doğrultuda parmak kaldıran AKP ve AKP iktidarının ortağı MHP’nin demokrasiymiş, şuymuş, buymuş umrunda bile değil. Öyle bir keyfilik karşısındayız ki yaşanılanlar neredeyse kanıksanmış durumda. İktidarın attığı her adımla birlikte makas biraz daha kapanıyor ve milyonlarca insan hak ve özgürlüklerini kullanamaz hale getirilmiş durumda.

Ülkemizde seçim daha yeni bile yapılmış olsa bir türlü seçim havasından çıkamıyoruz. Sözün özü hemen seçime gidilecekmiş gibi bir hava var. 2019 veya daha erken Türkiye üç seçimi birden yaşayacak. Bu yüzden de AKP ve MHP ortaklığı ile dünyanın en güvensiz seçimlerinin yapılması için 26 maddelik bir yasa meclisten geçirildi. Bu yasalar Anayasa’ya aykırıymış, değilmiş kimse taktığı bile yok. Ve zaten Anayasa Mahkemesi’ne başvurulsa bile başvurunun reddedileceğinden öyle eminler ki, bu yüzden de içleri rahat. Sözün özeti ortada bir kadı hesabı var. Bu yüzden de hukuksal merciler güvenirliliğini yitirmiş durumda.

Bizler tam da bunları tartışıp konuşurken zaten iyice kuşatılmış olan Doğan medya Grubu’nun köküyle kömçeğiyle Demirören Grubu tarafından satın alınacağı bunun için masaya oturulduğu duyuluverdi. 2 yıl önce şu an konuşulan fiyatın 2 milyar dolar daha üstünde bir fiyattan satılmamışken Aydın Doğan ne olduysa oldu Demirörenlere 1 milyar 100 milyon dolara satmayı kabul ediverdi. Bu satışta ister istemez akıllara mafyaya bile taş çıkartacak bir şeylerin döndüğünü getirdi ki, gerçekten de düşünülenlerin bir teki bile doğru olsa Türkiye’nin içine düşürüldüğü durumu anlatması bakımından oldukça vahim denilebilir.

Demirörenler Grubu biliyorsunuz kendisi de medya sahibidir. Milliyet gazetesini aldıktan sonra Recep Tayyip Erdoğan’ın bastırması sonrasında hüngür hüngür ağlayan Demirören’i bu ülke unutmuş değildir. Bütün bu yaşanmışlıklara karşın bu alışverişte Demirören işin ne kadar içindedir ya da değildir bilmiyoruz ama bu grubun ister zoraki ister gönüllü AKP’ye havuz görevi yapan işadamlarının içinde olduğunu biliyoruz.

Bu noktadan hareketle Doğan Medya Grubu’na çökülmüştür de diyebiliriz. Çökülmüş sözcüğünü bilerek seçtik çünkü görünen köy kılavuz istememektedir.

Bir yandan RTÜK’le muhalif medyayı susturacaksın diğer yandan da bütün medyayı ele geçirmek için her yola başvurarak ortada muhalif medya bırakmayacaksın. Böylece de devletin olanaklarını kullanarak iktidara lök gibi oturup herkesin canına okuyacaksın. Bu yaşananlar kabul edilemez. Kabul edilse bile kabul edip sineye çekenler insan olarak toplumun içinde dolaşamazlar. Yani zorbalık uygulayıp her şeyi kontrol etmeye kalkanlar ne denli büyük bir açmazın ve hesapsızlığın içindeyseler, olup bitenleri sineye çekip beyaz bayrak çekenler de en az zorbalığı bayrak edinenler kadar suçlu sayılırlar.

Neymiş efendim; Aydın Doğan, 23 yaşında Kelkit’ten çıkıp İstanbul’a gelmiş ve vergi kaydını yaptırarak zenginliğini bu noktalara kadar taşımışmış. İşin alengirli yanlarını tartışmıyoruz ama Sayın Aydın Doğan siz 80 yaşına gelinceye kadar boşuna çiğnemişsiniz bu yalan dünyanın topraklarını. Çünkü Doğan Medya Grubunu haraç mezat Demirörenlere sattığınıza, küçücük bir direnç bile göstermediğinize göre yayınladığınız veda mektubunun da sözlerinizin de hiç mi hiçbir kıymeti yoktur.

Son söz; 2019 ya da erken seçimlere gidiyoruz. Üç seçim arka arkaya yapılacak. Bu seçimlerde kamuoyu medya bombardımanına tabi tutularak AKP ve saray iktidarınca seçimlerin kazanılması için her şey yapılacaktır.

Ancak bir şey unutulmuştur.

Unutulan şey de bütün bu olanakların içinde insan unsurudur. İnsan unsurunu hiçe sayan AKP ve saray iktidarı işte bu silahın karşısında tuzla buz olmaktan kurtulamayacak, zorla güzellik olmayacağını da yaşayarak görecek, ne mafyavari öyküler sökecek ne de toplum baskı ve zulümle teslim alınabilecektir.