Hepten çıldırdık mı bilemiyorum.
14 şeker fabrikası için özelleştirme kararı alınmış ve bir süre
önce de fabrikalara üretim hazırlığı yapılmaması doğrultusunda
yazılar gönderilmiş. Sizin anlayacağınız AKP ve saray iktidarı
bu ülkenin ne işçisinin gözünün yaşına bakıyor ne de köylüsünün.
Bir kez işin içinde rant var ya; kim düşünür ülke çıkarını ve de
yurttaşların zor koşullarını? Adamlar dünyaya gözlerini
açtıklarında ticaretçi doğmuşlar, hem öyle emek vererek falan
değil, al gülüm ver gülüm satıp alarak para kazanmanın yollarını
öğrenerek yetişmişler.
Peki, şeker fabrikaları özelleştirilecek ya da arsalar
birilerine peşkeş çekilecek de ne olacak diyorsanız söyleyelim;
adamlar nişasta bazlı şeker ticareti yaptıklarında ceplerine
daha fazla para gireceğini düşündükleri için ne köylüyü ne de
işçiyi düşündükleri var. Bunlar yeter ki kazansınlar, yeter ki
cepleri para dolsun. Özetle bu zihniyeti taşıyanlar cukkalarını
doldurmaya bakıyorlar. Bu yüzden de onca protestoya karşın şeker
fabrikalarının satışından geri adım atacaklarını gösteren bir
belirti de şimdilik görülmüyor.
Her şey şaka gibi vallahi. Yozgat’ta işsiz kalacaklarını öğrenen
işçiler AKP il binasının kapısına dayanmışlar. Bizi işsiz
bırakamazsınız diye bağırıp duruyorlar. AKP’li deyip de gelip
geçmeyin içlerinde şeytana pabucunu ters giydirenler var. Bir
yönetici işçilerin karşısına çıkıp konuşmuş: Özetle şöyle demiş;
“bu fabrikaları biz açmadık ki sizi işsiz bırakalım, bu
fabrikaları kurduğu için sizi işsiz bırakan CHP’dir, gidin
derdinizi onlara anlatın.”
İşçiler bu kez de CHP il binasının kapısına dayanmışlar,
bağırıyorlarmış. “Bu fabrikaları siz açtınız bizi siz işsiz
bıraktınız” diye. Bunu duyunca ne edeceğimi bilemedim. Beni bir
gülme tuttu ki demeyin gitsin. Kendimi toparlayıncaya kadar ne
çektiğimi bir ben bilirim. Hani kendisi için sınıf tespiti
yaparız ya; işçiler ne zaman ki kendileri için sınıf olurlar
işte o zaman gerçekleri kavrarlar ve önlerinde kimse duramaz.
Yozgat’taki işçiler çoktan kendileri için sınıf olmuşlar bu
yüzden de karşılaştıkları sorunu bu bilinç sıçraması ile varıp
CHP’nin kapısına dayanmışlar. Hem şaka gibi hem de akıllara
ziyan bir durum var ortada. Bizler bu kadar mı yolumuzu
şaşırdık? Ne zamandan beri kafamızı kuma gömüp devekuşu
görüntüsü ile hak elde edeceğimizi düşünür olduk?
Şu Afrin operasyonu mu yoksa savaşı mı desek her şeyin önüne
geçti. Herkes Afrin'le yatıp Afrin'le kalkıyor. Gün yirmi dört
saat akıllara ziyan bir şovenizm pompalanıyor ki şaşarsınız. Her
kesimden ilginç yaklaşımlara, ilginç eylemlere tanık
oluyorsunuz. Önceki gün Bursa’da bir okul artık ne zamandan beri
hazırlanıyorsa hazırlanmış, Okulun bahçesine sıra halinde gelen
öğrenciler önce “Afrin” yazısı oluşturuyor sonra bir zeytin
dalı. Arkasından da bayağımızı kapıp gelen bir grup öğrencinin
bu manzaraya bayrak açmaları ile eylem bitiriliyor. Sanırız bu
çekimi yapılan basit gösteri de askerlerimizin moralini
yükseltmek için çekilip askerlerimize gönderilmiş. Ha bu arada
da mehter marşı ha babam çalınıp duruyor. Sanki sanırsınız bu
yıl sözü geçen okul tıpkı Çanakkale Savaşı’nda olduğu gibi mezun
vermeyecek de Afrin’e gidecek? Ne diyelim yazık bu tür
eğitimcilerimize ve de çocuklarımıza. Ki çocuklarımıza eğitim
verip eğitim seviyesine yükseltmeyi beceremeyenler sanırız işi
gaz vermeye dökmüş olmalılar. Kısacası iyi gidiş değil…
Dün Bilal Erdoğan konuşmuş. Bilal Erdoğan deyip de geçmeyin ha,
şimdilerde o gençliğin daha iyi beyninin yıkanması için eğitimde
rol almış önemli kişilerimizden biri. Ne demiş biliyor musunuz?
“ABDÜLHAMİT’İ YEDİNİZ, BABAM RECEP TAYYİP ERDOĞAN’I
YEDİRTMEYECEĞİZ!”
Biz Abdülhamit’i biliriz. Dönemi jurnallerle anılır. Koskoca bir
imparatorluğun çürümüş hali Abdülhamit’in kişiliğinde can bulmuş
ve nihayet iş varacağı yere varmış ve tıpkı bir çıkrık gibi
tarihin çöp sepetine atılıvermiştir.
Biz bir şey demedik; Recep Tayyip Erdoğan’la Abdülhamit arasında
paralellik kuran sevgili oğlu Bilal Erdoğan’dır. Bu yüzdendir
ki, “ABDÜLHAMİT’İ YEDİNİZ, BABAM RECEP TAYYİP ERDOĞAN’I
YEDİRTMEYECEĞİZ!” diyor. Valla babasını kimsenin yiyeceği falan
yok. Eğer babası tıpkı Abdülhamitler gibi kendi kendini yerse
ona da ne biz karışırız ne de bir diyeceğimiz olur.
Bravo keskin zekalı Bilal Erdoğan. İyi ki varsınız, iyi ki
gerçekleri bizler anlatamasak da siz anlatıyorsunuz ya; sizi
şimdi bu ülkenin halkı daha iyi anlıyor daha iyi…