turgutkocak2009@hotmail.com

GENEL BAŞKANIMIZ TURGUT KOÇAK YOLDAŞIN YAZILARI

"HER GÜN"


AKP İKTİDARINDA NELER OLDU?

TURGUT KOÇAK (GENEL BAŞKAN)

25 ŞUBAT 2018

AKP iktidarı ile birlikte toplumun diyebiliriz ki, değerleri kökten değişti. Her zaman ülkemizde jurnale ve jurnalciye iyi gözle bakılmazdı ama günümüzde jurnalcilik öyle olağan hale getirildi ki, AKP’liler birbirlerine şu ya da bu nedenle kızdıklarında bile hemen jurnal kabul eden mevkilere iftira yağdırmaya başladılar. Daha düne kadar sümüklü Hocaefendi’nin çevresinde fink atıp duranlar şimdilerde reislerine yaranmak için jurnallerini şöyle özetliyorlar. “Şu şu kişi CHP’li, Fetöcü ve PKK’lı.” Bur jurnali yapanların bu üç suçlamanın aynı anlama gelmediğinin gelemeyeceğinin bile ayırdında olmamaları ise gerçekten akıllara ziyan bir şey. Bu suçlamalardan bir teki ile yetinilmiyor, çünkü biri uymazsa biri uyar diye düşünülüyor olsa gerektir. Bizi burada en çok düşündüren şeyse kişilerin CHP’li diye suçlanması oluyor. Oysa CHP’li olmak suçlu olmak anlamına asla gelmemesi gerekirken yurttaşların kafasında öyle bir algı yaratılıyor ki, insanlar CHP’li olmaktan korksun çekinsin isteniyor.

İşi bu denli ilkelliğe vardıran ve de AKP’nin tabanı olarak bilinen bu çevrelere AKP tarafından rağbet edilmesi ise gerçekten çok ama çok ilginç. Çünkü bizim çevremizde böyleleri insan yerine bile konulup hoş görülmezken, nasıl olmaktadır da bu dinci imancı kesimler bu denli bataklığın içinde yüzmeyi kendilerine yediriyorlar anlaşılamaz. Demek ki, neymiş AKP iktidarı insanın doğasına ve ruh sağlığına zararlıymış.

Anlayış var, anlayış var. Sadece devlet kayıtlarından alınan bilgilere bir de bakıyorsunuz ki 1 milyonun çok üstünde küçücük çocuklarımız din iman tüccarlarının eline düşmüş beyinleri yıkanıyor. Geçen günlerde yetim ve kimsesiz çocuklarımıza bile el atmış bu hacı, hoca takımı. Çocukları dizlerinin üstüne oturtmuşlar, onlara dini bilgi veriyorlar sözde. Hani bu çocuklarımızın anneleri babaları yok ve de onlara kimse sahip çıkamıyor ya, devlet adına iktidar edenler de atmışlar bu yetim ve kimsesiz çocuklarımızı tarikat ve cemaat mensuplarının kucağına.

Eğitim, bu iktidar döneminde öyle altüst edilmiş ki bir deli kuyuya taş atarmış da bin akıllı çıkaramazmış ya aynen öyle olmuş eğitimimiz. Sanki okullarımızda çok güzel eğitim veriliyormuş gibi üstüne üstlük bir de işin içine her türlü bilgi yoksunu tarikat ve cemaat üyelerini sokuşturuvermişler. Öğretmenlerin çoğu kayırmacı anlayışın duldasına sığınıp okullarımıza atanmışlar. Öğretmen okullarını bitirenler dışarıda bekletilirken çeşitli okullardan özellikle de dini eğitim yapan okullardan mezun olanlara torpil geçilip Milli Eğitim Bakanlığı böyleleriyle dolduruluvermiş. Bunların anlayışları gereği okullarımızda çocuklarımıza adeta zehir solutulmaya başlanmış.

Milli Eğitimin birçok alanında görev yapanlar eğitimci özelliğinin E’sini bile taşımıyorlar ama Recep Tayyip Erdoğan bir bölgede miting mi düzenledi, üst kademeler alt kademelere yazı yazıp öğretmenlerin, öğrencilerin ve hatta becerebilirlerse öğrenci velilerinin bile mitinge katılması için birbirleriyle yarışıyorlar. Son olarak Urfa’da böyle bir olay yaşanmış ve Milli Eğitim’in bütün görevlileri yollara düşerek görev ifa etmişler.

Peki, Recep Tayyip Erdoğan hangi sıfatla miting ve toplantı düzenliyor ki, çocuklarımız koşturula koşturula meydanlara götürülüyor? Çocuklarımıza devlet kesesinden AKP propagandası yapılması çok mu hukuki ve de ahlaki şimdi? Hem o çocuklarımız zorunlu mu Recep Tayyip Erdoğan’ın en ağır sözlerle kendileri dışındaki siyasi partilere saldırmasını dinlemek? Böyle bir anlayış çocuklarımızın kafalarında nasıl yer eder diye hiç mi düşünülmez mi?

İş madem böyle bir noktaya getirilmiştir, bizler de rahatlıkla diyoruz ki bizler de çocuklarımızı bazılarının politik hırslarına alet ettirip o meydanlarda Recep Tayyip Erdoğan’ı dinlemesi için o gün okula göndermeyiz olur biter. Sanırım bazılarının ülkeyi kamplaştırmak için ellerinden geleni yapıyor olmalarının bir nedeni olmalı ki, böylesi hesap kitap dışı davranmak AKP iktidarında alıştığımız şeyler haline geldi.

Hukuk işlemiyor, olağan uygulamaları kimsenin taktığı yok, ülkede iktidar eliyle her şeyin çivisi çıkmış, şimdi kalkıp bizler buna alet mi olacağız yani?

Öğretmenlik hakkını kazanmış onca öğretmen, gereksinim varken bilinçli bir şekilde kadrolu öğretmenler değil de sözleşmeli öğretmenler görevlendiriliyor. Sonra da sözleşmeli öğretmenlik yapanların canına okuyan bir iktidar görüyoruz. Öğretmenler işsizler, bu yüzden de gidip hiç bilmedikleri işlerde çalışmak zorunda kalıyorlar ya da işsiz güçsüz dolaşıyorlar. Önceki gün Manisa’da Hasan Sungur isimli sözleşmeli öğretmenlik yapan gencimize sözleşmeli öğretmenlikte yaptırılmadığından başka bir iş yapmak zorunda kaldığı için iş cinayetine kurban gitti.

Sözü uzatmayalım, bizim ülkemizde insan hayatı bu kadar ucuz işte. Hele AKP iktidarında ise insanlarımızın hayatı sudan ucuz sudan…