Biz dedik ki Fethullah Gülen bir
haindir. Onlarsa camilerde, salonlarda, meydanlarda, dost
toplantılarında “Hoca Efendi” sözünü dillerinden düşürmedikleri
gibi dershaneler, okullar, üniversiteler açmalarına,
paralanmalarına, şirket sahibi olmalarına, ihale alıp güç
kazanmalarına ve nihayet banka kurmalarına kadar varan uzun
yürüyüşlerinde yol arkadaşlığı ettiler. Şimdiyse bunlar;
yaşanmamış gibi bunların hiçbiri Fethullahçı değil ama
başkalarının Fethullahçı olacağı ile ilgili öyle iftiracı bir
politika izlemeye başladılar ki, pek çok kimse Fethullahçıları
asıl kaynağı olan AKP içinde değil de başka başka yerlerde arar
oldular. AKP’nin yedek lastikleri televizyonlarda boy göstererek
ona buna kara çalmayı ikiyüzlü bir şekilde sürdürüyorlar.
15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen askeri darbede aslına
bakarsanız bir acayip. Herkes darbe olacağını biliyor, pek çok
kimse uyarı da yapıyor ama niyeyse kulağının üstüne yatan bir
tek AKP var. Bir başka deyişle önlenebilir girişim önlenemiyor,
onca insan yaşamını yitiriyor, yaralanıyor, Türkiye’ye ağır
bedelleri olacak bir olayın tanığı oluyoruz. Sonra bu darbe
bahane edilerek OHAL ilan ediliyor, artık ortada ne hak, ne
hukuk, ne adalet hak getire diyebileceğimiz yeni bir döneme
geçilmiş oluyor.
OHAL koşullarında Anayasa referandumuna gidiliyor. AKP ve saray
devletin bütün olanaklarını kullanarak, gerektiğinde zora da
başvurarak ‘EVET’ çalışması yapıyor. Referandum kaybedildiği
halde YSK katında bir hukuk cinayeti işlenerek son dakika alınan
bir kararla mühürsüz zarf ve oy pusulalarıyla kullanılan oylarda
geçerli sayılarak EVET’in %51’le kazandığı ilan edilerek adeta
zorbalıkla devlete el konuluyor.
Hukuk ortadan kaldırıldığı, yargı kademesi bir bütün olarak bir
kişiye bağlı hale getirilip yargı bağımsızlığı yok edildiği için
artık başvurulacak bir merci de bulunmadığından böylece yeni bir
yapılanma ve anlayışa boyun eğmek zorunda kalınıyor. YSK’nın bu
antidemokratik ve yanlı tutumunu protesto etmek ve gerçeklere
dönmesini sağlamak için yurttaşlar demokratik haklarını da
kullanamıyorlar, alttan alta yayılan sivil silahlı milislerin bu
gösterileri kana bulayacağı gerekçesiyle kışkırtıcılık olmasın
diye adeta devlet altın bir tepsi içinde bir kişinin iradesini
terk edilerek yapılan zorbalıklar, hileler, sindirme girişimleri
sineye çekilip kabulleniliyor.
Şimdi Türkiye önümüzdeki günlerde üç seçimi arka arkaya
yaşayacak. Kural tanımazlığı ilke haline getirilmiş, hileyi
dünya alemin gözünün içine baka baka gerçekleştiren,
başkalarının özgürce çalışma ve propaganda hakkını kullanmasına
bile izin vermeyen ve de devletin bütün olanaklarını kullanarak
seçimleri kazanmak için kullanacak olan bir zihniyetle mücadele
edilecek ve sonuç alınacağı düşünülerek onların hileli
minderinde güreşmek kabul edilecek öyle mi? Kabul edilse bile
her konuşanın bu seçimleri son viraj olarak kabul ettiği fakat
yukarıda sözünü ettiğim hilelere ve yaptırımlara bir şey
söylenmeksizin ve de bunlar kabul edilerek bu son virajdan
uçuruma yuvarlanmadan nasıl çıkılacak kimin bu konuda toplumu
ikna edecek sözleri var gerçekten de öğrenmek isteriz.
Eğitim içinden çıkılmayacak kadar bozulmuş ve çağdışı bir
anlayış 80 milyonun önüne getirilip bırakılmış. Sağlık
hizmetleri paralı hale getirilip ticarileştirilmiş ve
birilerinin havadan para kazanmasının önü açılarak otel hizmeti
sağlık hizmeti gibi gösterilip göz boyamaya girişilmiş. Ülkenin
paraları diyebiliriz ki doğru ve gerektiği yerde kullanılır
olmaktan çıkmış, iş birilerini zengin etmeye dönüşmüş. Uzun
sözün kısası sağlıkta da bir batağa saplanıp kalmışız.
Ulaşım hizmetleri konusunda AKP’liler her ağızlarını
açtıklarında yol, köprü, tünel havaalanı yaptıklarını söyleyip
dururlar. Bugün bunların hepsinin kokusu çıkmış ve ekonomiye ve
ülke insanının sırtına ağır yükler bindirir hale gelmiştir.
Köprü, tünel falan filan diyoruz da kimse 1. ve 2. Köprülerin
son yapılan zamlarla birlikte neredeyse 4 katına çıktığını
söylemiyor niyeyse. Çünkü AKP’nin yaptırdığı köprü ve tünellerin
hepsi yüklenici firmaya geçsin geçmesin belli sayıda bir geçiş
taahhüt edilerek yaptırılmıştır. Böyle olunca da hazine
soyulacak, hazine de bu paraları denkleştirmek için
yurttaşlarının yükü sırtlarına yükleyecektir.
AKP ve saray iktidarı seçimleri kazanamayacağı korkusu içinde
olduğu için hemen herkesin gözünü boyayacağı bir başarıya
gereksinim duyduğundan bugün Türkiye; bedeli çok daha ağır
olacak Afrin veya dile getirildiği gibi başka yerlerde askeri
harekâta girişmiş bulunmaktadır. Oysa eğer işler kendilerinin
deyimiyle beka sorunu haline gelmişse bunun mimarları da
kendileri oldukları halde bunların hiçbiri konuşulamamakta ama
sahada elde edileceği düşünülen başarının AKP ve sarayın
hanesine yazılacağı düşünülerek yapılan askeri harekâtın her
aşaması öyle bir propaganda edilmektedir ki göreceksiniz bu
propagandanın ülkeye açacağı yaraları hepimiz iliğimizde
kemiğimizde yaşayacağız.
Dün akşam CNN’de anketçilerin değerlendirmelerini izledim.
Anketçilerden biri ülke genelinde solcuların %3,
sosyalistlerinse %0,8 oylarının olduğunu söylüyordu. Bu sözün
arkasından da CHP’ye bir öneride bulunuluyor ve deniyordu ki
solcu oylara talip olarak iktidar olamazsınız. Siz en iyisi
yelkeninizi sağa açın, anlayışınızı da buna göre yeniden gözden
geçirin.
Ne ilginç değil mi? Solcuların bütün oyları %3, sosyalistlerinse
%0,8 ama bazıları yine de soldan ve sosyalistlerden ölümlerinden
korktukları gibi korkuyorlar. Toplum; beşer şaşar diye de
koydukları seddi'nin boyunu biraz daha yükseltmek için
ellerinden geleni yapıyorlar.
Son sözüm şudur; solun ve sosyalistlerin görüşlerinin yaşama
geçirilmediği bir ülkede ne ekonomi düzelir ne eğitim sorunu
çözülür, ne sağlık ne de diğer sorunlar. Kim ya da kimler sola
ve sosyalizme düşmanlıklarını dolaylı yollardan giderek
açıklıyorsa bu da bilinmelidir ki dinci, gerici ve faşist
rejimlerin değirmenine su taşımaktır.
Ancak çaresizlik ve çıkışsızlık pompalayanlara buradan açıkça
sesleniyorum; sizin de çarkınız kırılır bir gün…