Nasıl bir ülke haline geldik
anlamak gerçekten de zor. Eğer şu Şırnak Uludere Şenoba'da
helikopter kazası olmasaydı kimse Yarbay Songül Yakut'u
anımsamayacaktı. Onun kaç kardeş olduğunu, babasız
büyüdüklerini, kardeşlerini okuttuğunu da kimse bilmeyecekti.
Hele Fethullahçıların hışmına uğrayıp kendisine nasıl rezil bir
kumpas kurulduğunu ise 80 milyonluk ülkede beş on bin kişi ya
anımsayacaktı ya anımsamayacaktı.
Şimdi öyle mi ya? Herkes özellikle ondan söz ediyor. Meğer
Yarbay Songül Yakut neymiş de bizim haberimiz yokmuş. Oysa
yandaş basının o günlerdeki rezilliklerini görmek istiyorsanız
arşivlerine döner bakarsınız ve bizim ne demek istediğimizi de
anlarsınız. Yarbay Songül Yakut jandarmada görev yaptığı sırada
kadınlara yönelik şiddetle ilgili öyle övülesi görevler yapmış
ki kendisine kumpas kurulduğu dönemde kimse anımsamazken şimdi
yapıp ettikleri herkesin dilinde. Hatta Eski Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanı AKP'nin Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı
Fatma Şahin bile bu kaza sonrası çıktı hepimizi şaşırtan övücü
konuşmalar yaptı. Oysa Songül Yakut'a kurulan tuzakla ilgili
olarak zamanında Fatma Şahin'in tek bir sözünü bile işitmiş
değiliz.
Gazeteler, televizyonlar, hatırı sayılır kişiler bol bol Songül
Yakut'tan söz ediyor. Doğal olarak haklıya hakkının teslim
edilmesi bizi sevindirir ancak madem Yarbay Songül Yakut
böylesine iyi bir komutan, iyi bir asker ve yurdunu da çok
seviyordu da bugüne kadar niye iki cihanda yüzü kara
olacaklardan bir tek sözcük bile işitmedik de şimdi bu çevreler
övgüler düzüyorlar dersiniz. Haydi, sivil çevrelerden
duyacaklarımızı duyamadık, ordunun komuta kademesinden niye
Songül Yakut komutana hakkını teslim eden bir açıklama
işitmedik? İşitmek şöyle dursun, böylesine yetişmiş ordunun
elinde kaç kadın subayı vardı da o çok daha etkili görevlerde
görevlendirilmesi gerekirken adeta bir sürgün gibi oralara
gönderildi dersiniz?
Hani bunları böyle bir zamanda yazmak gerçekten bizi üzüyor
üzmesine de kişiye sağlığında gösterilmesi gereken saygı niye
gösterilmiyor da yaşamını yitirince birdenbire ona düşmanlık
besleyenler ya da ne bileyim hiçbir yakınlık göstermeyenler
şimdi ortalığa çıkıp şöyle iyiydi, böyle iyiydi, bir eşi menendi
daha yoktu diye timsah gözyaşları döküyorlar bilemedik doğrusu.
Hani biz bunları yazınca bütün bu oyunları Fethullahçılar yaptı
bizim suçumuz yoktu denildiğini duyar gibi oluyorum da bu tür
yaklaşımların üstümde küçücük bir inandırıcılığı olmuyor
niyeyse. Tamam, kumpasın her aşamasında Fethullahçılar vardı
anladık da o Fethullahçıları kim vali, kaymakam, emniyet müdürü
yaptı? Fethullahçılar nasıl oldu da ülkenin en önemli
görevlerine getirildiler. Ordu ve yargı içinde böylesine
yuvalanmalarını sağlayanlar kimlerdir acaba? Her şeyi bir yana
bıraksak Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın Fethullahçılara
seslenerek; "ne istediler de vermedik" demesini belleklerimizden
silmenin olanağı var mı acaba?
Bazen kafamız takılıyor. Bakıyorsunuz yargı atmış içeri
insanları üstünden aylar geçmiş ama ne ses var ne de seda. Oysa
Net TV'de Atatürk'e hakaret eden Süleyman Yeşilyurt bir hafta
bile içerde kalmadı. Bir de baktık ki adam salıverilmiş. Yani bu
kadar ağır işleyen yargı bir tek ülkenin güzel insanlarına
kumpas kurmak ve onları aylarca içerde tutmak için mi görev
yapıyor da Mustafa Kemal Atatürk'e olmadık sözler söyleyenleri
bir hafta içinde serbest bırakıyor doğrusu bilmek isteriz.
Yine bu iktidar tarafından ordunun çivisi çıkarılmış. Komuta
kademesi ile öyle oynanmış öyle oynanmış ki düşman bile istese
orduya bu kadar zarar veremezdi. Hem düzelecek gibi de
görülmüyor. AKP iktidarı millet adına yargı görevi yapan
yargının işini bitirmiş. Milletin ordusunu AKP'nin ordusu haline
getirmek için büyük bir çaba içinde. Polisi zaten iktidarın
polisi yapmış. Devlet de zaten AKP devleti. Eee sonra ne olacak,
nasıl çıkılacak onca çamurun, bataklığın içinden?
Unuttuysanız anımsatalım. Anayasa oylaması öncesinde AKP ve
saray iktidarı değil miydi 'HAYIR' çıkarsa cenazeler gelmeye
devam eder diye propaganda yapanlar şimdi neredeler? Değişen bir
şey oldu mu? Ülkemizin evlatları yaşamlarını yitirmeye devam
etmiyor mu?
Uzatmayalım bu son kaza sonrası timsah gözyaşı dökenlerin
yaşadıklarımızda suçu büyük. Bütün bu gerçeklere karşın dün
ağızlarını köpürte köpürte konuşan, kalemlerini köpürte köpürte
yazan bu çevrelerin bugünkü hallerine inanacaksak vay halimize
ki ne vay! Ya böylesi acılı günlerde dünün timsahları birden
güvercine dönüşmüyor mu, haydi dönüştü bunu birileri yutup
kafamızı ütülemiyorlar mı inanın tepemiz çok atıyor çok.
Biliyor musunuz Yarbay Gönül Yakut sağ olsaydı kimse bu övme
kervanına katılmazdı. Biz buna ölü sevicilik, bir de acıya
güzelleme düzmek diyoruz. Bütün ölü seviciler de insan bile
değildir zaten. Çünkü nasıl olsa bundan böyle Yarbay Gönül
Yakut'un aydınlığı bu karanlık çevrelerin karanlığını tehdit
etmeyecek.
Bu yüzden de öv övdüğün kadar, nasıl olsa kimse yalancıların ve
insanlık düşmanlarının namussuzluklarını yüzlerine vurmayacak,
ben ve benim gibiler hariç…