Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, yazı

turgutkocak2009@hotmail.com

GENEL BAŞKANIMIZ TURGUT KOÇAK YOLDAŞIN YAZILARI

"HER GÜN"


VE DEMOKRASİNİN ADRESİ…

TURGUT KOÇAK (GENEL BAŞKAN)

22 MAYIS  2017

Dün AKP'nin kongresi 'NEREDE KALMIŞTIK' diye başladı ve yeni hedeflere vurgu yapılarak bitti. Yeni hedefler dediysek; kimse kalkıpta bu sözlerden olumluluklar çıkarmaya kalkmasın. Önce Recep Tayyip Erdoğan hem Cumhurbaşkanı hem de AKP'nin Genel Başkanı olarak görevini yürütecek. Bundan böyle Erdoğan'ı hepimiz tartışmaların çok daha fazla olarak içinde göreceğiz. Muhalefete söz yetiştirecek, var olan havayı daha da elektriklendirecektir. Daha açık söylememiz gerekirse bir yandan had bildirecek bir yandan da onun sözleri düzen verilmiş yargı tarafından talimat olarak algılanacak ve muhalif kesimlerin tamamına yargı aracılığı ile yaptırımlar uygulanacak.

Sonra OHAL sürecekmiş. Ne kadar güzel değil mi? Bir parti düşünün ki kendisini demokrasinin adresi gösteriyor, bütün bu gerçeklere karşın ülkeyi ise OHAL'le yönetmeyi önüne bir görev olarak koymuş. Yani sizin anlayacağınız artık AKP iktidarı da biliyor ki, Recep Tayyip Erdoğan'ın kafasından geçen dini devlet anlayışı demokrasi kuralları içinde ne uygulanabilir ne de bir rejim olarak yerine oturtulabilir. Bu yüzden de OHAL'i olağan bir şeymiş gibi hem de Fethullah bahanesiyle sürgit uygulayıp duracaklar. Sözü geçen partinin kuruluş sonrasında OHAL'le ilgili söylediklerini burada dile getirmeyi bile gereksiz görüyoruz. Çünkü biz sosyalistler başkaları gibi ne safız ne de liberal geçinenler kadar aklımızı birilerine ipotek ederiz.

Yine Recep Tayyip Erdoğan'ın işaret ettiği bir şey vardı ki o işaret ettiği şey önümüzdeki dönemde ne büyük tehlikelerle de karşı karşıya kalacağımızı bütün çıplaklığı ile göstermektedir. Güya Erdoğan, parti yöneticilerine çok çalışmalarını öneriyor ve diyor ki; "bundan böyle işimiz daha zor, %50+1'i parti olarak mutlaka sağlamalıyız. Bu konu niye bu kadar önemlidir diye soruyorsanız söyleyelim; her şeyden önce demokratik kurallar içinde AKP'nin %50+1 almasının olanağı yok. Bu demektir ki bugün kurulu olan partilerin neredeyse tamamının silinmesi hedeflenmektedir. Geriye iki parti kalsın düşünüldüğü için hesap kitap da buna göre yapılmaktadır. Ülkemizde onca parti var ve bu partiler seçimlerde belli bir oy oranına sahipler. Bu partilerin aldıkları oy oranını da düşünürsek Erdoğan'ın dile getirdiği gibi %50+1'i tutturmak hayal, hatta hayalden de öte olanaksız diyebiliriz. Eh bu durumda geriye bir tek şey kalıyor ki o da diğer partilerin varlıklarının silinmesi için yeni yeni engeller koymak. Böyle bir tutum da AKP'nin meşrebine çok ama çok uygun.

Sonra salon her yönüyle Erdoğan'a göre ayarlanmış. Tüzük değişikliğinde dile getirdikleri gibi Tek Bayrak, Tek Millet, Tek Vatan, Tek Devlet Erdoğan'ın kişiliğinde olmuş tek adam. Salya sümük ağlaşmalar, yuvaya dönüşünden mutluluk gösterileri gırla. Sizin anlayacağınız 'Reis'e 'Reis' gibi bir karşılama yapılmış. Üstelik Erdoğan AKP kongresine de Cumhurbaşkanı forsu olan araçla gelmiş. Tabiki de gözyaşlarını tutamayanlar sadece salondaki "duygulu" topluluk değil, Erdoğan'ın da ağlama karşılığı pek yerinde maşallah. Bir de özveri göstermenin şahını sergilemiş olan Binali Yıldırım var. O da emaneti teslim etmenin mutluluğunu yaşıyor ve sözleriyle de bu mutluluğunu misliyle dile getiriyor.

Kongrede "NEREDE KALMIŞTIK" diye söze giren Erdoğan'ın bu yaklaşımı oradakiler tarafından çılgınca alkışlanırken aslında ortada bırakılan bir şeyin olmadığı da bütün çıplaklığı ile arsız arsız sırıtıyor. Çünkü Erdoğan bilmem kaç gündür ayrı düştüğü, aşkım dediği partisinden bir gün bile ne elini çekmişti ne de talimatlarını eksik etmiştir. Ama gelin görün ki kaderin cilvesine tiyatro iyi oynanıyor. Mazlum ve mağdur görünme ağlaklığı hafızlıktan öğrenilmiş bir şey olduğu için sözü geçen topluluk da rolünü iyi başarıyor doğrusu. Yıldırım'ın "…Gururla devrediyorum, hoş geldiniz liderim" demesi de hamasi sözlerden öte bir şey değil. Çünkü ortada gururla devredilen bir şey yok. Tam tersine 15 yılın sonrasında dibe vurmuş bir ekonomi, dış tehditlerin tavan yaptığı bir Türkiye, içerde demokrasinin kırıntısı kalmamış, hukuk bitirilmiş, demokratik hak ve özgürlükler yerle bir edilmiş, çalışma hakkı yerini AKP'nin tasarrufuna bırakılmış, rızık arama işi isse Allah'a havale edilerek her şeye bir güzel nokta konulmuştur.

İşte bu yüzden pişkin pişkin; "nerede kalmıştık" diye soran, "Yeni bir sıçrama dönemine giriyoruz" diye yalan üfürenlerin göreceksiniz pili çabuk bitecek, el fenerleri de kendilerine yol gösteremeyecek ve karanlıkta kalacaklardır.

Neymiş efendim; isterse 2002 Kasım seçimlerindeki gibi seçimlere girmesi engellensinmiş, AKP kapatılmak istensinmiş, 15 Temmuz darbesi gibi kalkışma söz konusu olup hayatına kast edilsinmiş kimse onları yolundan döndüremezmiş. Ha bir de Pir Sultan Abdal'ın sözü var ya biraz değiştirerek söylenen dönen dönsünmüş bunlar dönmezlermiş yollarından. Bir kez bu söz yaşamlarında övünebilecekleri bir tek öyküleri olmayanlara değil bizlere aittir. Bu yüzden de gereksiz atmalara tutmalara gerek yoktur Sayın Erdoğan.

İşte söylüyoruz; bize göre yeterince demokratik olmasa da, bir kurala bağlı olarak iktidara geldiniz, yine seçimlerle de gideceksiniz. O zaman da gitmem diyorsanız onu da siz bilirsiniz.

Kimse size başını boynumuz kıldan ince diyerek önünüzde el pençe divan duracak değil, siz de zaten padişah değilsiniz…

TURGUT KOÇAK YOLDAŞIN "HER GÜN" BAŞLIKLI ÖNCEKİ YAZILARI

ANA SAYFA