Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, yazı

turgutkocak2009@hotmail.com

GENEL BAŞKANIMIZ TURGUT KOÇAK YOLDAŞIN YAZILARI

"HER GÜN"


HANGİSİNDEN BAŞLASAK

TURGUT KOÇAK (GENEL BAŞKAN)

04 MAYIS  2017

O kadar yazılacak ve konuşulacak şey var ki hangisinden başlayacağımızı şaşırıyoruz. Biz yine de kısa kısa da olsa birçok şeyi bir arada yazmaya çaba harcayalım.

Anayasa değişikliği ile ilgili oylamaya karıştırılan hileyi daha doğru dürüst sorgulamış ve tartışmamışken gündeme birçok şey arka arkaya geliverdi. Bu tartışmaların önaçısı ise her zaman olduğu gibi yine Deniz Baykal oldu. Deniz Baykal'a göre Kılıçdaroğlu eğer cumhurbaşkanı adayı olmayacaksa hemen bir kongre toplamalı ve CHP'nin Genel Başkanlığını aday olacak birine bırakmalıydı. Bu arada ortalığı çok karıştıracak Abdullah Gül'ün adaylığını da sorulan soru üzerine araya sıkıştırıverdi. Hani ne diyelim bu tür şişeden cin çıkartma davranışları Deniz Baykal'ın ilk marifeti değil elbette. Sonra bu tartışmaya Havuz medyasının Akşam gazetesinde Fikri Sağlar'da katıldı. Fikri Sağlar'a göre gösterilen davranış düşüncesini belirtme davranışıydı. Oysa CHP'nin düşüncesini aktarmasına olanak sağlayan pek çok organı vardı ama Fikri Sağlar yine de düşüncesini bu şekilde havuz medyasında dile getirme yolunu seçmişti.

Bu tür davranışlara yanıt çok gecikmedi ve Kılıçdaroğlu dedi ki "böyle disiplinsiz davranışlar gösterenleri partinin kapısının önüne koyarım." Haklıydı, çünkü şu an sıcağı sıcağına tartışılan bir halkoylaması sonuçları ve bu oylamalara karıştırılan hileler söz konusuydu. Ve CHP bu hileleri ortaya çıkarmak için birçok girişimlerde bulunmuş bulunmaya da devam ediyordu. Üstelik YSK'nın oy kullanımından sayımına ve oyların geçerli sayılmasına kadar bir dizi yasal olmayan yolları geçerli sayması nedeniyle YSK; CHP tarafından haklı olarak eleştirilmiş, YSK'da önceki gün suç duyurusunda bulunacağını dile getiren bir açıklama yapmışken birileri birden tartışmayı başka konulara çekivermişti her ne hikmetse.

Sonra tartışmaya Recep Tayyip Erdoğan'da katıldı. O da ne; Erdoğan gazetecilerin bu konu ile ilgili sorduğu soruya yanıt verirken bizlere demokrasi dersi veriyordu. Erdoğan'a göre herkes düşüncesini söyleyebilir, eleştiriler de getirebilirdi öyle kapının önüne koymak moymak olacak şey değildi. Bu sözleri işitince yerimden hopladım. AKP'nin kuruluşundan bugüne kadar geçen sürede parti içinde kaç kurucusu kalmıştı acaba? Şimdiye dek partinin en yüksek koltuklarında oturan, bakanlık yapan, hatta Başbakanlık yapmışlara ne olmuştu da bugün onların yerinde yeller esiyordu acaba? Devletin valisinden, kaymakamına ve hatta seçilmişlerine kadar Recep Tayyip Erdoğan kime tahammül etmişti ve de kapının önüne koymamıştı da bu şekilde konuşmayı kendinde hak görüyordu dersiniz? Bir de Deniz Baykal'ın zikrettiği Abdullah Gül meselesi vardı. Bu konuya da açıklık getirdi Erdoğan. Erdoğan'a göre bu konu da virüstü…

CHP Genel Başkanı tartışmalarla ilgili bir kez daha konuşarak sözünün arkasında durduğunu söyledi ve partili cumhurbaşkanının tarafsız olamayacağını dile getirerek adaylığı konusuna da savunduğu ilkeler nedeniyle adaylığının mümkün olmadığını söyledi. Sözlerini %49'luk dilimin sorumluluğunu taşıdığı ve birçok çevre ile konuyu konuşacağını belirterek "nokta" diyerek gerçekten nokta koydu. Ayrıca CHP'nin olağan kongre kararı çalışmaları başlattığı da açıklandı.

Türkiye Sosyalist İşçi partisi olarak cebren ve hile ile bizlere dayatılan anayasa değişikliği halk oylaması sonuçlarını kabul etmediğimiz için CHP'nin haklı olarak yürüttüğü mücadeleyi destekliyoruz. Resmen getirilmek istenen rejime karşı ise HAYIR Bloğu'nun hız kesmeden birlikte mücadele etmeleri gerektiğine olan inancımız nedeniyle topun ağzına CHP'nin konulmasını bildiğimiz dinci, gerici ve faşist çevrelerin bir oyunu olarak değerlendiriyoruz. Hiç kuşku yok ki HAYIR Bloğu'nu bir arada tutmak sanıldığı kadar kolay değildir. Bununla birlikte bu doğrultuda akılcı bir mücadele yürütmenin de gereği olarak bu yönde CHP'nin atacağı adımlara destek veriyoruz.

Şimdi gelelim bir önemli noktaya daha. AKP iktidarı ile birlikte devletten yoksulluk yardımı alan yurttaşların sayısının15,5 milyon olduğu açıklandı. Eğer bir ülkede 80 milyon nüfusun 15 milyonu devlet yardımı ile yaşıyorsa o ülkede ne sosyal adaletten söz edilir ne de ekonominin ayakta kalabilme şansından. Çünkü yardıma muhtaç konuma getirilmiş yurttaşlar hem üretimden çekilmiş hem de bir siyasi iktidarın oy deposu haline getirilmişlerdi. Uzatmayalım; ülkemiz insanları işsizlik, yoksulluk ve açlıkla boğuşur haldedir. Bir iktidar düşünün ki bütün bu sorunlara çare bulmak ve yurttaşlarının insan gibi yaşamalarını sağlamakla yükümlüdür ama bu iktidar hiçbir zaman geniş halk yığınlarının sorunlarını çözmek şöyle dursun ilgilenmemektedir bile. Bunların işi 15 yıldır köşeyi dönmenin ötesine gitmemiştir.

Yaşanan bunca olumsuzluklara işveren çevresi (TUSİAD) bile isyan eder ve sosyal adaletsizliğin açacağı sorunlara dikkat çekip düzeltilmesi konusunda iktidarı uyarırken nasıl olmaktadır da bu iktidar emekçilerin yaşam düzeyinin yükseltilmesi için asgari ücretten tutun da çalışma saatlerine, işgüvenliğinden tazminatlara kadar hemen her konuda çalışanın boğazını sıkmaya özel bir önem göstermektedir anlaşılır yanı var mıdır? Üstelik İslami hasletlerden dem vurup ne zaman konuşmaya başlasalar "komşusu aç yatarken kendisi tok yatanlar bizden değildir" deyip de milyonları açlığa mahkum eden bir işleyişe nasıl ve niye izin verirler dersiniz? Yoksa bunların estiği, üfürdüğü ne varsa hepsi yalan mı?

Bizim bugüne kadar tanık olduklarımız ve gördüklerimiz çerçevesinde olaylara bakar ve değerlendirirsek bu sözlerin hepsi uyduruk yalanlardan ibarettir. Çünkü bunların ayak izinden gittikleri Muaviye anlayışıdır ki dişi deveye erkek deve diyecek kadar inkarcı olmuşlardır. AKP ve saray iktidarı ise iyice şirazeden çıkmış olup bunlardan her şey beklenebilir. Bu yüzden de günümüz modern burjuvazisi kadar hak, adalet ve özgürlüklere bağlı değildirler. Bunlar, kapitalizmin bütün nimetlerinden yararlanıp Karunlaşırlarken bezirgân kültürün milim bile olsun dışına çıkamayacak kadar kendileri de düzenleri de çürümüştür.

Ülkemizin şu an yaşadığı gerçek tam da budur.

ÇÜRÜMÜŞLÜK…

TURGUT KOÇAK YOLDAŞIN "HER GÜN" BAŞLIKLI ÖNCEKİ YAZILARI

ANA SAYFA