Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, yazı

turgutkocak2009@hotmail.com

GENEL BAŞKANIMIZ TURGUT KOÇAK YOLDAŞIN YAZILARI

"HER GÜN"


1 MAYIS'A GİDERKEN

TURGUT KOÇAK (GENEL BAŞKAN)

30 NİSAN  2017

Sovyetlerin ve Dünya Sosyalist Sistemi'nin yıkılışı ile birlikte genel bir saldırıya geçen kapitalist/emperyalist sistemin ideologları dünyanın sonunun geldiğini ilan ederek 'Yeni Dünya Düzeni' adı altında savunarak kapitalist/emperyalist dünyanın refah ve gelişmişlik düzeyinin aynısının bütün dünyada da yaşam bulacağını savundular.

Küreselleşme adı altında savunulan bu görüşe göre sermaye dünyanın her tarafında engelsiz dolaşıp yatırımlar yapacak böylece de en geri toplumlar bile ileri kapitalist ülkelerin refah düzeyini yakalamak için büyük bir fırsatı ele geçirmiş olacaklardı. Bu yeni liberal görüşler bizim ülkemizde de bazı aydınlar arasında yaygın bir oranda yandaş buldu. Hatta bir dönemin kelli felli sosyalistleri bile yazdıkları yazılarda bu konuya değindiler ve yığınlar ağır bir öğretisel bombardımana tutuldu.

Artık öyleydi ki hiçbir zaman ideologluğa soyunmamış olan sol ve sosyalist yapılarda yer alan sıradan sempatizan ve üye konumundaki kimselerin bile ağzından bu doğrultuda ileri sürülen düşünceler düşmüyor, sosyalizmde kararlı bir duruş sergileyenler ise 'Dinozorlukla' suçlanarak yığınların gözünde saygınlıkları ortadan kaldırılmaya çalışılıyordu. Soldan çıkma bazı kendini bilmezler işi öyle ileri götürmüşlerdi ki gerçek sosyalistlere burjuvazinin gazete, dergi ve televizyonlarından cahil numarası çekecek denli ileri giderek sahiplerinin sesiyle havlamayı bir marifet belleyip doludizgin yollarına devam ediyorlardı.

Bu çevrelerin ileri sürdükleri görüşlerin hemen hiçbiri gerçekleşmedi, aksine kapitalist/emperyalist sistemi dizginleyecek ne Sovyetler Birliği ne de Sosyalist Sistem olmadığı için emperyalizm daha da azgınlaşmış, kendi nüfuz alanlarını genişletmek için her yol mubah diyerek harekete geçiyor ve dünyanın dört köşesinde sıcak çatışmaların giderek arttığı bir ortama girilmiş oluyordu. Artık ABD'yi kimse tutamazdı. Dünyanın geniş bir coğrafyasını istikrarsızlaştırmak için ABD tarafından kurulup beslenen terör örgütlerinin düğmelerine basılıyor, yaratılan ortam bahane edilerek ABD'nin müdahalesine zemin hazırlanıyordu. Bu terör örgütlerinin hiç kuşku yok ki neredeyse tamamının ortaya çıkış merkezi ise Kuzey Afrika'dan Çin Seddi'ne kadar uzanan bir coğrafyaydı. Bu coğrafyada yaşayan halkların çoğu da Müslüman kimlikliydi. ABD'nin bu bölgelerde hatırı sayılır bir deneyimi söz konusuydu. Bilindiği gibi komünizme karşı oluşturulan 'Yeşil Kuşak' projesinin eylemli silahlı örgütleri de buralardan devşirilmişti.

Kapitalist/Emperyalist sistemin propaganda olarak ileri sürüp yığınları körkütük halde istediği gibi yönlendirmek ve yönetmek için Sovyetler Birliği ve Sosyalist Sistem yıkılması nedeniyle düşman olarak göstermesi gereken bir güçte kalmadığından, bir zamanlar tepe tepe kullanılan İslami kılıklı terör örgütlerinin ipi çekildi ve bir bahane ile birlikte bu güçler düşman ilan ediliverdi. Artık kapitalist/emperyalist dünyanın yurttaşlarının korkması gereken bir düşman ortada duruyordu. Bu yönde bahaneler arttırıldı ve Bugün Kuzey Afrika'dan Çin Seddi'ne kadar yaşanılan sıcak çatışma ve savaşlar dünyanın gözünün içine bakıla bakıla yaşama geçirildi. Ülkeler işgal edilip yönetimler devrildi. Şu an Suriye'de yaşanılan kanlı çatışmaların senaryosu başlangıçta 'YENİ Dünya Düzeni' diye dile getirilen anlayışla yazıldı ve kanlı bir şekilde yazılan senaryo oynatılmaktadır.

Elbette kapitalist/emperyalist sistemin bütün bu öğretisel ve eylemsel saldırısı sonucunda taşlar yerinde büyük ölçüde oynatıldı. Sol siyasal yapılar bu saldırı karşısında direnemeyerek ya ideolojik olarak sosyalizmden büyük ölçüde uzaklaştılar ya da sosyalizme duyulan gereksinim ve güven bazılarının gündeminden çıktığı için örgüt yapılarının içi bu saldırıyı işlevsiz kılacak bir mücadele sergilenmediğinden örgütler büyük güç kaybına uğradılar. İşçiler ve emekçiler çok yönlü olarak saldırı altında oldukları, onların emek örgütleri konumundaki sendikaların sınıf ve kitle sendikacılığından uzaklaşmaları nedeniyle işçilerin emeğinden gelen gücü mücadeleye ya hiç yansıtılmadı ya da devede kulak bir etki gücü ile yansıtıldığı için patronlara gün doğmuş oldu. Dünyada ve ülkemizde esen rüzgâr bu yönde olduğu için sosyalist partilerde eşyanın doğası gereği gelişmelerden paylarına düşeni aldılar ve bugünkü umut vermeyen cephe gerisine kadar çekilmek zorunda kaldılar.

Artık ülkemizde sağın seçeneği yine sağ safsatasını savunanların sesi daha da yüksekten çıkar oldu. Böylesine acı bir tablo kaçınılmaz olarak Türkiye'yi AKP iktidarı ile karşı karşıya getirdi. AKP iktidarı da yukarıda dile getirdiğimiz ortamın doğurduğu sonuçlar nedeniyle 15 yıldır iktidarda bulunmaktadır. Üstelik de bu iktidarın son geldiği çizgi tek kişinin diktatörlüğünü yaşama geçirmek için telafisi zor adımlar attığı günleri yaşamaktayız.

1 Mayıs'ın işçilerin ve emekçilerin Birlik Dayanışma ve Mücadele Günü olmasının tarihsel alt yapısı vardır. Devamında da haklı olarak işçi sınıfı başta olmak üzere geniş emekçi yığınlar kapitalizme karşı vermiş oldukları mücadelede çok büyük zaferlere imza atmışlardır. Bu yüzden her yıl coşkuyla kutlanması ister istemez dünyada ve ülkemizde mücadele kararlılığını daha da güçlendirmekteydi. Gelinen noktaya baktığımız zaman ise hem dünyada hem de ülkemizde üzülerek söylemek gerekirse neredeyse alışılmışı yinelediğimiz bir kısır döngüye dönüşmüştür.

Solda yer alan toplumsal güçlerin bileşenlerinden biri olarak Türkiye Sosyalist İşçi Partisi olup bitenlerin geniş bir analizini yaptı. Dinci, gerici, faşist ve tarikatçı güçlerin iktidar olarak bundan böyle başımıza getireceği daha büyük felaketleri bertaraf edip AKP iktidarını püskürtmeden ve emek güçlerine yeni yeni mevziler kazandırılıp bir sıçrama olanağı yakalamadan 1 Mayıs'ın da ruhuna uygun kutlanılamayacağı sonucuna varmıştır.

Bu demek değildir ki alanlardan çekilmeyi öneriyoruz.

Tam tersine alanlara çıkarak ama kalıcı ve etkili sosyalist bir mücadeleyi de örgütleyerek kutlamayı hak edeceğimize inanıyoruz.

Edeceğiz de…

TURGUT KOÇAK YOLDAŞIN "HER GÜN" BAŞLIKLI ÖNCEKİ YAZILARI

ANA SAYFA