AKP ve saray iktidarının kültürü
sürvivor kültüründen öte bir kültür değil. Survivor
yarışmasından birinde Nagihan şöyle diyordu; "Kıskanıyorsun beni
kızım!" İşte bu anlayışla tıpa tıp örtüşen bir anlayışla AKP ve
saray yönetiyor ülkemizi.
Kars'ta konuşan Başbakan Binali Yıldırım Avrupa'ya seslenerek
Avrupa'nın bizi kıskandığını söylüyor. Neymiş efendim köprüler
yapmışlar, dünyanın en büyük havaalanını yapıyorlarmış. Valla bu
şark kurnazlığından iyice illallah dedik.
Ülkemizde işsizlik almış başını gitmiş, gençlerimizin neredeyse
tamamına yakını iş bulamıyor. Sokaklar açlıkla ve yoksullukla
boğuşan insanlarımızla dolup taşmış, yolsuzluk, vurgun, talan,
rüşvet, devlet kapısına işe alışlarda sınavın yerini hülle
sistemi almış, Avrupalılar bizi yine de kıskanıyorlar niyeyse.
AKP ve saray Suriye'nin iç işlerine karışmış, Suriye'de akıl
almaz bir şekilde terör örgütlerine destek olmuş, ne gariptir ki
bu yanlış politika yüzünden IŞİD gibi terör örgütleriyle karşı
karşıya gelinmiş, askerlerimiz bir bataklığın içine sürülmüş, bu
yüzden 71 askerimiz canından olmuş çok sayıda yaralı vermişiz
sonra da bir de bakmışız ki 'Fırat Kalkanı' operasyonu
bitirilivermiş. Bütün bu ayaz politikalara karşın Avrupa yine de
bizi kıskanıyormuş ki anlaşılır gibi değil.
AKP iktidarı ile birlikte eğitim bitirilmiş. Eğitim imam hatip
okulu anlayışıyla aşılanmış, yetmemiş işin içine tarikatlar,
cemaatler karıştırılmış, salt bu yüzden çocuklarımız canından
olmuşlar, tecavüze uğramışlar ama Avrupa yine de bizi
kıskanıyormuş. Ülke yönetimi keyfiliğe kapı aralamış, yargı
iktidar tarafından denetim altına alınmış, adalet mekanizması
felç edilmiş, yargı kararları bile siyasi iradenin istediği
doğrultuda verilir olmuş ama niyeyse Avrupa bizi kıskanmaktan
neredeyse çatır çatır çatlayacakmış. Ülkede demokrasinin D'si
kalmamış, anayasa değişikliği ile padişahlık yönetimi getirilmek
isteniyor ama 'HAYIR'cı Avrupa bizi kıskandığı için Recep Tayyip
Erdoğan'ı başkan yapmak istemediğinden çılgına dönmüş.
Bugünlerde duyduğumuz yalanların kuyruklusunu bir sonraki gün
daha da kuyruklusu izliyor. 'EVET' kampanyası yürüten AKP ve
saray çevresi devletin bütün olanaklarını seferber etmişler
hababam yalan üretiyorlar. Bunların bugüne kadar 'EVET'i
savunmak için değişiklik yaptıkları anayasanın18 maddenden bir
tanesini bile savunduklarını görmedik ama bol hamasi sözlerle
sağa sola tehdit savurup duruyorlar. Bununla da yetinmeyip
'HAYIR' çalışması yapan CHP liderinin önüne geçip provokatif
sorular sormaya kalkışıyorlar. Bu tür vakanın en son kahramanı
ise 'HAYIR' çalışması yapanların yanına giden Recep Tayyip
Erdoğan oldu. 'HAYIR'cılara neden 'hayır' diyorsunuz dediğinde
orada bir yurttaşımız çağdaş Türkiye istediğimiz için diye yanıt
verdiği için o da çağdaşlık diye diye oradan görünen 'Yavuz
Köprüsü'nü işaret ediyor. Yani en tepedeki kişinin çağdaşlıktan
anladığı şeyi de böylece öğrenmiş oluyoruz. Bu kadar mı? Tabiki
de değil.
Erdoğan oradan ayrılırken bir de Kemal Kılıçdaroğlu'na "yalancı"
diyerek hakaret ediyor.
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Avcılar’da trafiğe
kapalı Marmara Caddesi’nde oluşturulan stantta fidan
dağıtımından önce 'EVET' konuşması yaparken Aslan gibi bir kadın
çıkıyor ve bağırarak 'EVET'i anlatması için bir soru soracağını
söylüyor. Bunun üzerine kadının üzerine yürüyen ve sesinin
duyulmaması için alkış tutan AKP'lilere karşın kadın yine de
söyleyeceğini söylüyor ve "anlatabiliyorsa 'EVET'i anlatsın,
AKP'liler Kılıçdaroğlu'na provokatif sorular sorarken bu mümkün
oluyor da benim soruma niye yanıt verilmiyor" diyor. Tabiki de
orada Bakan Veysel Eroğlu 'EVET'i savunamayacağını bildiği için
kadını da oradan polis zoruyla hakkında soruşturma başlatılacağı
savıyla uzaklaştırıyorlar.
Şimdi soruyoruz o polislere; başta Kılıçdaroğlu olmak üzere 'HAYIR'cılara
provokatif sorulan soranları niye uzaklaştırmıyor ve de
haklarında bir soruşturma yapmaya yeltenmiyorsunuz da soru 'EVET'çilere
sorulmaya kalkılınca hemen kolları sıvıyorsunuz bilmek isteriz
elbette?
AKP ve saray zihniyeti ipin ucunu kaçırmış durumda. Bu yüzden de
gittikleri her yerde en az ülke nüfusunun yarısı olan 'HAYIR'cılara
yönelik ağır ithamlarda ve tehditlerde bulunuyorlar. Bu
yaklaşımdan kendilerine vazife çıkaranlar duracak değil ya
isminin başında cumhuriyet olan bir savcı 'HAYIR'cıları
tutuklamaktan söz ediyor, valisi, kaymakamı 'EVET' vermemeleri
durumunda yurttaşların başına nelerin geleceğini rahat rahat
dile getiriyorlar, bir AKP'li tabancasını ateşliyor, daha neler
neler.
Dünde gülsek mi ağlasak mı cinsinden bu olaya daha tanık oldu
Türkiye. AKP ve saray koskoca ülkeyi babasının çiftliği olarak
görüyor ya kamu alanı falan taktığı yok. Her yere 'EVET'
afişleri asabiliyor. Dün gece de İstanbul'da Saadet Partisi'nin
İl binasına AKP'liler 'EVET' pankartı asmaya kalkıştılar. Yine
dün İstanbul'da bir halk otobüsünde Recep Tayyip Erdoğan'ın
propaganda afişleri olduğu için karşı çıkan yurttaşlarla savunan
bir kadın arasında ilginç tartışmalar yaşandı. Kadın önce Recep
Tayyip Erdoğan'ın ne büyük bir insan olduğunu 'Dünya Lideri'
tanımlaması ile anlattı. Arkasından da; "az kaldı, hepiniz
öleceksiniz…gebereceksiniz" diye viyak viyak bağırdı. Daha önce
yine önemli bir AKP'li 'Hayır'cılara da yaşam hakkı tanıyacağız
demişti de tepemiz atmıştı, bu kadın en az Türkiye'nin yarısını
öldürmekten ve gebertmekten söz ediyor bilmem haberlerde dinleme
olanağınız oldu mu?
Ne demişler ot otun üstüne ot da kökünün üstüne. Acaba bu kadın
kimin sesi olarak konuşuyor dersiniz? Bu zihniyet nasıl kör bir
zihniyettir hiç kafanızda tartıp düşündünüz mü?
Düşünmediyseniz düşünün. Düşünün ki sandığa gidin ve kesinlikle
insanlık görevinizi yerine getirin, yoksa bunların IŞİD'la
aralarında fark olabileceği saflığına asla asla kapılmayın.