turgutkocak2009@hotmail.com

GENEL BAŞKANIMIZ TURGUT KOÇAK YOLDAŞIN YAZILARI

"HER GÜN"


AVRUPA'YI KONUŞMAK

TURGUT KOÇAK (GENEL BAŞKAN)

13 MART 2017

Yatıyoruz, kalkıyoruz Avrupa'yı konuşuyoruz. Hollanda şunu demiş, Almanya konuşmamıza izin vermemiş, Danimarka gelmeyin bizim ülkemize diyerek sesini duyurmuş. Vay siz misiniz bunu diyen; Recep Tayyip Erdoğan meydanlarda durmadan verip veriştiriyor bu ülkelere. Oysa bizzat kendi başbakanlığı döneminde yabancı ülkelerde seçim propagandası yapılamayacağına dair yasa çıkartılmış. Konu iç politikada malzeme haline getirildi. Padişahlık anayasasının geçirilmesi için yığınlara gaz verildikçe veriliyor. Vay sen benim bakanıma nasıl izin vermezsinden başlayıp faşist ve nazi suçlamaları arka arkaya sıralanıyor. Yok, ben Almanya'ya gelirim, eğer beni içeri almazsanız bütün dünyayı ayağa kaldırırım cinsinden palavralar sıkılıyor.

Peki, bu yönde doludizgin politika yapılırken olanlar ne yönde? Hollanda kararlı bir şekilde aldığı kararların arkasında duruyor. Bir bakan polis eşliğinde ülkeden çıkarılıyor, Dışişleriyle alakası olmayan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun uçağına da izin verilmiyor. Arkasından diğer Avrupa ülkeleri de bu ülkeleri izleyerek arka arkaya açıklamalar yapıyor. Attıkları adımın ayırdında bile olmayan AKP ve saray iktidarı ise bildiğimiz hamaset dolu sözlerine hız kesmeden devam etmekle kalmıyor, bir de sözü geçen ülkelerin temsilciliklerinin önüne taraftarlarını yığarak olmadık yöntemlere başvuruyor. Örneğin Hollanda temsilciliğinin bayarağının indirilmesi gibi.

Kimseye bu tür konularda ne yapmaları gerektiğini öğretmek bizim derdimiz değil ama hiç değil dünyadan bir haber olan AKP ve saray iktidarı CHP'nin Eski Genel Başkanı Deniz Baykal'ın uyarılarına kulak vermelidir. Deniz Baykal'ın konuşması böylesi durumlarda nasıl bir tutum alınması gerektiğini açık seçik anlatmaktadır. Herhangi bir ülke; sizin ülklerine gelmenizi istemiyorsa gitmezsiniz olur biter. Bu konuda efelenip durmanın hiç ama hiçbir yararı da yoktur gereği de. Türkiye'nin onca yıllık diplomatik tecrübelerinden yararlanmak isteyen bir iktidar isterse yararlanır ve de bu işi daha da kötü bir mecraya taşımadan sorunu çözer.

Ancak AKP ve saray iktidarının böyle bir isteği yoktur. Yoktur, çünkü onlar için şu an yaratılan ve Türkiye için çok büyük sorunlar ortaya çıkaracak olan bu gelişmeler çok da önemli değildir. Onlar anayasa için yapılacak olan 'EVET' e kitlendikleri için burunlarının ucunu bile göremez konumdadırlar.

Evet, Avrupa'da milliyetçi dalganın artmakta olduğunu kimse görmezlikten gelemez. Bu bağlamda da Avrupa ülkeleri kendi kamuoylarının milliyetçi zihniyetine şirin gözükmek yerine düşünce ve söz özgürlüğünü dikkate alarak davranmalıdır tamam da; bütün bu yaşananların bir tarafı olan AKP ve saray iktidarı kendi içimizde kime söz hakkı ve de özgürlük alanı bırakmıştır ki çıkıp başkalarını eleştireceğine ya önce kendisine bakmalı değil midir? Bir muhalefet liderine; "seninle neyi konuşacağız ya" diyen Recep Tayyip Erdoğan'ın söylediklerini kim inandırıcı bulabilir acaba söyler misiniz? Hem 'HAYIR' çalışması yürütenlere onca baskı yöntemleri uygulayacak, onların toplantılarını yapamamaları için kendilerine salon verilmesini bile engelleyeceksiniz, sonra da çıkıp "eyy Avrupa" diyerek sesinizi yükseltip denetimsiz bir sürü söz söyleyerek Türkiye'yi daha da zor durumlara düşüreceksiniz hiç bunun anlaşılır yanı var mıdır?

'HAYIR'cıları polis marifeti ile yerlerde sürükleyip, gözaltı yapacak, polis köpeklerine ısırtacaksınız, bütün bu gerçekler hava civaymış gibi davranarak mağduriyetten beslenmek için krizi daha da bir körüklemeye kalkacak ve de kazançlı çıkacağınızı düşüneceksiniz öyle mi?

16 Nisan gelir geçer. Peki, tam da bu tarihlerden sonra başlayan turizm mevsimi nedeniyle ülkemize Avrupa'dan hiç turist gelmeyeceğini düşünürseniz bu sektörde neler yaşanır, ülkemizin kaybı nedir niye hesap edilmez. Bütün dış satımımızın %50'sini Avrupa ülkelerine yaptığımıza göre keza dış alımımız da öyle yaşanan ve de iktidar eliyle daha da derinleştirilmek istenen bu kriz sonucunda ülkemizin hali ne duruma düşer; hiç düşünülmüş müdür?

Birilerine bütün yetkileri vereceğiz diye bu ülke bu ağırlığı kaldıramaz. Daha da önemlisi ortaya çıkacak olan bütün ekonomik ve sosyal sorunların yükü yine çalışan ve de emeği ile yaşamını sürdüren yurttaşlarımızın sırtına yıkılacağına göre; bizler niçin bu iktidarın içte ve dışta sürdürdüğü gerilimli politikalara onay verelim? Bizler niye tepemizde padişah yetkileriyle donatılmış birinin kılıcının tepemizde sallanıp durmasına geçit verip bu çevrelere fırsat verelim?

Sonuç olarak AKP ve saray iktidarı her karmaşadan çıkarına sonuçlar çıkarmaya çalışmakta olup bilinçli bir şekilde karmaşaya kapı aralamaktadır. Karmaşanın sonucunda ülkemiz akıl almaz şeylerle karşılaşacakmış, ülkemizin geniş emekçi yığınları yeni yeni olmadık sorunların yükünü yüklenecekmiş bunların derdi bile değildir. İşte bütün bu yaşadıklarımızı göz önünde bulundurarak sandığa gitmeli ve 'HAYIR' demeliyiz. 'HAYIR' demeliyiz ki padişah heveslilerinin ve de Esenyurt Belediye Başkanı'nın kafasında olanların hevesleri kursaklarında kalsın. 34 gün içinde çok şey olabilir. 34 gün içinde 'HAYIR' oylarını görülmemiş bir şekilde ikiye bile katlamamızın olanağı vardır.

Vardır, çünkü padişahlık heveslilerinin karşısında Cumhuriyetten yana olanların yenilebileceğini kimse aklının ucundan bile geçirmemelidir.

Geçirmeye kalkarsa da karşılığını alıp oturmalıdır yerine…

TURGUT KOÇAK YOLDAŞIN "HER GÜN" BAŞLIKLI ÖNCEKİ YAZILARI

ANA SAYFA