AKP ve saray olağan koşullarda ve
özgür propagandanın serbest olarak sürdürülmesi sonrası
getirdiği anayasa değişikliğine halktan olur almasının olanağı
yok. İşte bu yüzden AKP ve saray farklı farklı yollar izleyerek
ve ülkede becerebilirlerse denetimde tuttukları bir kargaşa
ortamında sonucu 'EVET'e çevireceklerini düşünüyorlar. Zaman
zaman AKP'liler tarafından gerilimi yükseltici hamleler geliyor
ki, bunun nedeni de 'HAYIR' oyu vermek isteyenleri kendi
tuzaklarının içine çekmek istemelerinden kaynaklanıyor. Sinop
AKP İl Yöneticisi Musa Yıldırım'ın haberlerde herkesin tepkisini
çekecek bir görüntüsü yayınlanıyor. Görüntüde "BÜYÜK TÜRKİYE
İÇİN HAYIRCILARA NE YAPACAĞIZ" denildikten sonra Musa Yıldırım
silahını arka arkaya ateşleyerek ne yapacaklarını da böylece
göstermiş oluyor.
İpi bu denli kıran AKP yöneticileri tepkiler üzerine istifa bile
etseler bu sahne gösteriyor ki AKP ve saray yönetilebilir bir
kargaşaya çoktan 'EVET' demiş bile. Bu yolla bir yandan
AKP'lilerin vidası sıkılanıp gözü kara taraftar haline
getirilmesi düşünülürken diğer yandan da olası olaylar sonucu 'HAYIR'cılara;
"bakın biz dememiş miydik bunlar terörist" diye suçlamak için
akıl dışı tutum ve davranışlarının çıtasını yükseltiyorlar.
Bir önemli nokta da iktidarın bakanlarının Avrupa'da 'EVET' için
toplantı ve miting yapma isteklerinin geri çevrilmesi. AKP ve
saray bu geri çevrilmeyi kullanmak için yeni bir fırsat
yakaladığını sanıyor ve sonuna kadar götürmek için de AKP ve
saraydan öyle açıklamalar geliyor ki, Almanya'nın ve öteki
Avrupa ülkelerinin bu açıklamalara karşı sessiz kalmasının
olanağı yok.
Böyle bir şey AKP ve saray tarafından niye önemli bir fırsat
gibi görülüyor ve yangına körükle gitmeye çalışılıyor?
Bir kez bu gerginlik ortaya çıktıktan sonra Recep Tayyip Erdoğan
için yeni bir fırsat doğdu. Erdoğan, bu fırsatı değerlendirerek
iç kamuoyunda ne dirayetli adam, kimseye boyun eğdiği yok,
Avrupa'ya kafa tutuyor ve "Almanya beni geri çevirirse bütün
dünyayı ayağa kaldırırım" diyerek yandaşlarına önemini bir kez
daha anımsatmış oluyor. Oluyor da bunu yapabilecek gücü var mı?
İşte orası çok açık. Bundan böyle Recep Tayyip Erdoğan'ın
aklıyla kimsenin kuyuya girmesini beklemek doğrusu ham hayal
olur. Ancak Recep Tayyip Erdoğan yine de 16 Nisan'a kadar durumu
idare edebileceğini düşünüyor ve sonrası Allah kerimdir diyerek
ağzına ne gelirse söylüyor.
Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinde AKP'li bakanlar miting ve
toplantılar yapsalar ne olur, yapmasalar ne olur? Bu yöntemle
oylarının fanatikler dışında artacağını sanıyorlarsa yeminle
söylüyorum aldanıyorlar. AKP içinde cumhuriyet yerine tek adamın
her şeye egemen olmasını istemeyen pek çok insan var. Bu yüzden
de Almanya ve diğer Avrupa ülkeleri yasaklama yoluna
gitmeselerdi iyi ederlerdi. İyi ederlerdi, çünkü nasıl ülke
içinde AKP ve saray sözcüleri anayasalarını savunacak bir yol
bulamıyorlarsa orda da bulamayacaklar 'HAYIR'cıların yeri çukur"
demenin ötesine geçemeyeceklerdi. Bu da toplumun neredeyse
yarıdan fazlasının tepkisine neden olduğuna göre varsınlar
Almanya'da da aynı minval üzerine konuşsalardı ne olacaktı ki
sanki?
Yalnız bu yasaklamanın küçük bir ölçüde de olsa 'EVET' oylarının
artmasına sebep olacağı da gözlerden ırak tutulmamalıdır. Bu
yüzden de bugüne kadar AKP ve Recep Tayyip Erdoğan'ı savunup
kollayan Batı düşüncelerinden tersyüz ederken de yine AKP ve
sarayın işine yarayacak bir tutum sergilemiştir. Dolayısıyla bu
gelişmelerin AKP ve saray nezdinde nasıl kullanılacağını
birileri çıkıp şu Avrupa'ya anlatması gerekir.
Bir önemli noktada AKP ve sarayın başta Almanya olmak üzere
Avrupa ülkeleriyle gerginliği sürekli tutmayacağını, kısa yoldan
olağana dönmenin yollarını arayacağını düşünenler olabilir.
Tamam, hem de bunun daha dün kadar eski bir örneği var önümüzde
ama yine de yaratacağı yıkımı iyi hesap etmek gerekir. Rusya ile
yaşanan bunalımın ülkemize neler getirdiğini herkes biliyor.
Almanya ile yaşanacak bunalımında sonuçları üç aşağı beş yukarı
aynı olacaktır. En başta bir kez daha turizmle uğraşanların
kapısını iflas tehlikesi çalacak ve Türkiye bunun bedelini
gerçekten de ağır ödeyecektir. Salt bu kadarla da kalmayacak
Almanya ve öteki Avrupa ülkeleriyle sürdürülen ticarette de bir
kopma yaşanacağı için içerde büyük bunalımlar yaşanabilecek.
Yalnız bütün bu gerçeklere karşın AKP'nin derdi ne ülkedir ne de
ülkenin insanlarıdır. Bunlar önlerine tek kişinin egemen olduğu
padişahlık yetkisi ile donatılmış birini yani Recep Tayyip
Erdoğan'ı başımıza kral olarak oturtmak istiyorlar. Bu yüzden de
bu iktidarın yıkımı dikkate alabileceğini ve sağlıklı bir
çizgiye kendisini çekebileceğini düşünmek gerçekten de saflık
olur.
Sonuç olarak bugün anayasa halk oylamasına 40 gün kalmıştır.
Bu iktidar ve 'EVET'çiler ne yaparlarsa yapsınlar 'HAYIR'ı alt
edemeyecekler, 17 Nisan sabahında ülke onurlu ve gururlu bir
sabaha kesinlikle uyanacaktır.
Göreve devam, HAYIRLI işle yapmaya devam…