VURGUNA KAPI ARALAMA
TURGUT KOÇAK (GENEL BAŞKAN)
06 ŞUBAT 2017
Bildiğiniz gibi AKP ve sarayın
marifetleriyle artık ekonomi dönmüyor. Üretim durdu, alışveriş
olmadığı için esnaf kan ağlıyor. Bu durumda bile iktidarın bula bula
bulduğu çare yurttaşların gözünü boyamak ve onları biraz daha borç
batağına sokmak oluyor. Neymiş efendim özellikle beyaz eşya ve
mobilyada vergi indirimlerine gidilmiş. Ancak indirilen vergi
indiriminin arkasından da hemen %11'leri bulan zamlar yapılarak
değişin bir şey olmadığı gibi indirime karşın yine de yapılan zam
nedeniyle fiyatlar yukarılarda olacak.
İktidarın bu yöntemle yurttaşları borç batağına itmesi ise ayrıca
konuşulması ve üzerinde durulması gereken bir Alicengiz oyunu. Hiç
kuşku yok ki, iktidarın bu oyununa gelenler değişen bir şeyin
olmadığını görecekler daha da ağır bir yükün altına girerek
iktidarın uydurma yöntemlerine kanmalarının bedelini de ödemiş
olacaklardır. İktidara yakın çevreler alınan bu kararlardan sonra
içeride ticaretin canlanacağı ve 10 milyar TL gibi bir para
döneceğinin hesabı içindeler. Böyle bir şey olur mu bilemiyorum ama
olsa bile ekonominin bu tür pansuman yöntemlerle kurtulamayacağı
kesin.
AKP iktidarının 15. Yılının içinde. İktidara geldiği günden bu yana
kamu kurumlarını yabancılara sata sata bitirdiği için elinde satacak
bir şey kalmamış durumda. Bu yüzden de oluşturulan 'Varlık Fonu'ndan
medet umuluyor. İzlenen politikalar yüzünden ve özellikle de
siyaseten yaratılan belirsizlikler nedeniyle ekonomi daha da bir
çıkmaz yola girdiği için belki de iktidar son çare olarak elde
bulunan tüm kamu kurumlarını yabancılara satmak ya da ne bileyim
yatırım yapılsın düşüncesiyle sözü edilen bu kurumlar ipotek
gerçeğiyle karşı karşıya bulunuyor. Devredilen kuruluşlar T.C.
Ziraat Bankası, Botaş, Türkiye Petrolleri, PTT, Borsa İstanbul,
Türksat'taki Hazine hisseleri, Telekomünükasyon'un yüzde 6.68
oranındaki hissesi, Eti Maden ve Çay İşletmeleri oldu.
Atılan bu adımlar için iktidar çevreleri ve iktidara yakın olan
kimseler ne derlerse desinler bu yeni bir özelleştirme hareketi ve
de ülkenin onca yıllık kurumlarının peşkeş çekilmesinden ibarettir.
Ayrıca bu kurumlar Varlık Fonu'na devredildi diye de kimsenin gelip
Türkiye'de yatırım yapacağı falan da yoktur. Olsa bile bir anlamda
ipotek olarak ortaya sürüleceği için bu kuruluşları yok pahasına
yitirmemizin dışında bir yararı da olmayacaktır. Bu kadar zorluğun
içinde sözü geçen bu kuruluşların alıcıları çıkabilir, bu da
demektir ki T. C. Ziraat Bankası'nın da elden çıkmasıyla ülkemizdeki
bankaların neredeyse tamamı yabancıların eline geçmiş olacağı için
ileride Türkiye korkunç boyutlarda dış finans kuruluşlarının
baskısıyla atılan bu adımların bedelini ödemekle karşı karşıya
kalacaktır. Sözü edilen bazı kuruluşların stratejik önemine
değinmiyorum bile. Değinmiyorum, çünkü AKP ve saray iktidarı
döneminde Türkiye'nin stratejik öneme sahip hiçbir kuruluşu kalmış
değildir. Hemen hemen bütün dünya için her şeyimiz aşikar hale
gelmiştir.
Düşüncelerimizi doğrulayan açıklamalar ilgili bakanlardan gelmiştir
bile. Yapılan açıklamalarda özelleştirmeye devam edileceği 10
milyarın üzerinde bir kazanç elde edileceği dile getirildi bile.
Ayrıca Varlık Fonu'na devretme olayı ülkemizde yakıcı bir şekilde
gündemde olan anayasa değişikliği için yapılacak olan halk oylaması
dönemine de rastlamış olması elbette bir rastlantı değildir. Çünkü
iktidar başka bir zamanda böyle bir adım atmış olsaydı hiç kuşku yok
ki, muhalefet çevrelerinde ve ekonomi bilen çevrelerce çok
tartışılacağını iyi bilmekteydi. Bu yüzden de böyle bir dönemde bu
adımları atarak eleştirilerden de bir ölçüde de olsa yakayı sıyırmış
oldu.
Burada bir önemli noktaya daha işaret etmekte yarar vardır.
Bilindiği gibi iktidar pek çok konuda Sayıştay denetiminden
rahatsızdır. Ve hatta bu rahatsızlığını kimi zaman direnerek, kimi
zaman da ilgili belge ve bilgileri Sayıştay'a ulaştırmayarak
denetimden kaçmaktadır. Varlık Fonu Sayıştay'ın denetimi dışındadır.
Sözü edilen kurumlar bu fona aktarıldıktan sonra da denetimin
dışında kalacağı için orada ne biçim fırıldaklar dönmüş olduğunu da
kimseler anlamayacaktır. Bir başka deyişle vurgunlar kolaylıkla
gerçekleşecek, istenilen yabancı kuruluşa istenildiği fiyatlarla
satılıp özelleştirmeleri de sağlanabilecektir.
AKP iktidarı OHAL altında hem siyaseti, hem de ekonomiyi uhdesi
altına almıştır. OHAL'i dayanak yaparak kolaylıkla işler çevirmekte,
kendileri dışında siyaseti kilitlemeye kalkarak dikensiz gül
bahçesinde dolaşmak istemektedir. Ancak bu tür adımların sonu hayır
getirmeyecek, hem ülke altından kalkamayacağı yüklerin altına
sokulacak hem de siyasetin ülkemizde daha da diktatöryal tedbirlere
başvurulacaktır.
Değerli yurttaşlar, görüldüğü gibi batakçı, vurguncu, üretim
yapamayan, hazırı satıp savuran soyguncu bir iktidarla karşı
karşıyayız. Eğer anayasa değişikliği halktan 'EVET' oyu alırsa
bunları dizginlemenin ne olanağı kalacak ne de ülkemiz karşılaşacağı
büyük tehlikelerden kurtulabilecektir. Bu yüzden de AKP ve saray
iktidarının istediği anayasa değişikliğine 'HAYIR de, geçit verme!
Geçit verme ki halkın sırtından egemenlik sürdürenler yolun
bittiğini görsünler.
Geçit verme ki, padişah yetkileriyle donatılmış tek kişilik yönetime
mahkum olma!