

turgutkocak2009@hotmail.com
GENEL BAŞKANIMIZ TURGUT KOÇAK YOLDAŞIN YAZILARI
"HER GÜN"
"VESAYET REJİMİ"
TURGUT KOÇAK (GENEL BAŞKAN)
04 OCAK 2017
Dün siyasi partilerin grup
toplantıları vardı. Grup toplantılarında konuşan parti genel
başkanlarının verdikleri mesaj oldukça önemli mesajlardı.
Bildiğiniz gibi CHP, ta başından beri AKP'nin getirmek istediği
başkanlık anayasasına temelden karşı. Karşı olduğu için getirilmek
istenen anayasa değişikliğine bütünüyle karşı çıkıyor ve getirilen
bu değişiklikle rejim değişikliğine gidileceğini ve ülkede tek
kişinin her dediğinin yerine getirildiği bir diktatörlük yönetimine
geçileceğini savunuyor. Dolayısı ile diğer çok önemli konuların
yanında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu AKP'nin getirmek
istediği anayasa değişikliğine değiniyor ve anayasa değişiklik
isteğinin meclisten geri çekilmesi için Başbakan'a ve Recep Tayyip
Erdoğan'a çağrıda bulunuyor.
AKP Grup toplantısında konuşan Binali Yıldırım ise itiraf ediyor.
Getirilen anayasa değişikliği ile rejim değişikliği yapılacağını.
Ancak yine de köylü kurnazlığına başvurarak söylüyor söyleyeceğini
ve "Evet, getirmek istediğimiz değişiklik rejim değişikliği, vesayet
rejimi değişikliği" diyor.
Şimdi sorabiliriz. Sizin partinizin iktidarda kaldığı süre 15. Yılın
içinde. Bu kadar süre sonra geldiğimiz noktaya baktığımız zaman
sizin ve sizin gibilerin her konuda attığı adımları engelleyecek bir
güç tanımadığınıza ve de hukuk mukuk takmadığınıza göre acaba şu an
Türkiye'nin içinde bulunduğu rejim nasıl olmaktadır da sizin için
vesayet rejimi olarak nitelenebilir? Eskiden ordunun sizi
frenlediğini düşünür vesayet suçlamasını ordunun üzerinden
yapardınız, olmadı yargıyı bahane eder yine vesayet rejimi
nitelemesi yapardınız, ya da bizler söyleyeceğimizi biraz daha
kapsamlı hale getirelim Türkiye'de hangi kurum bıraktınız ki sizin
tekerinize taş koymakta ve de siz bu yüzden Kılıçdaroğlu'nun
eleştirisine karşı yanıt vererek değişecek olanın "vesayet rejimi"
olduğunu söyleyebiliyorsunuz?
Uzatmayalım, grup toplantısında sizin söylediklerinizi
alkışlayanları kandırabilirsiniz, ne ki bizlerin sizin yıllardır
yinelediğiniz sözlere kanacağımızı düşünmüyorsunuz herhalde.
Getirmek istediğiniz anayasa metnini isterseniz bir kez daha okuyun.
Eğer anlama probleminiz yoksa bu metinle birlikte getirmek
istediğiniz değişiklikle Recep Tayyip Erdoğan'a padişah yetkisi
verdiğinizi bütün açıklığı ile göreceksiniz. İşte bu yüzden siz
vesayet rejimi diyerek güya yanıt verdiğiniz sözlerle cumhuriyeti ve
cumhuriyetin ilkelerini ta kökünden değiştirmek istediğinizi dile
getiriyorsunuz. Şu an bile ülkede ne demokrasi söz konusu ne de hak
ve özgürlükler. İstediğiniz kişiyi bir muhbirin sözüyle kolaylıkla
içeri gönderebiliyorsunuz. Sizi eleştiren onca insana ortalarda
vızır vızır teröristler ve onların destekçileri dolaşırken terörist
muamelesi çekip içeri atıyorsunuz sonra da kalkmış yapmak
istediğiniz değişikliklerle işin nereye varacağını kavramayacağımızı
düşünerek sadece sizin ağzınıza bakanları kandırmaya yönelik boş
sözler söylemeye devam ediyorsunuz.
Size soruyorum, sizin rejiminiz şu an Ahmet Şık'ı, Hüsnü Mahalli'yi,
Musa Kart'ı ve Cumhuriyet gazetesinin gazeteci ve yöneticileriyle
birlikte 150 gazeteciyi içeri atabiliyorsa; Halkevi üyesi iki kişi
laikliği savundukları için toplumu kin ve düşmanlığa sevk ediyorlar
diye tutuklanıp içeri gönderilebiliyorlarsa siz değil vesayet
rejiminden söz etmek topluma vereceğiniz tüy kadar bile mesajınız
kalmamış demektir. Önce yüreğiniz yetiyorsa çıkın bu halka Recep
Tayyip Erdoğan'ı hangi yetkilerle donatmak istediğinizi söyleyin
söyleyebiliyorsanız…
Gelelim Bahçeli Beyefendiye. O da grup toplantısında konuştu.
Reina'daki terör eylemlerine değinip nasıl bir kişinin 7 dakika
boyunca katliam yaptığını sordu. Tabi kime soruyorsa. Sonra da basın
mensuplarının karşısına çıkıp anayasa değişikliğini savundu ve tek
bir oyunun olduğunu oyunun da evet olacağını referandumda da evet
oyu vereceğini söyledi. Yani daha meclis genel kuruluna bile
getirilmemiş olan anayasa değişikliği ile ilgili vereceği oyu açık
etti.
Tabi Bahçeli'nin bu tutumu AKP'lileri derecesiz sevindirmiştir
elbette de, kendi partisi içinde daha pek çok milletvekilinin kazan
kaldıracağı sinyalini de olup bitenler vermiş bulunmaktadır.
Sanırız, böyle giderse Bahçeli'nin MHP'si seçimlere kadar bile
varmadan dağılmakla karşı karşıya kalabilir. Bu yüzden de Bahçeli
grup toplantısında ne konuşursa konuşsun, hangi ağdalı sözlerle
gönül çelebileceğini düşünürse düşünsün siyaseten işi bitmiş bir
mevtadan öte bir şey değildir artık.
Gazeteci var, gazetecilik yaptığı söylenen ama görevi muhbirlikten
öte olmayan kimseler var. Bugün yandaş basında yüklü maaşlarla görev
yapan kimselerin neredeyse tamamı gazeteci değil, iktidarın birer
muhbirine dönüşmüşlerdir. Cem Küçük'ün yazdıklarını ve çıktığı
televizyon kanallarında konuştuklarına bakın bir ne demek istediğimi
anlamakta kesinlikle zorlanmayacaksınız. Adam sanırsınız savcı ve
yargıçlara emir verme görevine getirilmiş. Şu tutuklanmalı diyor,
tutuklanıyor, şunun sesi kısılmalı diyor sonuç hemen alınıyor.
Benzer başka gazetecilerde var elbette. Baksanıza türbanlı bir köşe
yazarı Nevşin Mengü'nün işinden atılması gerektiğini yazacak kadar
ileri gidebiliyor. Bunlar öyle çoklar ki isimlerini bile yazmaya
değmez.
Bir de Modacı Barbaros Şansal'ın attığı söylenen twit var gündemde
tartışılan. Söylenen diyorum çünkü Şansal Twit bana ait değil diyor.
Ki twit ona aitse kimsenin bu twite arka çıkacağını düşünmüyorum.
Ancak daha uçaktan iner inmez bir güruhun saldırısına uğraması da
gerçekten düşündürücüdür. Adı geçen kişi tutuklanmıştır, yargı önüne
çıkar hesabını da verir. Bir hukuk devletinde olması gereken de
budur. Ancak böyle olmuyor niyeyse. Birileri kendisini en vatan
kurtaran Şaban yerine koyarak linç etmeye kalkışıyor. Linç için
orada bulunmayan bir sürü trolde bunların içinde İ. Melih Gökçek'te
var öyle bir kışkırtıcılık yapıyor ki yazdıkları haddini aşan sözler
olmanın da ötesine geçiyor. Her ne hikmetse bu twitlerden dolayı
kimse toplumun diğer diğer kesimine karşı kışkırtmaya kalkmaktan ne
gözaltına alınıyor ne de tutuklaıyor. Ne var ki laikliğin
savunulması anayasal bir görev olduğu halde halkevleri üyesi iki
kişi gözaltına alınıp içeri boyluyorlar.
Sayın Binali Yıldırım sizin "vesayet rejimi" diye diye Türkiye'yi
getirdiğiniz nokta burası.
Bilmem görebilme yetiniz var mı Türkiye kan gölüne döndü sayenizde
kan gölüne.
Acaba daha nereye kadar gitmeyi planlıyorsunuz bilmek bu ülkenin bir
yurttaşı olarak hakkımız bilmem yeterince söylediklerim açık mı?
|