

turgutkocak2009@hotmail.com
GENEL BAŞKANIMIZ TURGUT KOÇAK YOLDAŞIN YAZILARI
"HER GÜN "
YALANCININ…
TURGUT KOÇAK (GENEL BAŞKAN)
21 HAZİRAN 2016
Artık ne söylesek fazla, ne yazsak birileri
bildiğini okuyor. Recep Tayyip Erdoğan dahil bütün dinci taifesi
Firuzağa'da yaşanan plakçı baskınını içki içilmesine bağlıyor ve halkın
duyarlılığına uygun davranılmadığı için böyle bir olayın yaşandığını dile
getiriyor. Oysa işin rengi tıpkı Kabataş yalanında olduğu gibi değişti.
Saldırganlar tarafından ileri sürüldüğüne göre 2 çocuk annesi Z.B.
hakarete maruz kalmışmış. Şu paçavra gazete Star bu konuyu başlığına
çekmiş. Z.B. ve eşi; bölgede rantın arttığını, evlerini terk etmeleri için
mahalleliye her türlü provokasyonun yapıldığını diyesiymiş. Bildiğiniz
gibi bu gazete daha önce de yalan haberle ülke gündemine Kabataş'ta bir
anne ve çocuk arabasında bulunan çocuğuna akıl almaz şeyler yapıldığını
yazmıştı. Sizin anlayacağınız bu gazete dipten doruğa sabıkalı. Ha, bir de
ranttan falan söz ettirmiş ya güya saldırıya uğrayan kadına, işte bu da
tam anlamıyla şaşkınlık olsa gerektir.
Beyoğlu Belediye Başkanı kim? AKP'li Ahmet Misbah Demircan, Büyükşehir
Belediye Başkanı Kim? Kadir Topbaş. İktidarda kim var? AKP. Öyleyse nasıl
oluyor da sözü edilen kadının söyledikleriyle plakçı dükkanının basılması
arasında bağ kurulabiliyor? Uzatmayalım falso fiso işte.
Ülkemizde o kadar çok çizmeyi aşan şeyler yaşanıyor ki, bir de bakmışsınız
ki biri bitmeden bir diğeri patlak vermiş. Saray ve AKP iktidarı
tarafından eğitimin içine edildiğini çeşitli kereler dile getirdik.
Okullara atanan müdürler, idareciler İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürlerinin
bu mevkilere getirilmesi için hiçbir özellikleri yok. Onların özellikleri
AKP'ye ve saraya bağlılık ve bir okadar da dinci taifesinden olmalarından
ibaret. Bu yüzden de eğitim işlerinden dağlar kadar uzaklar ama iş AKP
politikalarını uygulamaya gelince mübareklerin her biri birer feriştah.
Akıllarınca cumhuriyete ait ne varsa silip süpürmek ve kökünü kazımak
istiyorlar. Bu yüzden de öyle kararlara imza atıyorlar ki, bunların
aldıkları kararların öyle küçük çaplı gösterilerle üstesinden gelinemez.
Dün Bolu'da yaşanan olaylar da bunlardan birisiydi.
Bolu İl Milli Eğitim Müdürü 10. Yıl Marşı'nı yasaklamış. Bunun üzerine
çeşitli eğitim sendikalarından, halktan kişiler olayları protesto etmek
üzere toplanmışlar içlerinde Bolu CHP Milletvekili Tanju Özcan'da
bulunuyormuş. Bildiğiniz gibi artık polis devletini de geçtik faşist bir
iktidarla karşı karşıyayız ya, polis oradakileri hemen dağıtmaya
kalkışıyor. Oysa oradakiler Anayasa'dan ve yasalardan aldıkları haklarını
kullanıyorlar. Bolu'da yaşananlarla ilgili öyle bir görüntü yansıdı ki bu
pervasızlığı görmemek olası değil. Polis doğrudan Milletvekili Tanju
Özcan'ın yüzüne gaz sıkıyor. Oradakiler yerde.
Sol ve sosyalist soldan bazıları bu olay için bize ne yapılmışsa
CHP'lilere karşı yapılmış deyip olayı fazladan dert edinmeyebilirler.
Ancak gerçek hiç de öyle değildir. Çünkü artık öyle bir noktaya
gelinmiştir ki, saray ve AKP ya durdurulmalıdır ya durdurulmalıdır. Başka
bir seçeneğimiz de yoktur. Hem bunun için ilericiler, demokratlar,
devrimciler ve sosyalistler üzümün çöpü, armudun sapı demeden bir araya
gelmeli ve iktidara karşı çok geniş tabanlı bir güç oluşturulmalıdır. Hem
bunun için onca ilke falan da ileri sürmeye gerek yoktur. Geniş halk
yığınları AKP ve saraya karşı demokrasiyi savunmak ve tek maddelik bir
gerekçeyle dinci ve faşist taifesini durdurmak için bir cephe
oluşturmalıdır. Bunun yarını yok, adımlar hemen şimdi atılmalıdır. Bu
konuda çağrıyı CHP yapabilir.
Yaşanan bu olaydan sonra CHP bir karar almış, aldığı karara göre bugün
saati 11.00'de en az 20-25 milletvekili ile Bolu'ya gidecekmiş ve olayı
protesto edecekmiş. Tamam, bir şey demiyoruz amma bu tür yöntemler hemen
her cepheden saldıran iktidar ve saraya karşı etkisiz kalmaktadır. İşte bu
yüzden bir an önce çok daha yığınsal tepkiler örgütlenmeli, AKP ve saray
aldıkları ve almayı düşündükleri kararlarda geri adım atmaya zorunlu
bırakılmalıdır. Eğer bu şekilde adımlar atmayıp küçük küçük yasak savmak
kabilinden protestolarla yetinirsek kendi sesimizde boğulma olasılığımız
çok fazladır.
İktidar ve saray dün düşman ilan ettiği İsrail'le sıkı konuma gelmiştir.
Bildiğiniz gibi hükümet programında dostlarımızı çoğaltacağız,
düşmanlarımızın sayısını azaltacağız denmişti ya her ne hikmetse dostların
çoğaltılması girişimine İsrail'le başlamış, Türkiye kamuoyu saray ve AKP
iktidarı tarafından bir kez daha uyutulmuştur. Dün İslam coğrafyasında
Türkiye'nin dostları vardı bugün bir tane bile kalmamıştır. Geçmişte Libya
dostumuzdu ve orada Türkiye vardı, bugün AKP iktidarının yanlış
politikaları nedeniyle orada Fransa ve İtalya bulunuyor. Diğer ülkeler de
üç aşağı beş yukarı bu durumda. Suriye politikası noktasına virgülüne
kadar yanlıştı, terk edilmesi gerekiyordu, terk edilmedi. Suriye halkı
hâlâ büyük acılar içinde kıvranıyor. Irak ve İran'la da konumumuz aynı.
Turizm ve ticari açıdan geniş çaplı ilişkimiz olan Rusya ile de ilişkileri
bu iktidar bozmuş ve bedelini Türkiye ödemektedir. Almanya ile de farklı
konumda değil.
Sonuç olarak neyi elimize alsak elimizde kalmaktadır.
Bu yüzden de bir an önce geniş halk yığınlarının ortak mücadelesini
örgütlemeli ve AKP iktidarından ve saraydan bir an önce kurtulmalıyız.
Yoksa bütün yurttaşlar için saray ve AKP iktidarının bedeli çok ama çok
ağır olacaktır.
TURGUT KOÇAK YOLDAŞIN "HER GÜN" BAŞLIKLI ÖNCEKİ YAZILARI
ANA SAYFA |