
.jpg)
turgutkocak2009@hotmail.com
GENEL BAŞKANIMIZ TURGUT KOÇAK YOLDAŞIN YAZILARI
"HER GÜN "
SEÇİM SONUÇLARI - 3
TURGUT KOÇAK (GENEL BAŞKAN)
5 KASIM 2015
Seçimler bitti. Solun bir kısmı HDP'yi
destekledi, bir kısmı kendisi seçimlere girdi, TSİP ve
Devrimci Halk Partisi ise Türkiye'nin demokratikleşmesi
savıyla CHP'yi desteklerken, bir kısmı da sandığa
gitmeyerek müthiş bir "devrimci" tutum izlemiş oldu. Solun
yaptıklarına bakmadan önce ortaya çıkan sonuçlara bakıp bu
sergilenen tutumla ilgili olarak birkaç söz etmek daha
yararlı olur sanırım.
Seçimleri AKP kazandı. Hem de 317 milletvekili çıkararak.
Böyle bir sonuç karşısında sol ve sosyalist sol kesimlerin
tutumunu ele alırsak hangi sonuçlara ulaşırız acaba? Sözü
evirip çevirmeden ben bir tanesini ve en önemlisini
söyleyeyim örneğin. Solun ve sosyalist solun bu anlaşılmaz
tutumu sonucu denilebilir ki, diktatörler, şeriat
yanlıları, hırsızlar, demokrasi ve özgürlük düşmanları
özetle faşist kesim olarak nitelendirdiğimiz AKP ezici bir
zafer kazanmıştır.
Böylesi bir sonuçta bizim burnumuzdan kıl aldırmayan
solculuğumuzun esamisi okunur mu derseniz; okunmaz ama
karşıtlarımızın zafer kazanmasını da büyük ölçüde
kolaylaştırmıştır. 1 Kasım günü yapılan seçimler de aynen
böyledir. Bizler kendi karşıtlarımıza bir güzel zafer
kazandırdık dersek abartmış olmayız.
Önce sağ ve şeriatçı güçlerle demokrasicilik oynayanlardan
söze başlamak istiyorum.
Biliyorsunuz seçim günü Akit Gazetesi, seçimin kâfirlerle
Müslümanlar arasında yapıldığının başlığını attı. Bu
tehlikeli ve insanlık düşmanı başlığın altında yatan
gerçekleri sanıyorum ki, bilmeyen aklı başında bir tek
kişi yoktur. Akit Gazetesi denildi mi herkesin aklına
Abdurrahman Dilipak gelir. O Abdurrahman Dilipak ki, bir
zamanlar birçok solcu bozuntusuyla televizyonlarda, İnsan
Hakları Derneği'nin düzenlediği birçok konferanslarda ne
ahkâmlar kesti ne ahkâmlar.
Bu tür adamları siyaset sahnesinde solun kitlesinin önüne
çıkaranlar da büyük ölçüde bugün HDP'nin çevresinde
kümelenen solcu taifesi oldu. Yine Şeyh Sait'in heykelini
hangi saiklerle Diyarbakır merkezine diktilerse ve Saidi
Nursi gibi adamları Kürt halkının önüne sanki bir
rehbermiş gibi niye çıkardılarsa çıkaranlar elbette bu
yaptıklarının karşılığını alacaklardır.
Ne diyor Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma
Şahin? Biliyorsunuz Fatma Şahin saraydaki adamın en
yakınlarından birisidir. Şahin'e göre AKP Hendek Savaşı'nı
kazanmıştır. Bu sözün anlamı şudur: Bugün şehirlerde
hendek kazarak direnmeye çalışan Kürtlere karşı bir savaş
kazanmıştır, bir de kâfir ilan edilenlere karşı tıpkı
tarihte olduğu gibi Hendek Savaşı'nı kazanmıştır AKP.
Durum bu kadar açıkken soldan seçimlere giren Komünist
Partisi'nin karman çorman ve anlaşılmaz seçim sonuçların
ele alan bir bildiri yayınlaması ise dikkat çekicidir.
Neymiş efendim Komünist Partisi 4-5 ay içinde oylarını
beşe katlamışmış. Neymiş efendim, Komünist Partisi seçim
açıklaması ile ilgili sıraladığı maddelerin daha ilk
maddesinde ne denli hayal aleminde gezindiğini göstermiş,
diğer maddeleri de dolgu sözleri olarak çiziktirip
geçmiştir. Bir ders alınmadığının açıkça dile
getirilmesidir bu tutum aslında.
İlk madde şöyle:
"Bu sürecin 7 Haziran etabında, muhalefetteki düzen
partilerinin yarattığı yanılsamalara rağmen kazanan halk
değildi. Şimdi 1 Kasım seçimlerinde de kaybeden halk
değildir. Halk sandıkta kazanmaz, sandıkta kaybetmez."
Kazanmak ve kaybetmek nedir? Bizim halkımızın günlük
yaşamında yitirdiklerinden bu denli uzak ve sırça köşkte
politik hesap yapmanın sonuçları kime yarar acaba? Öyle
ya, yarışanlar da, kaybetme ve yitirme hesapları yapanlar
da düzen partileriyse, biz yüksek bir tepeden onları
seyrediyorsak ülkemizde çekilen bunca acı niyedir
dersiniz?
"…Halk sandıkta kazanmaz, sandıkta kaybetmez"miş.
O zaman niye seçimlere girip bunca yırtınıyorsunuz ki?
Çıkın halkımızın önüne o yüce gönüllülüğünüzle; sizi ancak
devrim kurtarır, bekleyin deyin olsun bitsin. Bu sözlerin
anlamı aşağı yukarı budur. Sizler, demokrasi mücadelesine
inanmıyorsunuz, kaybetmeyecek halk tarifine
kalkışıyorsunuz ama her ne hikmetse elinize yüzünüze
bulaştırıyorsunuz. Sizin halk dediğiniz yığınların elbette
giriştikleri mücadelede kazanımları olmalı, sizin halk
dediğiniz yığınlar elbette demokrasi mücadelesi
okullarında pişip düşmanla nasıl savaşılacağını öğrenmeli
ki, bir gün kendilerinde YETER deyip ayağa kalkacakları
iradeyi bulabilsinler. Yoksa sizin halk dediğiniz yığınlar
sindirilerek, kandırılarak yarım asırdan uzun bir süredir
oy davarı haline getirilmiştir oy davarı.
Bu yüzdendir ki, tıpkı sizin açıklamalarınız nasıl şaka
gibiyse 1 Kasım seçimlerinin sonucu da şaka gibi olmuştur.
İşte bunca akademisyen, bunca solcu taifesi bu gerçekleri
bu yüzden iyi okuyamamaktadır.
Büyük Ozanımız Nazım Hikmet bir şiirinde:
"…
Bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
…"
Derken niye halk dalkavukluğu yapmamıştır da siz,
üstelikte onca sınıf ve katmanları içinde barındıran halka
bu payeyi biçerek kendinize ajitasyon çekip niye kendinize
yazık ediyorsunuz. Ha bir de başkalarına dokundurmada
bulunuyorsunuz ya düzenin solcuları vs diye, (böyle
olanlar da vardır kuşkusuz) ama öngörüsüz ve sırça
köşklerde komünizm güzellemesi yapmak da bir o kadar düzen
içi değil midir ne dersiniz?
Evet, sol ve sosyalist solun gösterdiği basiretsizlik ve
sallama politikaları ortada. Kazanan halk olmadığına,
kaybeden de halk olmadığına göre demek ki bizler gerici ve
faşist partilerin hep iktidar olup tepemizde Demokles'in
kılıcı gibi sallandığında kazanıyorsak ne gam değil mi?
Ama olmuyor işte. Evdeki hesap çarşıya uymuyor. İçinde
bulunduğumuz tehlikeli ortam süslü püslü laf kalabalığı
ile geçiştirilecek gibi değil maalesef. İşte bu yüzdendir
ki, sol ve sosyalist sol hemen bugünden başlayarak
kağıtları karacak ve oyun masasına yeniden dönecektir.
Dönmek zorundadır. Sonucu ise taşların yeniden yerine
konması ve bugüne kadar atmasyon politikaların yerini daha
anlamlı, daha kalıcı ve mücadeleci politikalara bırakması
kaçınılmaz olacaktır.
AKP'ye kızıp CHP'ye hayıflanarak, mevcut bütün partileri
de aynı kefeye koyarak veryansın etmek çıkar yol değildir.
Elbette sistem içi partiler de bire bir birbirlerinin aynı
partiler değildir. Bu gerçeği iyi okuyamazsak bütün sözü
edilen partileri aynı tarafta kabul eder ve kılıç
oynatmaya başlarsak daha çok Recep Tayyip Erdoğan'ın
Mıktarlar (muhtarlar) toplantısında sözlü ve fiili
saldırılarına muhatap oluruz ki, Doğan medya gibi bazıları
teslim bayrağını çeker hizaya girer, bizlerse asiliği ve
yenilmezliği ile birer Dadaloğlu olup çıkarız…
Bu yüzden bilinsin isteriz ki TSİP bu ülkenin
Dadaloğlusudur o kadar…
TURGUT KOÇAK YOLDAŞIN "HER GÜN" BAŞLIKLI ÖNCEKİ YAZILARI
ANA
SAYFA |