turgutkocak2009@hotmail.com

GENEL BAŞKANIMIZ TURGUT KOÇAK YOLDAŞIN YAZILARI

"HER GÜN"


YAYIN YASAĞI

TURGUT KOÇAK (GENEL BAŞKAN)

16 EKİM 2015

Kim ne söylerse söylesin alışık olmadığımız pek çok şey gibi çeşitli konulara ait yayın yasağı da büyük ölçüde AKP iktidarı ile birlikte yaşamımıza girdi.

Nasıl mı?

AKP, Türkiye'de dini bir devlet kurmak için Türkiye'nin temel yapılarını değiştirmek zorundaydı. Çünkü bu değişiklik gerçekleştirilmeden AKP'nin ve Recep Tayyip Erdoğan'ın düşleri uygulanamazdı. Bunun için önce önemli sayılan birçok kurum ve kuruluş ele geçirilmeli ve AKP'nin tıpkı İmam Hatip Okullarında olduğu gibi arka bahçeleri haline getirilmeliydi. Getirilmeliydi, çünkü sözünü ettiğimiz kurum ve kuruluşlar iktidarın ayağına dolanır önünü kesebilirdi.

Önce doğrudan devletin kurum ve kuruluşlarına el atıldı. Bu kurum ve kuruluşların tepeden tırnağa yöneticileri değiştirildi. Öyle ki, kimi kurumlarda çaycılar bile AKP'nin güvenilir adamlarından seçildi. Ancak bir de etkili ama devletin olmayan kurumlar vardı ki bunların da ele geçirilmesi için gerekli adımlar atılmalı ve buralarda birer birer ele geçirilip düşürülmeliydi. Bu konuda ilk iş medya kuruluşlarına el atmak oldu. Çeşitli hile ve hurda ile birçok televizyon ve gazete ele geçirilip yandaş hale getirildi.

Sıra futbol takımlarına gelmişti. AKP iktidarı önce bu takımların yönetimini ele geçirmek için yönetim seçenekleriyle harekete geçti. Baktı köklü takımları bu yolla ele geçirmek olası değildir, onların her anlamda açıklarını yakalamak için harekete geçti. Diyelim ki, bir futbol kulübü şike dahil yasal olmayan birtakım yöntemlere başvurmuştur, ülkenin savcıları harekete geçebilir, mahkemeleri görevini yapar sorunda hukuki çerçeve içinde çözülebilirken böyle yapılmadı.

Devletin emniyeti, şunu bunu harekete geçirildi. Kamuoyunu etkilemek için şaşalı operasyonlar çekilerek toplumda algı oluşturularak ilgililer peşin peşin suçlu hale getirildi. Bu konuda dikkate değer operasyon Fenerbahçe'ye çekilen operasyondu ve yöneticileri tutuklandı, cezalar yediler. Bu davaya her ne hikmetse yayın yasağı konarak toplumun bilgi alma hakkına tecavüz edildi. Bu hüner AKP iktidarına ve Recep Tayyip Erdoğan'a aittir.

Savaş uçakları kalktı, Uludere'de akla ziyan bir katliam gerçekleşti. İstihbaratı kim vermişti, emir kimdendi, iktidarın bu olayda sorumluluğu neydi anlaşılmasın diye pat bu konu ile ilgili yayın yasağı konup konunun açıklığa kavuşturulmasının önü kesilip karanlığa havale edildi.

Bir de öğrendik ki, Recep Tayyip Erdoğan'ın ofisinde dinleme cihazı çıkmış. Bunun üzerine ortalık allak bullak edildi ve dışarı sızdığında ucunun kime dokunacağı iyi bilindiği için apar topar yayın yasağı ile dosya karanlığa havale edilip kamuoyu bilgisiz bırakıldı.

Suriye sınırına yönelik savaş uçaklarımız uçuş yapıyordu, F-4 savaş uçağımız 20 Haziran 2012 tarihinde düşürüldü. Bu olayla da ilgili yayın yasağı getirilerek iktidarın nasıl bir oyun içinde olduğunun anlaşılmaması için bu olaya da yayın yasağı getirilerek olup bitenler kamuoyundan saklandı.

Biliyorsunuz, her konuda olduğu gibi AKP iktidarı ile birlikte her türlü sınavlarda da hile ve hurdaya başvurulup hırsızlık yapıldığı için KPSS soruları çalındı. Konu yargıya intikal edince de iktidarın sorumluluğunun öğrenilmemesi için yayın yasağı ile bilgi edinilmesinin önü kesiliverdi.

11 Mayıs 2013 tarihinde Reyhanlı'da terör saldırısı oldu, yurttaşlarımız canlarını ve mallarını yitirdiler. Dosya yargıya havale edilir edilmez gerçekler öğrenilmesin istendiği ve AKP'nin ipliğinin pazara çıkmaması için davaya yayın yasağı getirildi.

17/25 Aralık rüşvet operasyonu sonrasında ortaya dökülen akıl almaz gerçeklerin üstünün örtülmesi için dava ile ilgili yayın yasağı kondu, arkasından da bu işe karıştığı savlanan kim varsa ya sürüldü ya görevden alındı ya da bir şekilde işlevsiz hale getirildiler.

MİT TIRLARI çok konuşuldu ve çok yazıldı. Suriye'deki terör örgütlerine nasıl silah ve her türlü lojistik destek sağlandığının tek tek ortaya çıkmasından çekinen iktidar MİT TIRLARI operasyonuna da yayın yasağı getirdi.

27 Mart 2014 tarihinde Dışişleri Bakanlığı'nda biraraya gelen ilgililerin toplantısındaki konuşma dışarı sızdırılınca konunun üstünün örtülmesi yoluna gidilip bu konu ile ilgili yayın yasağı devreye sokuldu.

10 Ekim 2014 tarihinde Bingöl saldırı oldu 2 polisimiz yaşamını yitirdi. 25 Ekim 2014 tarihinde Hakkâri Yüksekova'da PKK'lılar tarafından 3 askerimizin şehit edildiği açıklandı, her iki olay için de yayın yasağı kondu.

26 Kasım 2014'te yolsuzluk yaptıkları savıyla 4 bakanın verdikleri ifadelerle ilgili olarak da yayın yasağı getirildi.

31 Mart 2015'te Çağlayan Adliyesi'ne yapılan ve savcının yaşamını yitirmesiyle sonuçlanan operasyonun dosyası ile ilgili de yayın yasağı devreye sokuldu.

Son olarak 10 Ekim 2015 günü Ankara'da gerçekleştirilen terör eylemi sonucunda yaşamını yitiren 99, yaralan 500'e yakın olayla ilgili de yayın yasağı geldi. Oysa AKP ve Recep Tayyip Erdoğan'dan desteğini esirgemeyen medya kuruluşları için ne böyle bir yasak var ne de onların yazdıkları, çizdikleri ve yaptıkları konuşmalar bu yasağın kapsamı içinde. Onlar istedikleri gibi yurttaşları yönlendirmek için yazıp çizmeye ve konuşmaya devam ediyorlar.

Son söz; bu yasaklar ülkesi, adı sanı bilinmeyen Mangamunga devleti falan değil, Türkiye'dir. AKP iktidarı ve Recep Tayyip Erdoğan eliyle de ülkemizde kimsinin ne yaşam güvenliği vardır, ne düşündüğünü söyleme özgürlüğü, ne eğitim, ne sağlık hizmetlerinden yararlanma ne de işgüvenliği.

Kısaca karanlık faşist diktatörlük içinde hepimiz boğulmak isteniyoruz.

Ya bu sonuçlara katlanacağız ya da yeter diyerek ayağa kalkacak CHP'ye oy verip AKP iktidarını 1 Kasım'da sandığa gömüp bir ölçüde de olsa aydınlığa çıkacağız.

Seçim sizin buyurun 1 Kasım'da sandık başına…


TURGUT KOÇAK YOLDAŞIN "HER GÜN" BAŞLIKLI ÖNCEKİ YAZILARI


ANA SAYFA