
.jpg)
turgutkocak2009@hotmail.com
GENEL BAŞKANIMIZ TURGUT KOÇAK YOLDAŞIN YAZILARI
"HER GÜN "
BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ BUYSA
TURGUT KOÇAK (GENEL BAŞKAN)
17
EYLÜL 2015
AKP iktidarı basın özgürlüğüne yönelik
yaptırımlarını doruk noktasına çıkardı dersek abartmış
olmayız. Saray istekli girişimlerin birisi bitmeden bir
diğeri başlıyor. ATV'nin A Haber kanalında konuşan Recep
Tayyip Erdoğan 400 milletvekili verilseydi bunlar olmazdı
dedi mi demedi mi? Dedi. Hürriyet gazetesi de bu sözleri
internet sayfasından yayınladı. Çarpıtmadı, Erdoğan'ın
söylediklerinin dışında bir şey de yazmadı. Ama ne
demişler kurt kuzuyu yiyecek ya, nedenini hazırlaması zor
değil. Oysa kuzu suyun akış istikametinde yani kurdun
aşağısında. Ne diyor kurt? Suyumu bulandırdın. Kuzu ise
nasıl olur ben aşağıdayım sen yukarda, suyunu nasıl
bulandırabilirim ki? Olsun diyor kurt bulandırdın.
Bunun üzerine Kurtlar gidip Hürriyet'i basıyor. Başlarında
da AKP'nin Gençlik Kolları Başkanlığını yapmış olan
milletvekili Abdürrahim Boynukalın. Bu güruh kamyonlara
doldurulup Hürriyet'i basmaya götürülüyor. Basıyorlar da.
Cam, çerçeve, kapı, pencere ne varsa hurda haşat. Böyle
bir olayda can kaybının olmaması büyük şans ama Boynukalın
kışkırtıcılığa devam ediyor. Onu bunu sopalamaktan,
evlerinin önünden alıp hadlerini bildirmekten söz etmekle
kalmıyor. Recep Tayyip Erdoğan'ı kastederek, "Seçimlerin
sonucu ne olursa olsun seni başkan yaptıracağız…seni
başkan yaptıracağız…seni başkan yaptıracağız" diye
konuşmasını sürdürüyor.
Olayların görüntüleri ortada. Bütün bu görüntülere karşın
savcılık bu olayı yaratanlarla ilgili olarak bir
soruşturma başlatmış mıdır bilmiyoruz. Ya da şöyle soralım
AKP iktidarı ile birlikte isimlerinin başında Cumhuriyet
olan savcılar hâlâ var mıdır yok mudur? Olup bitenlere
baktığımız zaman olmadığı yönünde kuşkularımız büyük
ölçüde artıyor. Bu olaya karşın savcılık saldırganlarla
ilgili bir şey yapmazken nasıl olmaktadır da Hürriyet
Gazetesi'ne terörist suçlaması ile dava açabiliyor
gerçekten anlaşılması zor. Oysa Hürriyet İstanbul'da
ikinci kez ve Ankara'da da bağlantılı olarak AKP'nin
bindirme güruhu tarafından basılabiliyor.
Neymiş efendim, NTV'ye çıkan Başbakan Davutoğlu basın
özgürlüğünden yanaymış. Muhterem öyle söylüyor. Bundan
sonra gazeteler ve basın daha fazla korunacakmış,
falanmış, filanmış. Oysa Davutoğlu tarafından söylenen bu
sözlerin altının ne kadar boş olduğu yine kendi sözleriyle
kolaylıkla anlaşılıveriyor.
Davutoğlu'na göre bu saldırıyı yapanların kendi
aralarındaki konuşmalar masum, gençlik heyecanı ile
konuşulmuşmuş. Dolayısıyla da fazla bir önemi yokmuş.
Adamların konuşmalarına baktığınız zaman vurmaktan,
kırmaktan, adam kaldırıp dövmekten söz ediyorlar. Bu
kafayla da Hürriyet'te cam çerçeve iniyor. Yetmiyor Ahmet
Hakan doğrudan tehdit ediliyor. Eğer bu güruh Ahmet
Hakan'a her şeye karşın töleranslı davranmasalarmış ohoo
Ahmet Hakan'ın imi timi bile kalmazmış. Daha neler neler?
Başbakan; basının özgürlüğü konusunda delme takma laf
ederek konuyu geçiştirse de aslına bakarsanız Türkiye
korkunç bir tehlikenin ve karanlığın içine itilivermiş
durumda. Kim ne söylese Cumhurbaşkanı'na hakaretten dava
açılıyor. DİSK Genel Başkanı Kani Beko'nun Suruç katliamı
ile ilgili konuşmasına Cumhurbaşkanı'na hakaretten
soruşturma açılmış durumda. Oysa Kani Beko'nun
açıklamasında Recep Tayyip Erdoğan'ı ilgilendiren tek bir
sözcük bile yok. Böyle bir anlayışın olduğu ülkede
demokrasiden söz edilebilir mi? Siz herkese haddini
bildireceksiniz, olmadı canına okuyacaksınız bir şey
olmayacak, siz eleştirildiğinizde ise sizi eleştirenlere
dünyayı dar edeceksiniz. Canları yanan şehit babaları için
rahatlıkla "karakteri bozuk şehit babaları var"
diyeceksiniz ama size yönelik bir eleştiri yapıldığında
görevlileriniz söylenenlerde hemen hakaret içeriği
bulacaklar, bulamasalar da var diyerek sözümona hukuki
yaptırımlar uygulanacak öyle mi?
Biz değil, sizi ve sizleri bir dönem göklere çıkaran Fehmi
Koru bile sizin sarayı terk etmenizi söylüyor. Daha
şimdiden Koru'ya yandaşlarınız demediğini bırakmadı.
Anlaşılıyor, basın özgürlüğü dendi mi siz ve sizin
tuttuğunuz kesimle ilgili kim övücü şeyler yazarsa onlar
için basın özgürlüğü var, kim siz ve sizin tuttuğunuz
kesimleri yererse onlar için de ölümlerden ölüm beğenin
anlayışı söz konusu olacak. Ama Türkiye'de artık insanlar
bir kişi ya da bir partinin sultasını kabul edemeyecek
kadar uyandılar. Bu yüzden de zorla güzellik olmayacağını
siz ve sizler de iyi biliyorsunuz.
İktidarı 1 Kasım günü bırakmaktan başka sizlere bir yol
görünmüyor.
Görenler varsa buyursunlar beri gelsinler…
TURGUT KOÇAK YOLDAŞIN "HER GÜN" BAŞLIKLI ÖNCEKİ YAZILARI
ANA
SAYFA |