
.jpg)
turgutkocak2009@hotmail.com
GENEL BAŞKANIMIZ TURGUT KOÇAK YOLDAŞIN YAZILARI
"HER GÜN "
İŞTE BÖYLE
TURGUT KOÇAK (GENEL BAŞKAN)
03
MAYIS 2015
Recep Tayyip Erdoğan'ın miting
meydanlarına çıkışı tartışıladursun, o bildiği
yoldan yürümeye devam ediyor. Öyle ya ekmek
elden su gölden. Ülke parasıyla değil mi, canı
nasıl isterse öyle davranıyor. Hem de herkesin
gözünün içine baka baka "ben oyların %52'sini
aldım, istediğimi yaparım" diyerek. Hoş bu
sözleri söylemese de bizler zaten sözü geçen
muhteremin istediğini yaptığını bilmiyor
değiliz. Tamam, istediğini yapıyor da bazen
öyle davranışlar sergiliyor ki, tamam
diyorsunuz bu akla ziyan bir davranış, yurttaş
artık bu davranışın karşılığını verir,
biletini de keser. Gerçi biletini kesecek
kesmesine de yine de bu iş gümbür diye
sonuçlanacak bir havada gitmiyor.
Dün Batman ve Diyarbakır'da konuştu.
Konuşmalarını dinlediğiniz zaman hangi
koltukta oturduğu konusunda kuşkuya
düşüyorsunuz. Başbakan mı, gerçi cumhurbaşkanı
gibi hiç davranmadı da cumhurbaşkanı mı,
belediye başkanı mı ve hatta canı bir şeylere
kızmış kahvehanede tartışmaya durmuş sıradan
bir yurttaş mıdır birbirine karıştırıyorsunuz.
Ne olmuş?
Batman mitinginde birileri; "kadro istiyoruz"
diye pankart açmışlar ve taşeronculuğu
eleştirmişler. Neler demiyor Erdoğan neler.
Pankart açanlara provakatör mü demiyor, nankör
mü ağzına geleni döktürüyor. Sanırsınız ki bu
ülkenin insanları köle, kendisi de köle
sahibi. Lutfetmiş yurttaşlara iş verip
kadrosuz, şunsuz bunsuz, asgari ücretten iş mi
vermişmiş ne? Bu ülke bugüne gelinceye kadar
böylesine bir vaka özelliği taşıyan çıkışlara
sahne olmuş değildir.
Siyasetçiler iktidar koltuğuna otururken niye
otururlar? Herkesin muradı çalıp, çırpıp
depolara dolar doldurmak mıdır ki akıllarına
başka bir şey gelmez de işine gelmeyen bir
eleştiriyle karşılaştıklarında "nankör" falan
gibi hakaret içeren sözler söylemeyi
kendilerinde hak görürler.
Madem böyledir, bu sözleri; ilgili olanlar iyi
dinlemelidirler. Devlet yurttaşına iş bulmak
zorundadır. Sadece zorunda değil, insanca
yaşayacağı bir ücret de almasını sağlamakla
yükümlüdür. Her yurttaşın işgüvencesi olmalı,
insanca beslenip, insanca barınmalı, insanca
eğitim ve sağlık hizmetlerinden
yararlanmalıdır ki, yurttaşlara karşı anayasal
zorunluluk yerine getirilmiş olsun. Yoksa
yurttaşları kuru ekmeğe muhtaç edip de
arkasından "nankörlük etmeyin" diye çıkışmak,
değil şunun, bunun cumhurbaşkanı sıfatını
taşıyan muhteremin de hukuku içerisinde
değildir. Siz iş bulmayacak, aş vermeyecek,
yurttaşın sorunları söz konusu olduğu zaman
lutfetmek babında konuya yaklaşacaksınız sonra
da çıkıp onları ancak onların oylarıyla temsil
ettiğiniz sıfatınızla yurttaşa cehennem hayatı
yaşatacaksınız öyle mi?
Aslına bakarsanız, AKP iktidarı bütün
uzantılarıyla birlikte tam bir çözülme
içerisindedir. Bu yüzdendir ki, olmadık sözler
Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın ağzından
kolaylıkla çıkabilmektedir. Cumhurbaşkanının
görevi muhalefete laf yetiştirmek değildir,
olmamalıdır da. Eğer muhalefete yanıt vermek
gereği duyuyorsa; iktidardaki AKP'nin Genel
Başkanı ve Başbakan olan Ahmet Davutoğlu çıkıp
yanıt vermeli siyaset hakkıyla yapılmalıdır.
Ama varsın olsun. Çünkü Recep Tayyip
Erdoğan'ın her yeni çıkışı AKP'nin oylarının
aşağı doğru inişine yaramaktadır artık. Bu
yüzden de AKP bu seçimlerde kimi var kimi yok
ortaya dökmeli 7 Haziran günü de boyunun
ölçüsünü alıp oturmalıdır.
Görüldüğü gibi AKP için artık çıkış yolu
kalmamıştır. Süleyman Soylu çıkar Selahattin
Demirtaş'ın başına bir şeyleri yıkmaktan söz
eder. Davutoğlu çıkar görülmemiş bir
çarpıtmayla Kabe, Taksim ikilemi yaratarak
kutsalımıza saldırdı der.
Bu arada da Kabe'nin kendi belediyeleri
tarafından maketi yapılıp gözboyamak için bir
yere yerleştirilir, Kur'an sureleri pasta
yapılıp yenir, Hicret parkuru yapılıp sözümona
temsili hicret yürüyüşü gerçekleştirilir,
sonra da çıkılıp Selahattin Demirtaş'a
saldırmaya kalkışılır. Bir yanda şovenizm, bir
yanda Müslümanlık ipine sarılarak sonuç
alınmaya girişilir.
Sanki bu ülkede ne yasa vardır ne de hak,
hukuk adalet. İsteyen çıkar sokağa döveceğini
döver, öldüreceğini öldürür, malına ve canına
zarar vereceğine verir poliste onları
arkalayarak yatıştırmaya çalışır. HDP'nin
standtları niye ve kimler tarafından
basılmaktadır? Dün Bilecek'te sokağa çıkıp HDP
binasını yakıp yıkmaya kalkan ve bayraklarını
indirmeye girişenler kimlerdir ve de polis
bunlara niçin gerektiği gibi davranıp
dağıtmamaktadır da onları başka yerlerde de
benzeri davranışlara geçmeleri için
yüreklendiren bir tutum sergilemektedir? Bu
oyunları kim ya da kimler niçin örgütlemekte,
ortaya kargaşa çıkarmak için kendilerini bu iş
için görevliymiş yerine koyarak eylemler
gerçekleştirmektedirler?
Anlaşılmıştır ki, AKP için artık kargaşadan
başka çıkar yol kalmamıştır. Buradan
hatırlatalım, onların derdine kargaşa da çare
olmayacak. 7 Haziran gün sandığa
kilitlenecekler, 8 Haziran günü de hem dış
politika ile ilgili hem iç politika ile ilgili
ortaya koydukları insanlık düşmanı
tutumlarının hesabını vereceklerdir.
Unutmayalım Suriye genelinde ve sınırımıza
yakın bir köyde Alevilerin katledilmesinden de
bu iktidar sorumludur.
Çünkü buraya gönderilen militanlar da bu
iktidarın, katliamı lokum dağıtarak
kutlayanlar da bu iktidarın eseridir. Bu
yüzden hesapta şaşmayacak kadar çok açıktır.
TURGUT KOÇAK YOLDAŞIN "HER GÜN" BAŞLIKLI ÖNCEKİ YAZILARI
ANA SAYFA |