
.jpg)
turgutkocak2009@hotmail.com
GENEL BAŞKANIMIZ TURGUT KOÇAK YOLDAŞIN YAZILARI
"HER GÜN "
"KAÇ İSMAİL KAÇ!"
TURGUT KOÇAK (GENEL BAŞKAN)
29 TEMMUZ 2014
Değerli yurttaşlar; bir gün gelir de birisi
ya da bir yargıç, "Kaç Recep Kaç" diye bağırırsa sakın ola siz siz olun da
şaşırmayın olmaz mı? Hani şu "Paralel Yapı" olarak suçlanıp gözaltına
alınan polisler yok mu, işte onların tutuklanması beklenirken öyle bomba
bir olay yaşandı ki tamı tamına evlere şenlikti. Bu ülkenin yurttaşlarının
İslam Çiçek isimli yargıcı tanıdıklarını biliyorum. Tanımayanlara ise kısa
bir bilgi geçelim. Recep Tayyip Erdoğan'ın hayranı, 17 Aralık operasyonu
sanıklarını serbest bırakan kişi. İşte nasıl yapıldıysa yapıldı, yargıcın
yorgun olduğu bahanesiyle polislerin yargıç soruşturması işte bu İslam
Çiçek'in üstüne kaldı. Polislerle ilgili tutuklama kararı beklenirken
durum uzadı bir de görüldü ki, İslam Çiçek denilen kişi içerde birileriyle
toplantı halinde. CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal ve sanık
avukatları odaya girdiler, içerdekilerin kim olduklarını öğrenmeye
çalışırlarken Yargıç İslam Çiçek birden bağırmaya başladı.
"Kaç İsmail kaç!" diye.
Bu arada Miletvekili Mahmut Tanal'ın sorusu üzerine toplantıdaki
kişilerden birinin TEM Şube Müdürü Kayhan Ay, Başsavcı Vekili Orhan Kapıcı
ve kimliği bilinmeyen bir şahıs olduğu öğrenildi. İşte Yargıç İslam Çiçek
ne olduysa o zaman oldu, kimliği belirsiz kişiye; "Kaç İsmalil kaç" diye
bağırdı. Kaçan kişiyi yakalamaya çalışan sanıkların avukatlarının girişimi
sonuçsuz kaldı ve sözü edilen kişi yangın merdivenlerinden kaçarak izini
kaybettirdi.
Bütün bunları olağan olarak düşünenler olabilir. Zaten düşünülmese
böylesine bir olayın yaşanmasına da izin verilmezdi. Recep Tayyip
Erdoğan'ın elinde Türkiye Cumhuriyeti yargısının ne hale düşürüldüğünü
bundan daha iyi anlatabilecek bir örnek olabilir mi? Böylesi bir anlayışı
kendisi için olağan sayan bir yargıcın verdiği kararlara kim inanır kim
takar. Hani derler ya perşembenin gelişi çarşambadan bellidir diye. İşte
bu işin böylesine sansasyonal bir sonuçla biteceği de İslam Çiçek'in 17
Aralık operasyonu sanıklarına verdiği tahliye kararından belliydi diyoruz.
Daha önce başka sanıklar için yaşanan haksızlıkların planlayıcıları hiç
kuşku yok ki, bugün yargı önüne çıkarılan polislerin marifetiydi. En
azında kurulan onca kumpasın içinde Recep Tayyip Erdoğan'ın buyruğu ile
yer almışlardı. Bugün bu yaşananlara etme bulma dünyası da dememiz
olasıdır. Bugünün sanıklarının yaptıkları karşısında o zaman da hukuktan
ve adaletten yana olanların uyarıları olmuş, kendilerine etmeyin, yapmayın
bir gün hukuk size de lazım olur denmişti ya dinleyen kim? Onlarca
görüntüde bugünün tutuklanan polisleri sanıkları kelepçeliyor, başlarına
basarak arabaya bindirip götürüyordu. Sahnelerin aynısı bu kez kendileri
için yaşandı. Benzer kafadaki savcı ve yargıçlar bu kez de Recep Tayyip
Erdoğan'ın "kahramanlarım" dediği polislere uygulandı aynı şeyleri. Bu kez
de sanık polislerin aileleri ve yakınları yapılan hukuksuzluğa isyan
ederek adliye önüne doluştular. Davranışlar çok benzerdi ama davranışların
sahipleri iki ayrı dünyanın insanlarıydılar.
Neyse konumuz bu değil. Etme bulma dünyası diyerek de sevinç çığlıkları
atacak değiliz. Ne var ki, bütün bu yaşananların ne denli anormal olduğunu
da söylemeden geçemeyeceğiz. Aslına bakarsanız bütün bu yaşananlar
çaldıkları minareye kılıf uydurmaya çalışanların zavallılığından ve de
zalimliğinden başka bir şey değildir. Kimse yaşanan bu zalimlikleri ve de
hukuksuzluğu birkaç polisin, ya da ne bileyen yandaş birkaç yargıcın
üstüne yıkamaz yıkmamalıdır da. Çünkü bu hukuksuzluğu ve adaletsizliği
dayatan yönetim erki ve onun başındaki kişidir. Yani AKP iktidarının keyfi
idaresinin gelip dayandığı son duraktır da diyebiliriz. Recep Tayyip
Erdoğan amacına ulaşmak için 12 yıldır elinden gelen her şeyi yapmıştır.
Bu yüzden de işin inceliklerini düşünecek yeri ve zamanı da yoktur. Zaten
bütün faşist yönetimleri uygulamaya koyanlar en güçlü oldukları zaman
değil, en güçsüz ve de zavallı olduklarında başka silahları kalmadığı için
faşizm silahına başvururlar. Bugün kime ya da hangi çevreye yapılırsa
yapılsın yaşanan bu hukuksuzluklar ve uygulama sırasında olup biten komik
şeyler güçlü gibi görünenlerin ayağına dolanan iptir aslında. Belki de
Türkiye Cumhuriyeti Tarihinde "Kaç İsmail kaç" olayı ilk kez yaşanıyordur.
Bu olayı doğru okuduğumuzda yargı sisteminin içine düşürüldüğü komik ve
zavallılığı görmemek olası mıdır? Hiç bağımsız yargıç olmayı seçmiş
insanların düşeceği durum mudur bütün bu yaşananlar? Bu sözünü ettiğimiz
olay ancak ve ancak tarafsızlığını yitirmiş, vicdanını yönetim erkine
teslim etmiş olanların içine düşeceği içinden çıkılmaz derin bir kuyudur
ki, bu anlayış bu şekilde devam ettirilimez. Derhal HSYK harekete geçmeli
İslam Çiçek'in yargıçlığına son vermeli ve de verdiği bütün kararların
gözden geçirilmesini sağlamalıdır ki bu olay başkaca yandaşlara bir örnek
olabilsin.
Sonuçta bütün bu işleri bu hale getiren kişi Recep Tayyip Erdoğan'dır.
İşte bu kişiyi 10 Ağustos olmazsa 24 Ağustos tarihlerinde yapılacak
Cumhurbaşkanı seçimleriyle Çankaya'ya çıkartmak isteyenler var. Yani
keyfiliği ve faşizan anlayışı bu denli ayyuka çıkmış biri en tepeye
çıkarılmaya çalışılıyor. Sol ve sosyalist sol bir an önce içi boş laf
yetiştirmekten vazgeçmeli, Recep Tayyip Erdoğan'ın seçilmemesi için olanca
ağırlığını koymalıdır. "Gericileriden birini tercih etmek zorunda değiliz"
ya da "mebur değilsiniz" diyerek kendilerince insanları boykota
çağıranlara diyoruz ki, siz zaten Recep Tayyip Erdoğan seçilsin
diyorsunuz. Bu durumda faşizme karşı oluşunuz da ne olduğu belirsiz
tercihiniz de şu içinde yaşadığımız koşullarda izlenmesi gereken politika
değildir. Sanıldığı gibi solculuk ve sosyalistlik havaya söz söylemek
olmayıp maddi sonuçları olan bir tutumdur ki, ne yazık ki, sizler ileri
sürdüğünüz düşüncelerle gerçeklerden çok uzaklardasınız çok.
Bizim tutumumuz çok açıktır. Hani yargıç İslam Çiçek, "Kaç İsmail kaç"
diye bağırıyor ya, biz bu sözün başka türlü söylenmesi koşullarını
yaratmak istiyoruz.
"Kaç Recep kaç!"
SANIRIZ YETERİNCE AÇIK OLDU…
TURGUT KOÇAK YOLDAŞIN "HER GÜN" BAŞLIKLI ÖNCEKİ YAZILARI
ANA SAYFA |